Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Yeni Bakan ve Eğitim Felsefemiz
Makedonya kralı Philip(Filip) bir gün oğlu İskender'in hocası olan Aristoteles'e kızar ve onu aşağılamak için şöyle der:
Ne olacak sanki? Senin yerine bir köle tutar, onun oğlumla ilgilenmesini ve eğitmesini sağlarım.
Bu sözler üzerine ünlü düşünür kendinden emin bir şekilde Kral’a şu karşılığı verir:
Evet majesteleri, iyi fikir! O zaman çok geçmeden iki köleniz olur.
Dünya tarihinin kadim sorularından biri ile yazıma başlamayı tercih ettim. Sebebi şudur: Eğitimin felsefe bağlamında ele alınması gereği, özellikle “Nasıl bir insan yetiştirmek istiyoruz?” sorusuyla kendini gösterir.
Bu tarihin her döneminde insanoğlunun cevap aradığı bir soru olmuştur. Döneminin en ünlü hocası Aristoteles, oğlunu eğitmesi için getirten Kral Philip’e işte yukarıdaki tarihe geçecek bu cevabı verir. Burada aynı zamanda eğitmenin vasıflarına da atıfta bulunmak istemiştir ünlü düşünür Aristoteles.
Sahi neydi bizim “Eğitim felsefemiz?”
Yeni Başkanlık sisteminde kabine üyelerinin dışarıdan seçilmesi ile merakla beklenen Milli Eğitim Bakanlığı’na eğitimcilerin yakından tanıdığı Prof Dr. Ziya Selçuk Bey geldi. Sayın bakanın gelişi ile tüm eğitim camiasında gözlerde bir ışıltı, yüreklerde bir umut oluştu. Ziya Selçuk Bey’in “öğretmen” kökenli olması bile sahada olumlu bir havanın oluşmasına yetti. Bu bir aylık süre içerisinde sosyal medya ve yaptığı basın açıklamalarında gerek üslup gerekse sisteme dair açıklamaları bu olumlu havanın perçinlenmesini sağladı.
Tabi ki Sayın Bakan’ın omuzlarındaki yük oldukça ağır. Öğrenciler, öğretmenler ve velileri de hesaba kattığımızda milyonlarca insanı birebir ilgilendiren eğitim sistemimiz ve nihayetinde geleceğimiz söz konusu. Fakat ben Sayın Bakan’ın bu işin altından kalkabileceğini düşünüyorum. “Nereden vardın ?” Bu kanaate diye soranlar olduğunu duyar gibiyim.
Şöyle açıklamaya çalışayım: Geçenlerde tv kanalında bakanın açıklamasını izledim. Bakanın konuşmasının ardından soru cevap faslında hem gazeteci hem de veli olan bir köşe yazarı bir soru yöneltti, “Sayın Bakanım 2-3 yıllık bir sistem veya program yerine daha makro anlamda 10-20 yıllık planlar yapılması daha iyi olmaz mı?” Evet, soru böyleydi. Sayın Bakan Ziya Selçuk soruya, “Evet uzun vadeli program yapmalıyız. Ancak önümüzde bekleyen soru ve sorunlara çözüm bulmak adına kısa zamanda yapmamız gereken işlerde var. Bunun için masadaki tuzluğun yerini değiştirmektense masanın tümünü değiştirmeliyiz.”
Bu açıklaması benim olumlu kanaat oluşturmamda yeterli oldu. Çünkü birincisi Sayın Bakan Ziya Selçuk ortada istenilen düzeyde bir eğitim politikası olmadığını biliyor ve bunu Sayın Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ın daha önce ifade ettiği gibi kabul ediyor. Psikolojik bir faktör olan sorunun çözümüne dair ilk hamle sorunun varlığını kabul etmektir.
İkincisi ise icraata dönük olarak birincisinden çok daha önemli. Burada “masanın tümünü değiştirmeliyiz” ifadesi aslında eğitim sistemimiz içerisinde ki en önemli yeri işaret ediyor. Eğitim felsefemizin ne olduğunu sorgulatıyor. Soruyu tersinden soracak olursak ne olmadığını sorgulatıyor aslında bizlere. Sahi neydi bizim “eğitim felsefemiz” veya gerçek manada var mı bir felsefemiz? Ben bu ikincisini her şeyden önemli görüyorum. Bunları bir bakanın ağzından duymak ise çok daha anlamlı.
Genelde eğitim konusu açılınca daha çok günlük, aylık veya yıllık değişen olaylara takılıp kalıyoruz. Sınıf geçme, devamsızlık, sınav sistemi gibi uzayıp giden sorunlar. Burada atladığımız asıl mevzu işte bu sistemin felsefesi nerede?
Temel anlamda “Nasıl bir insan yetiştirmek istiyoruz?” Sorusu ile başlayıp akabinde bu sorunun cevabına göre bu felsefenin üzerine sistem oturtmalıyız. Bir binanın mimari ve estetik açıdan hoş görünmesi için öncelikle projesi çizilmesi icap eder. Ondan sonra demir iskelet sistemini ve betonarmesini üzerine konulur. Projesi olmadan yola çıkar isen o bina bina olmaktan çıkar. Adeta moloz yığını olur.
Felsefi temelleri olmadan eğitim bilimlerinin de eğitimi kavramada ve ülkemize özgü bir eğitim düşüncesi ve sistemi inşa etmede yetersiz kaldıkları görülmektedir. İthal kuramlar ve paradigmalarla eğitim konusunda yol alınamayacağını ve karşılaştığımız sorunlara çözüm üretilemeyeceğini, yaşadığımız tarihsel deneyimler ve sıkıntılar açıkça göstermektedir.
Dil, din ve kültürün ithal edilemeyeceğini Anadolu coğrafyasında gördük. Farklı kültürleri empoze etmenin ülke insanı üzerinde tutmadığı çok defa görüldü. Bu manada 2023 Türkiye yolunda yeni yönetim sistemi ve yeni Milli Eğitim Bakanı ile fırsat varken batılı eğitim felsefesinin kötü taklitçiliğinden kurtulup, tek tip insan yetiştiren bu paradigma terk edilip, yeni ve yerli bir eğitim felsefesi oluşturmanın vakti gelmiştir. Eğitim felsefesinde lokal değişimler yerine tarihsel köklerinden de beslenen milli bir dönüşüme gidilmelidir. Yeni bir eğitim paradigması ve önerisi ile tüm insanlığın umudu olmalıyız.
Bu bağlamda bakanın açıklamalarını önemsiyorum. Sayın Bakan Ziya Selçuk Bey’in eğitim felsefemize dair sadece Türkiye’ye değil tüm insanlığa sunulacak tarihsel köklerinden de beslenen milli bir dönüşüme hizmet edecek bir eğitim felsefesi oluşturacağına tüm kalbimle inanıyorum.
Rafet Ural