Kariyer, terfiler, unvanlar… İnsan hayatında çoğu zaman yanlış anlamlar yüklenen bu kavramlar, bir süreliğine dikkat çeker, belki bir süreliğine gurur verir. Ancak günün sonunda, ardımızda bıraktığımız izlerin çoğu bunlardan değil, dokunduğumuz hayatlardan gelir. İşte bu yüzden, benim için en büyük ve en anlamlı iki unvan var: Polen Ece’nin babası olmak ve öğretmenlik.
Bir baba olarak, kızım Polen Ece’nin hayatındaki yerimi hiçbir kelimeyle ifade edemem. Her "baba" deyişinde içimde büyüyen tarifsiz bir sevgi, onun dünyasına kattığım değerle karşılık buluyor. O bana sadece bir baba olmadığımı, onun rehberi, koruyucusu ve hayatındaki en büyük destekçisi olduğumu hatırlatıyor. Bu unvan, dünyadaki en büyük zenginlik; ne bir terfi, ne bir ödül, ne de bir kariyer basamağı onun verdiği mutluluğu verebilir.
İkinci unvanım ise öğretmen olmak. Öğretmenlik, yalnızca bir meslek değil; bir yaşam biçimi, bir varoluş şeklidir. Ömrüm boyunca bu unvanı onurla taşımaktan başka bir dileğim olmadı. Bazıları kariyer basamaklarını tırmanmayı, akademik unvanları toplamayı hedeflerken, ben hep çocukların yüreğine dokunmayı, onların yolunu aydınlatmayı tercih ettim. Çünkü biliyorum ki, öğretmenlik bir sınıfın, bir tahtanın ya da bir kürsünün ötesindedir. Öğretmenlik, hayata dokunmaktır; geleceği şekillendirmektir.
Başöğretmenlik… Ne yüce bir unvan! Ama bu unvanın yalnızca bir kişiye, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e ait olduğunu düşünüyorum. O, öğretmenliği bir milletin kaderini değiştiren bir güç olarak görmüş ve bu unvanı ölümsüzleştirmiştir. Biz öğretmenler, onun izinden giderek bu onurlu görevi sürdürüyoruz. Atatürk’ün Başöğretmenlik unvanı, yalnızca bir isimden değil, bir felsefeden gelir. Bizler de onun öğretmenlerine emanet ettiği gençliği yetiştirmekle görevliyiz.
Kariyer basamakları mı? Hayır, onlar benim için yalnızca mali anlamı olan, geçici etiketlerden ibaret. Emekli olduğumda hâlâ öğretmen olacağım. Çünkü öğretmenlik, takvimin ya da kurumların sınırlarına sığmaz. Bir ömür süren bir sevda, bir ömür süren bir sorumluluktur. Öğrencilerimle paylaştığım anılar, onların gözlerindeki umut, her şeyin ötesinde bir anlam taşır.
Hayatta gerçekten değerli olan şeyler için unvanlara gerek yok. Benim gururum, kızımın "babam" diye seslenişinde ve öğrencilerimin "öğretmenim" diye bana güvenle bakışında saklı. İşte bu iki unvan, tüm zenginliklerden ve kariyer basamaklarından çok daha fazlasını ifade ediyor. Çünkü onların verdiği mutluluk, ömrümün en değerli armağanı.
Bu yüzden, en büyük unvanım Polen Ece’nin babası ve bir öğretmen olarak kalmak. Geriye dönüp baktığımda, bırakmak istediğim izler de yalnızca bu iki unvanın etrafında şekillenecek. Başka hiçbir şey bu anlamı taşıyamaz.
Eser ATAKAN - Polen Ece'nin Babası, Öğretmen