Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
“Beşi bir yerde” sınıflardan birini okutuyorum. Çalıştığım köyde elektrik yok. Gecemizi gaz lambaları aydınlatıyor. Ya da luks dedikleri tüplü aydınlanma aracı. Hayat Bilgisi dersinde trafik ışıklarını anlatıyorum öğrencilere. Tahtaya da renkli tebeşirlerle çizip görselleştiriyorum güya. Sarıda hazırlan, yeşilde geç, kırmızıda dur. Çocuklar ağzı açık dinliyor, ben de ne güzel anlatıyorum ne de güzel anlıyorlar diyorum.
Fevzi parmak kaldırıyor sonra. Şakadan biraz sert yapıp suratımı ve ses tonumu “Yine ne var?” diyorum.
“Öyyetmenin niye kızıyoysun ya?” deyiveriyor. Gel de gerçekten kız bu can parçasına.
“Kızmıyorum, söyle bakalım ne diyeceksin?” diyorum. Oh be tarzında bir nefes alıyor. Başlıyor söze.
“Öyyetmenim deminden beyi anlatıyoysun. Işıklay da ışıklay. Kıymızılay, sayılay, yeşilley. Ama benim kafam hiç biyini almıyoy ona göye.”
Biliyorum ki işim anlatmak ama asıl işim anlaşılmak. Ona göre. Haddimi buluyorum hemen. Soruyorum neyi almıyor kafan diye. “Öyyetmenim” diyor. “Kıymızı da duyuyoyuz. Sayı da hazıy oyuyoyuz. Yeşil de geçiyoyuz.”
Erken davranıyorum. Oysa beklemek lazım söyleyenin kelamı bitene dek. “Anlamışsın işte” diyecek oluyorum.
“Onlayı tabi anlıyoyum. Bebek miyim? Ben bu ışıklay neyeden çıkıyoy, kim yakıyoy onu anlamıyoyum öyyetmenim. Yoksa Allah mı yakıyoy?” diyor Fevzi.
Alıyorum ağzımın payını ve üç kuruşluk aklımın ölçüsünü. O gün daha iyi öğreniyorum; anlatmak değil mesele, mesele yaşatmak…
İlçeye götürüyorum hepsini. Neredeyse tamamı ilk kez köyden çıkıyor. Trafik ışıklarından geçiyoruz ilçede. Hepsinde bir kaşif edası. Geri geliyoruz. Ertesi gün bahçede kendi trafik ışıklarımızı yapıp uyguluyoruz öğrendiklerimizi. Levhaları veriyorum onları. Anne, babalarınıza ışıkları ve anlamlarını öğretin diyorum. Evlerine giderken arkalarından bakıyorum her zamanki gibi. Fevzi köyün ineklerine, öküzlerine kırmızı ışık levhasını tutuyor. “Geçmeyin, size kıymızı yanıyoy. Siz duyacaksınız, biz geçeceğiz” diye uyarıyor.Ama dinleyen yok.
Sonraki gün soruyorum Fevzi’ye “Kırmızı ışıkta geçenler mi oldu?” diye.
“Evet, öyyetmenim” diyor. “Öküz ya onlay. Kıymızıdan anlamıyoylay”…
Naim Ünver