Hasan Sabbah kimdir?

Hasan Sabbah kimdir?

 İslam'ın İsmaililik mezhebine dayalı olarak kurduğu Haşhaşiler tarikatı ile bilinir. Haşhaşiler örgütünü kuran ve ölene kadar liderliğini yapan Hasan Sabah tarihteki ilk suikast (terör) örgütünün kurucusudur

Hasan Sabbah, 11. yüzyılın ortalarında İran’da Kum kentinde doğmuştur. Doğum tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Babasının adı Ali bin Muhammad bin Jafar bin al-Hussain bin Muhammad bin al-Sabbah al-Himyari’dir. On İki İmamcı olan ve Kufe'den İran’nın Kum kentine gelen babası aslen Yemenlidir. Hasan Sabbah, 17 yaşına kadar On iki İmam’cı Şii eğitimi aldı.

Hasan Sabbah, İslam'ın İsmaililik mezhebine dayalı olarak kurduğu Haşhaşiler tarikatı ile bilinir.

Hasan Sabbah, Zamanın önde gelen okullarında okuma şansı bulmuştur. Ailesiyle birlikte Rey şehrine gittiğinde burada Şii inancının önderleriyle temas etmiş ve Şiiliği benimsemiştir. Dini çalışmalarını geliştirmek için Fatimiler‘in hakim olduğu Kahire’ye gitmiştir. İsmaillilerin merkezi olan Fatımi Devleti’nin başkentine uzun ve zahmetli bir yolculuktan sonra 1078’de vardı. Hasan Sabbah üç yıl Mısır’da kaldı. Kahire ve İskenderiye’de dönemin ünlü bilginlerinden dersler aldı.

Hasan Sabbah, 1081 yılında İsfahan’a dönerek, yetkinleşmiş bir şekilde mücadeleye başladı. Yaklaşık dokuz yıl çeşitli kentleri gezerek, İsmailliliği yaymaya çalıştı. Bu çalışmaları sonucu var olan İsmaili tabanını daha da genişletti. Alamut kalesini kendisine merkezi üs olarak seçti. Hasan Sabbah burayı bilinçli seçmiştir. Alamut adının manası: "kartalın öğretisi" anlamında "Aluh Amut"dan gelmektedir.

Alamut kalesinde 1090 yılında eğitim ve örgütlenme mücadelesine yeni bir boyut kazandırdı. Alamut’un bütün eksiklerini tamamladı. Su kanalları açıp, ambarlar kurdu. Çevredeki küçük kaleleri alıp onlara kuleler yaptı. Çevrede bulunan yerleşim alanlarının çoğu İsmaili oldu. Bu arada bazı kurallar getirip, sosyal reformlar yaptı. İsmailileri kardeşlik bağlarıyla birleştirdi. Böylece her birey kendisini topluluğun sorumlu bir üyesi ve onun ayrılmaz bir parçası olarak hissetmeye başlamıştır.

Alamut kalesinin Hasan Sabbah tarafından ele geçirildiğini öğrenen Selçuklu veziri, Nizamülmülk, dört ay boyunca Alamut’u kuşatmasına rağmen sonuç alamadı. Sonrasında Nizamülmülk, çadırında bir Alamut fedaisi tarafından zehirli hançer ile öldürüldü.

Örgütlenme ağı o kadar ilginçti ki, Selçuklu Devleti’nin üst düzey memurları dahi İsmaili olmuştu.

Bazı iddialara göre Nizamülmülk, Ömer Hayyam ve Hasan Sabbah birlikte aynı dönemlerde öğrencidirler ve kim hayatta en çabuk yükselirse diğerlerine yardım edecektir. Bu efsanenin doğruluğuna dair bir bilgi bulunmamaktadır. Çünkü Nizamülmülk ile Hasan Sabbah arasında yaklaşık 40 yıllık yaş farkı vardır. Diğer yandan bunun doğru olabilmesi için üçünün de Nişapur'da okumuş olması gerekmektedir. Oysa Hasan Sabbah öğrenimini doğduğu kent olan Kum'da ve daha sonra Rey'de yapmıştır. Hasan Sabbah Rey'den ayrılırken İsfahan, Azerbaycan, Silvan, Mezopotamya, Suriye ve Filistin kıyılarından geçerek Mısır'a ulaşmıştır. Üç sene Mısır'da kalan Hasan Sabbah muhtemelen Bedr el-Cemâli ile aralarındaki bir ihtilaf sebebiyle Kuzey Afrika'ya sürülmüş, Sonra da Suriye'ye ulaşmıştır. 10 Haziran 1081'de İsfahan'a ulaşmış olan Hasan Sabbah dokuz sene boyunca "davet" in hizmetinde İran'ı dolaşmıştır.

Bundan sonra kesin olarak bilenen ise Hasan Sabbah’ın yoğun dini çalışmalarından sonra örgütlenmeye başladığı ve Alamut kalesini ele geçirip burada üslenmesidir. Alamut kalesi, Elbruz sıradağlarının en doruğunda olup, çok korunaklı bir konumdadır. Söz konusu kalede 2 bin müridinin yaşadığı söylenmektedir. Dönemin ileri gelenlerine yönelik suikastleri işletmek için fedailerine haşhaş vererek (bu daha çok muhalifleri tarafından uydurulduğu söylense de) onların zihinlerini kontrol ettiği bilinmektedir. Bu yüzden örgütün adı Haşhaşiler olarak anıla gelmiştir.

