Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Prof.Dr. Necati Cemaloğlu
Türk kültürünün en önemli eğitim-öğretim araçlarından birisi de atasözleridir. Atasözlerimizle bir duyguyu, bir düşünceyi ya da bir yargıyı uzun uzun anlatmak yerine tek cümle ile özetleriz. Örneğin, çocuğun davranışlarını, ahlakını, akademik başarısını belirlemede, çocuğun çevresi ve arkadaş grupları oldukça etkilidir. Bu durumu:
“Arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim.”
“Körle yatan şaşı kalkar.”
“Üzüm üzüme baka baka kararır.”
“Sarı öküzün yanında duran; ya huyundan ya tüyünden kapar.”
Bu atasözlerinde de görüldüğü gibi sosyal çevre, arkadaş ve bu kişilerle yapılan etkileşimler, bireylerin yaşam, geçim ve düşün biçimlerini doğrudan ve dolaylı olarak etkilemektedir. Bu konuda atasözlerine paralel olarak bilimsel çalışmalar da, şu sonuçlara ulaşmaktadır:
Michael Kramer ve Dan Levy adlı iki iktisatçı 2003 yılında rastgele seçilen birinci sınıf öğrencilerinin genel not ortalamasını inceledi. Bunun yanında bu öğrencilerin lisede ne kadar alkollü içki tükettiklerine de baktılar. Durumu cinsiyet açısından da incelediler. Lisede çok içki içen bir gençle aynı odada kalan erkek üniversite öğrencisinin notları, lisede ağzına içki koymayan bir oda arkadaşıyla kalan üniversite öğrencisine göre çeyrek puan düşüktü. Başka bir anlatımla, genel not ortalaması 80 olacakken 60 ya da 75 olacakken 58 oluyordu. Üniversite öncesinde çok içki içen bir öğrenci, kendisi gibi bir öğrenciyle odasını paylaştığındaysa notları 1 tam puan düşüyordu! Bu fark, öğrencinin iyi bir tıp fakültesine gitmesiyle hiçbir tıp fakültesine gitmemesi arasında ince bir çizgiyi oluşturmaktadır. Kız öğrenciler üzerinde yapılan araştırma da ise, içki içen oda arkadaşının öğrencinin başarısına hiçbir etkisi olmadığı görülmüştür (akt. Nisbett, 2015, s. 54).
Bu araştırmanın sonuçları, kültürümüzdeki atasözlerinin doğruluğunu teyit etmektedir. Alkol alan öğrenciler birbirlerini etkilediği gibi, cinsel saplantısı olan, sapık davranışlar sergileyen, davranış bozukluğu olan öğrenciler de çevrelerindeki kişileri olumsuz olarak etkileyebilmektedir. Bu aşamada olumlu davranışları olan, dürüst kişiler de çevrelerini olumlu yönde etkilemektedir. Bu sebeple, çocukların etkileşim içerisinde bulunacağı sosyo-kültürel çevrenin kontrol edilmesi ve çocukların daha iyi örneklerle karşılaştırılması, onların yaşam tercihlerini belirlemede etkili rol oynayacaktır.
Bu araştırmada ilginç olan nokta ise, kız öğrencilerin, oda arkadaşlarından etkilenmemesi ve bu durumun başarılarına, yaşam tercihlerine yansımamasıdır. Kız öğrencilerin oda arkadaşlarından etkilenmeme nedeni ne olabilir? Cevap ise; kız öğrencilerin tercihlerinin genelde benmerkezci olması ve kız öğrencilerin başka bir kız öğrenciyi kendisi etkileyen bir birey olarak görmemesidir. Erkek öğrenciler, kız öğrencilere göre daha fazla grup yönelimli, kız öğrenciler ise daha az arkadaş grubu yönelimlidir. Erkek öğrencilerin geniş arkadaş grupları, kız öğrencilerin ise iki ya da en fazla üç kız arkadaşından oluşan küçük grupları vardır. Aynı zamanda, Kraliçe Arı Sendromu’nda da görüldüğü gibi başka bir kadının popülerliği ya da baskınlığına her kadın tahammül edememektedir.
