Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Ramazan ve oruçla ilgili tartışmaların çoğu şekilden ibaret. Özüne inmeden şeklen yerine getirilen ibadetlerin kabulünü Allah bilir. Fakat insanın ahlakını güzelleştirmeye yönelik bir bereketinin olması oldukça şüphelidir.
Oruç tutan kişi bayrama ulaştığında; "Kendinle hesaplaştın mı, komşunla helalleştin mi, yoksula dokundun mu, eline beline diline sahip oldun mu, Allah'a karşı sorumluluk bilincin arttı mı?" ve benzeri sorulara vereceği cevap; tuttuğu orucun, geçirdiği ramazanın bereketi hakkında ona bir fikir verir.
Geçen yıllarda yalanın, hilenin, haksızlığın, yolsuzluğun… orucu bozacağını anlatan söylemlere, bu yıl bir grup insan “Bunlar orucu değil insanı bozar,” diyerek itiraz ediyor ve orucu bozan şeyleri sıralıyor. Bunlardan hangisinin doğru olduğu, orucu nasıl tanımladığımız ve mecaz anlatım diye bir şey bilip bilmediğimize göre değişir.
Eğer orucu " İmsaktan iftara kadar bir şey yemeden, içmeden ve cinsel ilişkiden uzak durmak," olarak anlıyorsak, bize göre orucu sadece bu sayılanlar bozar. Ancak bunun biçimsel bir tanım olduğu unutulmamalıdır.
Eğer orucu Hz. Peygamber’in (SAV) “Yalan söylemeyi ve yalanla iş yapmayı terk etmeyen kimsenin yemesini içmesini bırakmasına Allah'ın ihtiyacı yoktur.” (Buhari, Savm, 8.) hadisi çerçevesinde anlam boyutu ile anlarsak, yalan söylemenin mecazi anlamda orucu bozacağını ve gerçek anlamda Allah katında değersizleştireceğini rahatlıkla anlarız.
Bu sebeple; yalan söylemek, ticarette hile yapmak, bilgi ve fikir hırsızlığı yapmak, devletin resmi aracını özel işinde kullanmak, hastanede diğer hastaların önüne geçmek, trafik kurallarına uymamak, işçinin hakkını vermemek, işe gitmeden maaş almak vd. “mecazi” anlamda orucu bozar ve Allah katında orucu değersizleştirir.
Saygılarımla.
[Muhammet YILMAZ]