Alamut'a yerleştikten sonra Büyük Selçuklu Devleti ve Abbasilere yönelik mücadelesine başlayan Hasan Sabbah, kendi döneminde elliye yakın suikast gerçekleştirmiştir. Bunların en önemlisi ve ilki Nizamülmülk'ün öldürülmesidir. Diğerleri ise Selçuklu üst düzey devlet görevlileri ve Abbasi din adamlarına yönelik suikastlardır. Kalesine şarabın girmesini dahi yasaklamıştır. Yine rivayetlere göre; iki oğlunu tarikat görüşlerine aykırı davrandıkları için öldürtmüştür.

Melikşah’ın ölümünden sonra tahta geçen Sultan Sungur, İsmaililer’in üzerine ordu göndermeye hazırlandığı sırada, bir sabah yastığının başında saplanmış bir hançer bulur. Ertesi gün saraya gelen elçi Sungur’a bir mesaj verir. Mesajda şu yazmaktadır: “Ben istemez miydim ki o hançer sert taşa değil de, sultanın yumuşacık göğsüne saplansın! Bizimle uğraşmaktan vazgeç.” Hançeri saplayan, Hasan Sabbah’ın yetiştirip saraylara sattığı cariyelerden biridir. Hasan Sabbah’ın güzel kadınları, bir yandan saraylarda cariyelik yaparken, bir yandan da şeyhlerine hizmet ediyorlar, emirlerini uyguluyorlardı. Sultan Sungur, Hasan Sabbah’la baş edemeyeceğini anlayınca kendini geri çekiyor.

Şiilik mezhebi İran’da yaygındır. Bu mezhebin üyelerinin Selçuklu hakimiyetindeki bölgelerde Sünni yöneticiler tarafından baskıya maruz kaldıklarından dolayı Şiilik gizli olarak kendisini var etmiştir. Hasan Sabbah’ın da mensup olduğu İsmailiyye tarikatının inancına göre 12 imamdan yedincisi olan Cafer öldükten sonra oğlu İsmail’i imam tayin etmiştir. Ancak İsmail babasından önce ölmüştür. İsmailiye tarikatı ise İsmail’in ölmediğini ve gizlenmek için ortadan kaybolduğunu, zamanı gelince geri döneceğini savunur. Bunun haricinde Hasan Sabbah’ın bağlı bulunduğu Nizari kolu ise 18. imam Mustansır’dan sonra ise Musta’li değil Nizari’nin gelmesi gerektiğini savunur.

Hasan Sabbah, 23 Mayıs 1124 tarihinde İran’ın Alamut bölgesinde ölmüştür.

Mayıs 1124'te hastalanıp yatağa düşen Hasan Sabbah, ölümünün yaklaştığını düşünerek halefi olması için Lemeser Kalesi komutanı Kiya Buzrug Ummid'i seçti. Ebu Ali'yi sağına oturttu ve kendisini misyonerlik faaliyetlerinin başına getirdi. Kasranlı Adem'in Oğlu Hasan'ı sağına ve ordularının komutanı Kiya Ebu Cafer'i de önüne oturttu ve onlara imamın gelip devletin başına geçeceği güne dek Kiya Buzrug Ummid'in liderliğinde uyum içinde çalışmalarını salık verdi. Ve 23 Mayıs 1124 Cuma günü öldü.

Hasan Sabbah hakkında yazılan birçok popüler eserin aksine konuyu bilimsel yöntemle değerlendiren eserler de mevcuttur. Bunlardan en önemlisinin yazarı Farhad Daftary’ye göre döneme ait bilgi kaynakları sadece Şii inanca düşmanlık besleyen Sünni kaynaklar ve İslami tarihi hiç anlamayan yanlı Haçlı kaynaklarıdır. Buralardan kaynaklanan yanlış bilgilendirme ve karalama kampanyasının sonucu olarak esrar, haşhaş, intihar fedaileri, bakirelerin gezdiği bahçeler efsaneleri türetilmiştir. Gerçekte varolan ise sağlam bir örgütlülük yapısına dayanan bir vurucu güçtür. Bahsedilen popülerleştirmelerden bazıları:

- Haşhaş kullanımı:

Suikast işletmek için militanlarına haşhaş vererek onların zihinlerini avucuna aldığı. Haşhaş kullandıkları iddialarından dolayı karalamak amacıyla haşhaşi adı verilmiştir. Günümüzde batı dillerine assassination (hashhashien – katliam – katliam yapanların karşılığı ) kavramı karşılığı olarak girmiştir.

- Gösteri amaçlı intiharlar:

Yukarıda da belirtildiği gibi merkezleri, yüksek bir kayalığın tepesinde kurulu olan Alamut Kalesi idi. Misafirleri (genel olarak düşmanları) Alamut Kalesi’ne gittiklerinde Hasan Sabbah onları etkilemek ve müritlerinin kararlılığını göstermek için kalenin yukarısında duran müritlerinden üçüne işaret ederek aşağıya atlamalarını istemiş ve onlar da hiç tereddüt göstermeden atlayınca misafirleri bu olaydan oldukça etkilenmişlerdir. Ancak bilinenin aksine müritler genel olarak ölmezdi. Bu tavır o insanların uyuşturucu almadan bunu yapmalarının mümkün olmadığı fikrine götürmüştür. Ayrıca bu söylence Assassin’s Creed adlı video oyununa konu olmuştur. 

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

YKS KİTAPLARI Nazilli Haber