Sosyal çevre tarafından izlenmek bireylerin başarıları üzerinde etkili mi? Bu konuda ilk araştırmayı yapan kişilerden birisi Norman Tripplet’tir. Tripplet, bisiklet yarışçılarının zamana karşı yaptığı yarışlarla başka bisikletçilere karşı yaptıkları yarışları inceledi ve bisikletçilerin başka yarışçılara karşı yaptıkları yarışlarda zamana göre daha başarılı sonuçlara ulaştıklarını saptadı. Bu araştırmadan hareketle, bireylerin başkalarına karşı yaptıkları mücadelelerde daha fazla çaba gösterdikleri, canla başla mücadele ettikleri söylenebilir. Ayrıca kendilerini seyreden birileri olduğunda da aynı gayreti sergiledikleri görülmektedir. Bu gayretle bağdaşan “Sosyal kolaylaştırma etkisi” sadece insanlar da değil, köpek, balık, kurbağa, keseli sıçan ve armadillolarda da gözlenmektedir. Örneğin; hamamböcekleri ile hayatınızın bir evresinde karşılaşmışsınızdır. Özellikle üçüncü sınıf otellerin banyolarında sıklıkla görülür. Konuyla ilgili araştırma yapan sosyal psikolog Robert Zajonc, karanlık bir odaya hamamböceklerini koydu. Işığı yaktığı anda hamamböcekleri saklanacak yer aramaya başladılar. Eğer ortamda başka bir hamamböceği varsa, hamamböceklerinin hızı daha da artmaya başladı. Araştırmada ilginç olan, hamamböcekleri için oluşturulan tribüne hamamböcekleri bırakıldığında, sahada olan hamamböceği daha hızlı hareket ediyordu (akt. Nisbett, 2015, ss. 52-53). Seyircinin olması, izlenmek ve izleyici karşısında bulunmak, daha fazla mücadele yapmada etkili olmaktadır. Bu durum okullara uyarlandığında; okullarda öğrenciler izlendiğinde, toplu etkinliklerde, yarışmalarda, proje sunumlarında yarışmaya dayalı oyunlarda daha fazla özveride bulundukları, daha fazla mücadele ettikleri görülmektedir. Bu durumun sebepleri arasında sosyal yapının etkisi olduğu kadar, mahcup olmama, utanmama gibi düşüncelerin de etkisi vardır. Özellikle düşük bağlamlı bireyci kültürlerde sosyal çevrenin etkisi azalırken, yüksek bağlamlı toplumcu kültürlerde bu bağ daha da artmaktadır. Bu sebeple toplumların eğitim üzerinde yarattığı etki incelenirken, toplumun kültürel yapısı, doğurguları ve sonuçlarının göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Survivor yarışmacılarının, yarışmada başarısız olduklarında gösterdikleri aşırı tepkinin temelinde, aile, akraba, eş, dost ve arkadaşları tarafından izleniyor olmanın, etkisi oldukça fazladır.
Çocukların dünya görüşleri, siyasi tercihleri üzerinde en çok etkili olan faktör nedir? sorusunun cevabını ele alalım. Çocukların siyasi ya da dini inançlarında aile, mahalle, etnik kimlik, okul çevresi ve etkileşim içerisinde bulunduğu çevre etkili olur. Konu hakkında iktisatçı Amy Liu ve arkadaşları 148 yüksekokul ve üniversitede öğrenciler arasında bir araştırma yaptı. Araştırmanın örneklemine giren üniversiteler arasında ayrım yapılmadı. Araştırma sonucunda, kendini liberal veya aşırı solda gören gençlerin sayısının, birinci sınıftan son sınıfa %32’lik bir artış kaydettiğini saptadı. Kendisini sağcı ya da muhafazakâr olarak nitelendiren öğrencilerin oranı ise %28 düzeyinde azaldığını tespit etti. Marihuana kullanımının serbest olması, eşcinsel evlilik, kürtaj, idamın kaldırılması, zenginlerden daha fazla vergi alınması gibi sorunlar, üniversite öğrencilerinin sol görüşe yönelmelerinde etkili olmaktadır (akt. Nisbett, 2015, s. 55). Bu araştırma Türkiye’de yapılmış olsaydı benzeri sonuçlara kısmen ulaşılsa da, öğrencilerin siyasi tercihlerinde üniversitenin yapısı, kültürü, bulunduğu il ve öğretim üyelerinin etkisi daha bariz şekilde ortaya çıkabilirdi.
Sonuç olarak öğrencilerin tercihlerinde etkili olan değişkenler önem sırasına göre dizilip bireysel farklılıklar göz önüne alındığında, en fazla arkadaş - akran grubunun etkili olduğu, aynı evde ya da aynı odada birlikte yaşamanın, hem tüketim tercihlerini hem de akademik başarılarını etkilediği görülmektedir. Bu aşamada gençlerin sosyo-kültürel çevrelerinin dizayn edilmesi, olumlu çevre faktörlerinin yaratılması gerekmektedir. Aksi taktirde şiddet, uyuşturucu ve alkol kullanımı gibi istenmeyen durumların engellenmesi zorlaşmaktadır. Ancak, sürekli izlenme ile daha fazla çaba sarf etme arasındaki ilişkinin yüksek olması ile bağlam arasındaki ilişkinin varlığının göz önünde tutulması gerekir. Bireyci kültürlerde rekabet önemlidir. Toplumcu kültürlerde (Japon toplumunda olduğu gibi) daha çok iş birliği ve dayanışma kültürü ön plandadır. Birey “ben” değil, “biz” algısıyla hareket ettiğinde iş birliğine dayalı öğrenme kültürü ön plana çıkmaktadır. Bu konuda en başarılı olan ülkelerin başında Finlandiya gelmektedir. İş birliğine dayalı öğrenme uygulamalarının, Finlandiya’nın PISA ve TIMSS başarısında etkili olduğu ısrarla vurgulanmaktadır. Rekabetçi kültürlerde kazanan ve kaybeden varken, iş birliğine dayalı kültürlerde birlikte öğrenme ve birlikte üretme vardır. Öğrenme sürecinde izleyenlerin olması kaygıyı, korkuyu arttıracağı ve sadece başarmaya odaklanma sağlayacağı için, öğrenme kısa süreli olarak kalacak, uzun süreli, kalıcı öğrenme ortaya çıkmayacak ve pozitif transfer yapılamayacaktır.
Not: Bu makale 2018 yılında Eğitim ve Eğitim dergisinde yayınlanmıştır.
Kaynakça
Nisbett, R. (2015). Etkili düşünme araçları. (L. Göktem, Çev.). İstanbul: THY.