Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Tüm okul yılı, Montenique Woodard'ın günün son sınıfı olan yedinci dönemi, en zoru oldu. Edutopia sonbaharda onunla ilk konuştuğunda ortaokul fen dersinde “Onlarla ne yapacağımı bilmediğimi hissediyorum” dedi. Özellikle bir çocuk, “sınıf palyaçosu” kalıcı bir mücadeleydi ve davranışları 15'i erkek olan 23 akranını etkiledi.
Aylar sonra, okulların koronavirüsten dolayı kapandığı bir dönemde yeniden iletişime geçtiğimizde, Woodard’ın çok ilginç haberleri vardı: Söz konusu çocuk, uzaktan eğitim sürecinde yüksek oranda başarı gösteriyordu. Woodard, “Sanırım etrafta dikkat dağıtıcı etkenler olmadığında, bazı çocuklar ders çalışmaya sosyal olaylardan daha çok odaklanabiliyorlar,” diyor.
Son günlerde buna benzer olayları sıklıkla duyuyoruz. Her gün daha fazla sayıda öğretmen, öğrencileri arasından utangaçlık, hiperaktivite ya da üstün yaratıcılık özellikleri taşıyan çocuklardan bir kısmının uzaktan eğitim sırasında gerçek sınıf ortamında olduğundan daha yüksek başarı gösterdiklerini söylüyor. Bir lisede öğretmenlik yapan Holli Ross, “Öğrencilerimden bazılarını sonunda kendilerini ait hissettikleri bir yerde görmek harika,” diyerek kendisiyle aynı düşüncelere sahip onlarca öğretmen olduğunu söylüyor.
Bu durumun herkes için geçerli olduğunu söyleyemeyiz. Birçok öğrenci uzaktan eğitim sürecine alışmakta zorluk çekiyor. Dijital erişim ve bağlanılabilirlik geniş çapta bir sorun oluşturmaya devam ederken, sokağa çıkma yasakları aile bireyleri arasında evde görülen problemlerin büyümesine yol açıyor ve dünyanın dört bir yanındaki öğrenci ve öğretmenler gerçek bir sınıfta yüz yüze işlenen derslerden çevrimiçi derslere geçişin yollarını arıyor.
Bahsettiğimiz öğrencilerin sayıları hiç de az değil. Gerçek sınıf ortamına verilen bu plansız ara, bazı öğrenciler çok başarılıyken bazılarının başarısızlık göstermelerinin ardındaki nedenleri açığa çıkarabilir. Eğitmenlerden aldığımız geribildirimlerin ortak özelliklerine bakıldığında, sosyal durumlar ve esnek olmayan ders saatleri gibi öğelerin her çocuk için uygulanabilir olmadığı görülüyor. Bazı öğretmenler ise bu durumun kendilerini harekete geçirdiğini ve sınıflara dönüldüğünde köklü değişiklikler yapmayı düşündüklerini söylüyor.
Kendi Hızında İlerlemenin Faydaları
Bir lise öğrencisinin okul günü, ortalama olarak sabah 8’de başlıyor. Okul saatleri ülkeden ülkeye değişse de, çoğu öğrenci, saatleri esnemeyen derslere art arda girmek zorunda kalıyorlar. Salgın sırasında ise, okul saatleri çok daha değişken hale gelerek öğrencilere okulla ilgili işlerini yaptıkları zamanın esneyebilmesine olanak tanıyor.
Bir ortaokulda İngilizce öğretmeni olarak görev yapan Lauren Huddleston, “Öğrencilerimden bazıları artan bağımsızlıklarının keyfini sürerek iyi iş çıkarıyorlar. Yanlarında sıradan bir okul gününde olduğu kadar yönetici olmadığı için kendilerine normalden fazla sorumluluk yüklüyorlar,” diyor.
Ders saatlerindeki bu esneklik öğrencilerin antrenman yapmak, mola vermek ve hatta canlarının sıkılması gibi araştırmaların yararlı olduğunu gösterdiği aktivitelere zaman ayırmalarını sağlıyor. İngilizce öğretmeni Ashlee Tripp, “Bu çocukların başarı göstermelerinin sebebi, kendi istedikleri hızda çalışmaları ve günlerini istedikleri gibi şekillendirebilmeleri,” diyor ve görünüşe göre öğrenciler de bu fikre katılıyor.
İngilizce öğretmeni Katie Burrows-Stone’un hazırladığı ankete katılan bir 10. sınıf öğrencisi şöyle diyor: “Çevrimiçi dersleri seviyorum çünkü günümü daha verimli bir şekilde planlamamı sağlıyorlar. Dikkatimi dağıtacak şeyler olmadan istediğim gibi antrenman yapıyor, mola veriyor ve işlerimi gereken zamanda bitiriyorum.”
Yoğun Programları Gözden Geçirme Vakti
Ortalama bir okul gününde çoğu öğrencinin yoğun bir programı oluyor. Öğle yemeği sırasında genellikle kulüp toplantıları yapılıyor. Okuldan sonra ise birçok öğrenci ders dışı aktivitelerle ya da sporla uğraşıyor veya yarı zamanlı bir işte çalışıyor. Ortalama bir lise öğrencisi, akşamları ev ödevi yapmak için haftada en az 7.5 saat harcıyor.
Evden çıkma yasakları sebebiyle okul dışı aktivitelerin iptal olmasının ardından öğretmenler bazı öğrencilerin başarı seviyelerinde değişiklik gözlemlediklerini söylüyorlar.
İngilizce ve sosyal bilimler öğretmeni Kasey Short, “Öğrencilerim arasından bazıları oldukça başarılı. Bence bu biraz da spor veya toplantılar gibi okul dışı aktivitelerin iptal edilmesi ve çocukların derslere ayırabileceği daha fazla vakitlerinin olmasına bağlı,” şeklinde konuşuyor.
Araştırmalara göre, öğrencilerin yeteri kadar molaya imkan tanımayan yoğun programların altından kalkması oldukça güç. Aşırı yoğun öğrenciler, özellikle kendilerini daha fazla derse veya aktiviteye katılmak zorunda hissedenler, endişe konusunda sağlıksız seviyelere gelmeye daha yatkın oluyorlar.
2019’da Kaliforniya’da Yılın Öğretmeni seçilen İngilizce öğretmeni Rosie Reid, “Bu durum bana eğitim konusunda hangi noktada olduğumuza dair düşünme fırsatı yarattı. Şu an uyguladığımız model çok mu fazla? Bir insan neden yedi tane derse girmek zorunda kalsın ki? Bir okul günü niye bu kadar uzun?” şeklinde konuşuyor. “Öğrencilerimin okulların kapanması sayesinde yaşadıkları bu “moladan” ne kadar faydalandıklarını görmenin eğitime olan yaklaşımımı kökünden değiştirdiğini söyleyebilirim.”
Çıtayı Alçaltmak
Bazı öğretmenler ise salgın sırasında değişen akademik beklentilerin bir sebep-sonuç ilişkisi olduğunu düşünüyor. Evden öğrenimin güçlüklerini ve herkes için eşit olmayan dijital erişim seviyelerini değerlendiren birçok okul, öğretmenlere ders yoğunluğu ve puanlama konularında daha hoşgörülü olmalarını öneriyor.
Lisede İngilizce öğretmenliği yapan Mark Gardner, “Bence bazı öğrencilerin bu dönemde yüksek başarı göstermelerinin altında okul ve derslerle ilgili konuların daha iyi kavranması için toplam ders yükünü azaltmamız yatıyor,” diyor.
Pew Araştırma Merkezi’nin yaptığı bir çalışmaya göre, ergenlik çağındaki gençlerin yüzde 61’i, önlerindeki en büyük baskı olarak kendilerinden beklenen akademik başarıyı gösteriyor. Öğretmenlerin öğrencileri sınavlara hazırlamaları konusundaki başarıları da son yıllarda giderek daha dikkatli inceleniyor ve bu baskı da öğrencilere yansıyor. Öğrenciler, yaz ayları ile karşılaştırıldığında okul yılı içerisinde iki kat daha yüksek seviyede stres yaşadıklarını söylüyor.
