Sınavlara Neden Son Günlerde Çalışmamalıyız?

Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!

Bildiğiniz üzere sınavlara son gece çalışılır genelde. Bu durumun birçok olumsuz yanı var ve biz eğitimciler bu olumsuzlukların ayrı bir farkındayız. Olumsuzluklardan en önemlisi ise bilgilerin anlamlandırma üzerine değil, ezber şeklinde beyinde yer edinmeleri ve bu şekilde yer edinen bilgilerin çabuk unutulması. Sınavdan birkaç gün önce ezberlenerek öğrenilen konular (buna öğrenme demek ne kadar doğru tartışılır) sınav tarihi geçtikten sonra hızla unutulmaya başlanıyor. Hızla unutulan konular ise sonraki öğrenmelerle ilişkilendirilemediğinden dolayı sonraki öğrenmelerin anlamlı öğrenilmesini zorlaştırır. Anlamlı öğrenilemeyen bu yeni konular ise kısa sürede tekrar unutulur ve bu kısır döngü sonraki konular için de sürüp gider. Öğrencilerin çoğunun da başarısızlıklarının başlıca nedenlerinden birisi de bu durumdur elbette.

İşte bu yüzden bu soruyu soruyoruz: Sınavlara neden son günlerde çalışmaya “başlamamalıyız”?

Psikolojide ilk deneysel hafıza araştırmacısı olan Hermann Ebbinghaus (1850 – 1909), psikoloji bir doğa bilimi statüsü kazanmadan önce psikologların ve filozofların kullandığı “içebakış” metodu yerine, dış gözlem metodunu kullanmıştır. Yani elde ettiği verileri değerlendirirken öznel yorumlardan kaçınmıştır. Sistematik dış gözlem verilerini, ölçme ve istatistiksel analizi kullanarak doğa bilimleriyle ortak bir zeminde çalışmalarını gerçekleştirmiştir. [Burada bahsettiğimiz içebakış metodu, bireyin kendi düşünce, duygu ve güdülerini (kaynağı akıl olan sebep) tahlil etmesidir. Doğa bilimleri ise konusu tabiat, tabiat olayları ve kanunları olan fizik, kimya, gök bilimi, biyoloji vb. bilim alanlarıdır.]

Unutma Eğrisi

Nesnel olan bu bilimsel metodu kullanan Ebbinghaus, insan hafızasının kanunlarını bulmak amacıyla uzun sürecek olan bir deneysel araştırmaya başlamıştır. Araştırma için Yılmaz Özakpınar’ın Psikoloji Tarihi kitabından şu satırlara, anlatımı biraz basitleştirerek, bakalım:

“Ebbinghaus’un önemli bir bulgusu, unutmanın, öğrenmenin tamamlanmasından (yani bir ya da arka arkaya iki hatasız tekrara ulaşıldıktan) sonraki ilk saatlerde en hızlı (yani birim zamanda en fazla miktarda) olduğu ve iki günden sonra unutma hızının iyice azaldığıdır. Fakat unutma hızı düşmekle birlikte, öğrenmeden sonra geçen süre içinde unutulan miktar birimli olarak artar.” Yani öğrenme sağlandıktan sonra geçen her zamanda daha yavaş unutmaya başlıyoruz fakat unuttuklarımızın miktarı her geçen saniye yavaş yavaş artıyor.

“Öğrenme ölçütüne ulaşıldıktan sonra geçen 20 dakikada unutma oranı %31,8; 1 saatin sonunda %55,8’dir. Yani ilk 20 dakikadan sonraki 40 dakikada unutma oranı %14 artıyor.”

“Oysa altıncı günde %74,6 olan unutma oranı, otuz birinci günde ancak %78,9’a yükseliyor. Artış %4,3’tür. Yani altıncı günden otuz birinci güne kadar geçen 25 günde birikimli unutma oranı ancak %4,6 artmıştır. İşte bu bulgudan, Ebbinghaus’un unutma eğrisi diye söz edilir.”

En yüksek unutma hızı, öğrenmeden sonraki ilk zaman dilimlerinde. Öğrenmeden sonraki süre uzadıkça unutma hızı azalıyor.

Tüm bu araştırmalar ve varılan sonuçlar, Ebbinghaus’un bulgusunu genel bir kanun durumuna getirir.

