Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Dilek’in maceralarından biraz devam edelim. Bu bölümü daha önceki yazılarımın içinde çok kısa olarak paylaşmıştım. Ama Dilek olduğunu o zaman yazmadım.
Birinci sınıftayız. Göz kusuru var mı, diye kontrol ediyoruz.
Çünkü çocuk bazen tahtada yazılanı okuyamıyor ya da yazamıyor. Aslında görmede problem var. Bu yüzden okula başlarken göz kontrolü önemlidir. Bunu fark etmezseniz okuyamadığını düşünürsünüz.
Hepsine harflerin yazılı olduğu tabloyu tek tek okuttum, kontrollerini yaptım.
Benim de uzağı görmekte sorunum var. Hafif de astigmatım var. Ama doktora gidip gözlük almadım.
Çocuklara dedim ki:
-Şimdi ben geçeyim, siz bana sorun. Bakalım benim durumum nasıl?
Bunlar pek sevindiler. Beni test edecekler çünkü. Hepsi bir anda işi acayip ciddiye aldılar. Önce bir grup beni aldı sınıfın en arkasına götürdü. Sanki kaçacakmışım gibi de tutuyorlar.
Dilek geçti harf tablosunun önüne. L gösteriyor. Ben gözlerim kısık kısık bakıp T diyorum.
Sınıftan “aaaaa” sesleri geldi.
H gösteriyor, M diyorum. Tam seçemiyorum harfleri. Hepsi şaşkınlık içinde. Aralarında konuşuyorlar.
- Aaa bilemedi !! Bilemedi!!!
Diğeri Dilek’e seslendi.
-Alttakini göstersene, alttakini
Dilek bu sefer F gösteriyor. Ben gene gözlerimi kısıyorum ama E gibi görünüyor.
Dilek gerçekten hem şaşkın hem de anlamak ister gibi soruyor:
- Eee bize nasıl öğretecek okumayı? Bunu da bilemedi.
Ciddi ciddi konuşup dertlendiler aralarında.
En sonunda yanlarına gittim. “Çocuklar,” dedim. “Ben okuma yazma biliyorum. Gözlerim uzağı görmüyor sadece.” (Bir öğretmen olarak böyle bir açıklama yaptığıma kendim bile inanamıyorum. ) “Bakın yakına geldim. Şimdi sorun.” (Resmen okuma bildiğime ikna etmeye çalışıyorum.)
Neyse yakından okuyunca bir ohhhh çekip rahatladılar.
Bir ohh da ben çektim. Çünkü bunlar gidip sağda solda öğretmen okuyamadı diye lafı sonundan anlatırlar.
Sonra otur millete dert anlat
Kaynak: Tülay Olçum