İngilizce öğretmeni Cathleen Beachboard, “Öğrencilerimden bir tanesi uzaktan eğitimi daha çok sevdiğini, çünkü artık başarısızlığa uğrama korkusu duymadığını söyledi,” diyor ve sınıfında benzer düşüncelere sahip öğrenciler olduğunu da ekliyor. “Ülke seviyesindeki sınavlar bu süreçte yapılmadığı için baskı hissetmediğini ve kendini öğrenmeye gerçekten verebildiğini söylüyor.”
Sosyal Baskının Azalması
Birçok öğretmen ve öğrenci, insanlar arası iletişim ve ilişkilerin çevrimiçi eğitim sırasında yok olduğunu ifade etse de, bir kısım öğretmen okuldaki sosyal ortamların bazı öğrenciler için endişe ve korku anlamına geldiğini söylüyor.
Bir lisede İspanyolca öğretmenliği yapan Elena Spathis, “Okulda fiziksel veya sözel zorbalığa maruz kalmış öğrenciler için evlerindeki güvenli ortamda bulunmak büyük bir rahatlama sağlayacaktır,” şeklinde konuşuyor.
Ulusal Eğitim İstatistikleri Merkezi’nin (National Center for Education Statistics) 2017’de yürüttüğü bir çalışmaya göre, 12 ila 18 yaşlarındaki öğrencilerin en az yüzde 20’si okulda zorbalığa maruz kalıyor. Zorbalıkla en ağır şekilde yüzleşenlerin akademik başarı notlarının diğerlerine göre daha düşük seviyelerde olduğu görülüyor.
Çoğu öğrenci için okuldaki sosyal ortamlar tam olarak zararlı olmasa da dikkat dağıtıcı veya göz korkutucu bir hal alabiliyor. Ergenlik çağındaki gençlerin neredeyse üçte biri okulda ‘iyi görünme’ veya ‘sosyal ortamlarda kabul görme’ baskılarını yaşadığını söylüyor, bu da sınıftaki derse katılım ve odaklanma seviyelerine etki edebiliyor. Psikoloji öğretmeni Blake Harvard, konuyla ilgili olarak “Çevrimiçi ortam öğrencilere sosyal endişe korkusu olmadan seslerini duyurma imkanı sunabiliyor,” diyor.
Yeterli Seviyede Uyku
Son olarak, öğretmenler bazı öğrencilerin başarı seviyelerinde gözlemledikleri değişimin yeteri kadar alınan uykuya bağlı olabileceğini ifade ediyor. Birçok öğretmen ve çalışan gibi öğrenciler de artık erken saatlerde çalan alarmın sesiyle uyanmıyor.
Lise öğrencisi Ingrid, uzaktan eğitimin en sevdiği yanının ne olduğu sorusuna “Artık istisnasız olarak her gece 8 saat uyuyabiliyorum,” yanıtını veriyor.
Amerikan Pediatri Akademisi, 12-18 yaşlarındaki gençler için her gece 8 ila 10 saat, 6-12 yaşlarındaki çocuklar için ise her gece 12 saatlik bir uykuyu tavsiye etse de, 2018’de yapılan bir araştırma ABD’de 30 eyaletteki öğrencilerin yüzde 70’ten fazlasının okul yılı boyunca yeterli sürede uyuyamadıklarını ortaya koyuyor.
Okulların açılma saatiyle ilgili eskiden beri süregelen tartışmalar bitecek gibi görünmese de, Amerika Seattle’da bir okul bölgesi 2016-2017 eğitim yılında ilk ders saatini bir saat ileri aldığında, öğrencilerin daha fazla uyudukları ve notlarının yükseldiği tespit edilmişti.
Ross, “Sabah 8.30’da okula gelmekte zorlanan öğrenciler, derslerini bitirme konusunda akşam 22.30’da veya sabah 10.30’da çok daha başarılı olabilirler. Sadece bir-iki saat fazladan zamana ihtiyaçları var,” şeklinde konuşuyor.
Kaynak: https://www.edutopia.org/article/why-are-some-kids-thriving-during-remote-learning