Yapılan araştırmaların nasıl yapıldığını, yapılırken deneklerin öğreneceği bilgilerin nasıl belirlendiğini ve daha birçok araştırma ayrıntısına bu yazıda yer vermeyeceğim. Kaynak olarak faydalanılan Psikoloji Tarihi kitabının bilgilerini yazının sonunda belirteceğim, dileyenler kitabı edinip çok daha ayrıntılı bilgiyi öğrenebilirler.

Ebbinghaus’un Unutma Eğrisi İle İlişkili Jost Kanunu

Ebbinghaus dışında Almanya’da hafıza ve düşünme süreçleriyle ilgili deneyler yapan farklı isimler de vardı: A. Jost. Yine Özakpınar’ın aynı kitabından şu satırlara bakalım:

“Örneğin A. Jost toplam egzersiz sayısı aynı kalmak üzere egzersizlerin zamansal dağılımının, öğrenmenin kuvvetini farklı etkilediğini gösteren ilginç bir deney yapmıştır. Jost, aynı sayıdaki egzersiz miktarını zamana yayarak öğrenmenin, bir oturumda toplu egzersizle öğrenmeden daha kalıcı olduğunu ortaya koymuştur.” Yani sınavlardan uzun süre önce başlayıp tekrarlar yaparak öğrenilen bilgi daha kalıcı oluyor ve sınavdan sonra dahi uzun bir süre hatırlanmaya devam ediyor. Bu sayede yeni bilgiler daha anlamlı öğrenilebiliyor.

“Jost’un bu bulgusu, Ebbinghaus’un unutma eğrisi ile çok güzel bağlantıya gelir. Zamana yayarak öğrenme, öğrenmeyi eskitir; eskiyen öğrenme, artık unutma hızının çok yavaş olduğu bir zaman dilimine girmiştir. Bu durumu Jost, kendi adıyla anılan bir kanunla şöyle ifade etmiştir: ‘İki öğrenme şu anda aynı hatırlanabilirlik derecesinde fakat farklı eskilikte ise bundan sonraki zaman içinde eski olan öğrenmenin hafıza temeli daha iyi korunur.’”

“Şu anda eski öğrenme, Ebbinghaus eğrisine göre, unutma hızının en yüksek olduğu başlangıç evrelerini geride bırakmış olarak yeni öğrenmeyle aynı hatırlanabilirlik derecesindedir. Eski öğrenme, unutma hızının yüksek olduğu, öğrenmenin bitiminden sonraki ilk zaman dilimlerini geride bırakmış olduğu halde şu an yeni öğrenmeyle aynı hatırlanabilirlik derecesinde ise bu mukayesenin mantıksal sonucu şudur: Eski öğrenme yeni öğrenmeye göre orijinal süreç olarak çok daha kuvvetliydi.” Burada orijinal sürecin kuvvetli olmasıyla kastedilen ise öğrenmenin toplu olarak değil zamana yayarak gerçekleşmiş olmasıdır.

“Bu nedenle eski öğrenme, şu anda, en yüksek kayıpların olduğu evreyi geçtikten sonra bile, henüz kayıpların devam edeceği sürenin başlangıcında olan yeni öğrenme kadar iyi hatırlanmaktadır. Bu durumda, Ebbinghaus eğrisine göre eski öğrenmenin şu andan sonraki sürede unutma oranı çok az olacağından, şu andaki hatırlanabilirlik derecesi daha iyi korunacaktır. Oysa yeni öğrenme, henüz unutma oranının yüksek olduğu başlangıç evrelerinde olduğundan, şu andan sonraki sürede eski öğrenmeye göre daha çok kayba uğrayacaktır. Eski öğrenme sırf eski olduğu için değil başlangıçta çok kuvvetli öğrenilmiş olduğu için şu anda yeni öğrenme kadar hatırlanabiliyor. Bu nokta, eski ve yeni öğrenmenin Ebbighaus unutma eğrisi ile ilişkisinin kavranması bakımından kritik önem taşır.”

Kuvvetli öğrenilen bilgi, tekrarla zamana yayarak öğrenilen bilgidir. Grafikte de görüldüğü gibi her geçen gün bilginin hatırlanması yüzdesi artmaktadır.

Tüm bu bilimsel araştırmaların ışığında anlıyoruz ki öğrendiklerimizin kalıcılığı için öğrenmeyi sınavlardan önceki bir iki günde toplu olarak gerçekleştirmemeliyiz. