Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
5 yaşındaki bir çocuğun tecavüze uğramasının şoku daha atlatılamamışken aynı ilçede bu kez 7 yaşında bir evladımız cinsel saldırıya uğramıştır. İktidar eksenli medya bu elim olayları münferit gibi gösterse de, maalesef kötülük birikerek ve öğrenerek yükselmektedir. Bu iki olayda, kuşkusuz ki peşine düşülmeyen taciz-tecavüz, cinsel istismar vakalarında, "bir kereden bir şey olmaz" diyen 'yöneticilerin' payı, sorumluluğu çok büyüktür. Bu dolaylı teşviklerle cesaretlenen sapıklar, ne yazık ki geleceğimiz olan yavrularımıza zarar verirken, görünen o ki iktidar en ufak bir endişe duymamaktadır.
Bu iki vahim olayın sonrasında peşi sıra gelen birkaç gelişme de ne yazık ki endişemizi tırmandırmıştır. 5 yaşındaki yavruya tecavüz edilmesi tüm kamuoyunun vicdanında derin bir yara bırakmışken, konuya ilişkin soruşturmada gizlilik kararı alınması, en ufak tabirle aymazlık olmuştur.
BU AÇIKLAMALARI BİR YERDEN TANIYORUZ
İstanbul Valiliği'nden konuya ilişkin gelen açıklama ise toplum vicdanında açılan yarayı adeta hançerlemiştir. Çocuk tacizine karşı ilçede başlayan ve ülkenin çeşitli yerlerine yayılan tepkileri "kaos çıkarmak niyetinde kötü niyetli davranış" olarak tarif eden Valilik, bu açıklamasıyla yavrularımızı ve onlarla birlikte canı yanan herkesi bir kez daha acıtmıştır. Aynı Valinin Gaziantep'de bir düğünde katliam yapan bir IŞİD'li için "Halka zarar vermesin diye kendini boş bir arazide patlattı" dediğini bilmesek saf olduğundan şüphelenebilirdik ancak durum bunun çok ötesindedir.
Bu iki vahim olayın ardından ayaklanan herkesi "kaos peşindeki art niyetli kitleler" olarak tanımlayan ve "idam!" diye bağıran insanların samimiyeti, yakın ve orta vadedeki Türkiye tarihinde gizlidir.
Ensar skandalı patladığında gık demeyen, Aladağ’da yanan yavrularımız için kılını kıpırdatmayan sonrasında tarikatların birçok yurt açması için öncülük eden, destek olan, onları alkışlayan kitle, daha bir gün önce İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ndeki halka açık toplantıda Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Komisyonu Kurulması teklifinin AKP ve MHP oylarıyla reddedilmesini alkışlarla karşılamıştır. Bu ikiyüzlülük bize bir kez daha göstermiştir ki masumiyete saldırıya dair her hadise partizanlıktan değil, ahlaklı vicdanlardan geçmektedir.
Eğitimciler olarak, bu tür hadiselerin azalarak bitmesinin tek yolunun köklü bir eğitim reformundan ve hukukun kurallarının evrensel ilkelere göre şekillendirilip işletilmesinden geçtiğini defalarca vurguladık. Deşifre olan sivrisinekleri görünce "İdaam" diye bağıranların tebessümle banyo yaptığı o bataklıktır derdimiz. Peki bu bataklığa dair ne söylenebilir?
ÇÖZÜM REÇETESİ VİCDAN VE ÇAĞDAŞLIKTA GİZLİ
-Çocuklarımıza dair en ufak saldırıya bile kayıtsız kalınmamalı, kimden geldiğine bakılmaksızın hem caydırıcılık prensibi hem de toplum vicdanın rahatlaması gerekliliği göz önüne alınacak şekilde yargı mekanizmaları işletilmelidir.
-Ufacık, savunmasız bir yavrunun uğradığı cinsel saldırıda söz konusu olabilecek tek gizlilik yavrunun ve yakınlarının kim olduğudur. Toplum vicdanını yaralayan her konuda, faillere bir kalkan gibi işletilen gizlilikten derhal vazgeçilmelidir.
-Yavrularımıza, pedagojiye uygun olarak, sınırlar öğretilmeli, o sınırları aşan yetişkinlere dair kime ne söylemeleri gerektiği anlatılmalıdır. Bu toplumsal bir eğitim eşiğidir, bu can alıcı noktada aileler de eğitilmelidir. İktidarın elindeki belediyeler ve STK'lar eşliğinde erken yaşta evlenme "dersleri" yerine bunlara eğilinmesi bile, oranı düşürecektir.
-Toplum vicdanını yaralayan her taciz tecavüz vakasının ardından toplu taşımayı ya da eğitimi harem-selamlık yapma tartışmasını başlatan insanlar bilmelidir ki bu sapkınlıklar tam da bu yaratılmak istenen ayrımdan filizlenmektedir. Çözüm, insanları cinsiyetine, dillerine, dinlerine, ırklarına göre ayırmakta değil, bu çağın gereği olduğu üzere bir arada yaşamayı öğretmektedir.
-Bu elim olaylardan incindiğini söyleyen hükümet yetkilileri ve onların taraftarları bilmelidir ki, çözümün bir ayağı da devlet yetkilisi sıfatı taşıyan insanları bu hassasiyetlere, bu bilince uygun seçmekten geçtiğidir. Milli Eğitim Bakanlığı'nda hala 9 yaşındaki kız çocuklarıyla evlenilebileceğini, kızların eşofman giyemeyeceğini, kızlar ve erkeklerin ayrı ayrı eğitim görmesi gerektiğini düşünen yöneticiler mevcuttur. Bu sapkın zihniyete sahip insanlara görünmez bir kalkan sağlamak yerine, devletin her kademesine liyakat ve toplumsal vicdan ile barışık isimler getirilerse, sorunun çözümüne büyük katkı sağlanacaktır.
Eğitim-İş olarak uyarıyoruz: Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk'ün biz eğitim neferlerine emanet ettiği yavrularımız sahipsiz değildir! Onların karşı karşıya kaldığı ve kalacağı her saldırıyı tüm insanlığa tehdit görüp, mücadele edecek bir Eğitim-İş vardır!
Kendisini çaresiz hisseden bir yavrunun gözyaşını kendi yanağında hissetmeyen kimseyle yürüyecek yolumuz yoktur! Yarının geleceği olan yavrularımız için ayağa kalkacak koca bir Türk halkı vardır! İstanbul'da vuku bulan bu olayların takipçisi olacağımızın altını çizer, çocuklarımız için ses çıkartan her bir yurttaşa eğitimciler olarak teşekkür ederiz.
MERKEZ YÖNETİM KURULU