Kış… Doğanın beyaz bir sessizlikle örttüğü, soğuğun ruhumuzu sararken bir yandan da içimizi ürperten mevsim. Bugün yine kar yağıyor. Pencerenin ardından usulca düşen kar tanelerini izliyorum. Bir tanesi diğerine benzemiyor. Kimisi hafifçe süzülüyor gökyüzünden, kimisi bir rüzgârın peşine takılıp savruluyor. Birbirine değmeden, çarpışmadan yere düşüyorlar. Her biri kendi yolculuğunun kahramanı. Ve o an fark ediyorum; tıpkı sınıflarımızdaki çocuklar gibi, her kar tanesi de eşsiz.
Eğitim dediğimiz şey, aslında karın sessizce yağışı gibidir. Biz öğretmenler o sessizliği bozmayarak çocukların yüreğine dokunmaya çalışırız. Çünkü bilirim, her çocuk bir kar tanesi gibi narin ve özeldir. Kimisi doğuştan güçlüdür, kalın paltolarıyla kışa meydan okur. Kimisi ise incecik bir giysiyle soğuğa karşı savunmasız kalmıştır. Ama hepsinin içten içe hissettiği bir ihtiyaç vardır: Sevgi ve sıcaklık.
Geçen yıl karlı bir sabah hatırlıyorum… Bir öğrencim, ayakkabısının yırtık yerinden giren karı işaret ederek gülümsemişti. "Hocam, bakın, kardan ayakkabımın içine kelebekler giriyor." Kelebekler mi? O küçücük yüreği, karın soğuğunu böyle hayal ediyordu. O günden sonra anladım; eğitim yalnızca matematik problemlerini çözmek değil, bir çocuğun yüreğindeki kelebekleri korumaktı.
Her çocuk bir kar tanesidir, çünkü her biri ayrı bir hikâye taşır. Kimisi rüzgârla savrulur; anne babasının tartışmalarından, yoksulluğun sert soğuğundan kaçarak gelir sınıfa. Kimisi ise kocaman bir gülümsemeyle kar topu oynamaya hazırdır. Ama hepsi, bu hayatta bir iz bırakmak için yağıyor. Ve biz öğretmenlere düşen, onların narinliğini fark edip bir araya gelmelerine, kendi beyaz örtülerini oluşturmalarına yardım etmektir.
Karın altında yürürken dikkat edin… Çıplak ayakların izi var mı? Yeterince dikkatli bakarsanız, karda bir çocuğun sessiz çığlığını duyabilirsiniz. Her çığlık, "Beni fark edin!" der. Tıpkı sessizce sırasına oturan, gözleri dolmuş ama hiç konuşmayan bir öğrencinin fısıldadığı gibi. Eğitim, o fısıltıyı duyabilmektir.
Bir kış günü daha… Kar yağışı hızlanırken sınıf penceresinden dışarı bakıyorum. Çocukların neşeyle dışarıda oynadığını görüyorum. Ve bir köşede tek başına duran, ellerini cebine saklayan bir çocuk. O çocuğun içine giremeyen kar taneleri gibi, hayallerine de ulaşamamışız belki. Ama yılmak yok. Çünkü öğretmenlik, her çocuğun içindeki o eşsiz kar tanesini keşfetme arayışıdır.
Bu kar taneleri bize sabrı ve şefkati öğretiyor. Kimi hemen yere düşer, kimi daha uzun bir yolculuğa çıkar. Ama her biri, biriciktir. Ve onların değeri, ancak biz öğretmenler ve aileler tarafından fark edildiğinde parlayabilir.
Bu kış, dışarıdaki karın güzelliğini izlerken sınıfınızdaki her çocuğu düşünün. Kim bilir, belki o kar tanesi, bir gün bir mucizeye dönüşecek. Ama önce ona inanan bir öğretmenin ellerinde erimeden korunması gerek. Çünkü kar taneleri hassastır, ama doğru ellerde dünyayı değiştirecek bir fırtınaya dönüşebilirler.
Unutmayalım: Her çocuk, kar tanesi gibi bir mucizedir. Ve eğitim, o mucizeleri görüp parlatmaktır.
Eser ATAKAN - 28.12.2024