Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Bir gün hayat bilgisi dersinde güneşe çıplak gözle bakmamalıyız dedim. Sınıfta gülüşmeler, o ne bee... Çıplak göz… Ayy iğrenç… Çıplak göz yaaa demeler. Söyledikleriniz yoruma açık değildir çünkü.
Şimdi anlatacağım olay bir öğretmen arkadaşımın başından geçti.
Ders yapıyorlar. Çocuklar yazdıklarını hemen göstermek isterler. Olmuş mu öğretmenim olmuş mu, nasıl yazmışım diye her biri otuz kere sorar. Yazı yazarlar, sonra kontrol için üçer beşer arkanızdan koşmaya başlarlar. Ödev göstermek önüne geçilmez bir görevdir. Hele ki imza almak… Ünlü biri olsanız ancak bu kadar koşulur peşinizden.
Arkadaşım yazdıklarına bakıyor. Zil çalıyor o anda. Dışarı çıkıyor. Bunlar hızını alamayıp, teneffüste arkasından koşturup, öğretmenler odasına dalıyorlar. Bazıları ödeve bakmanız için yalvarır. Yani bakmadan ellerinden kurtulamazsınız. Arkadaş da çocukları kırmamak için “Böyle olmaz, dışarı çıkın sırayla gelin” diyor. Bunlar anında ortadan kayboluyorlar. Arkadaşta sınıfa gittiklerini düşünüyor. 5 dakika sonra nöbetçi öğretmen gelmiş. Çocukların sınıftaki sıraları aşağı indirdiğini söylemiş. “Ne yapıyorsunuz”, diye sorunca? “Öğretmenimiz öyle söyledi. Sırayla gelin dedi.” diyorlar.
Şaka sanıyorsunuz değil mi ama gerçek.
Birinci sınıf okutuyorum. Okumaya geçişte birçok yöntem vardır. Tümden gelim metodunda bir cümle veririz. Önce o cümleyi baka baka defterlerine yazarlar. İyice öğrendikten sonra, bakmadan yazarlar. Bu yöntemi klasik Ali ata bak yönteminden hatırlarsınız. Bakmadan yazabilmeleri için ezberlemiş olmaları gerekir.
“Işık ılık süt iç” fişini bunlara öğrettim. Defterlerine yaza yaza artık ezberlediler. Bu sefer bakmadan yazın dedim. Birini de tahtaya kaldırdım. “Sen de bakmadan tahtaya yaz bakalım,” dedim.
Kendim de en arka sıraya geçtim izliyorum. Tahtada yazmaya başlıyor. Yazı çapraz şekilde aşağı iniyor ama baya iniyor. Tahtanın altına duvara yazacak neredeyse. Ben arkadan sesleniyorum. “Oğlum düzgün yaz. Niye yamuk yazıyorsun.” Bu siliyor. Gene başlıyor yazmaya. Gene çapraz. Gene yamuk. Ben gene sesleniyorum. Bu sefer kızdım. “Ne biçim yazıyorsun çocuğum görmüyor musun” diye. Gene tahta siliniyor. En sonunda yanına gittim. Dedim “Oğlum ne biçim yazıyorsun? Yaz bakayım şimdi” diye başında durdum. Arkadaşlar ben bakmadan yaz deyince bu gözlerini kapatıyor. Tahtaya bakmadan yazıyor. Tabi düzgün başlıyor ama sonra gözler görmeyince yazı aşağı doğru gidiyor.
Şimdi bizim neden Terelli Pictures gibi ortalıklarda dolandığımızı anladınız değil mi?
Bakmadan yazınnn bakmadannn!
Hatta okula bile bakmadan gidin Atlayın bir dolmuşa, bakmadan binin. Yüreğinizin götürdüğü yere falan gidin. Bakmadan bir okula girinnn… “Ben geldimmmm heyyo millet,” deyin.
Girin müdürün odasına. Eee nabıyonuz yaaa hayırsız falan deyin.
Kimsiniz siz ? Deli misiniz derlerse. Evet çok mu belli oluyor. Deliyiz.Hahh haaa haa diye kahkahalar atın. Siz benim kim olduğumu biliyor musunuz , diye kendinizden çok emin bir şekilde sorun. Hayır derlerse olay yerinden hemen kaçın. Evet derlerse de zaten adımız çıkmış dokuza inmez sekize...
Rahat olun yani. Hadi ben kaçar.
I love birinci sınıflar
I love Işık sütlaç ye
I love Ali ata atla
I love yuuu I love yuu ,do you love me yes I do
Alıntı: Tülay Olcum
VEDİDE BAHA PARS İLKOKULU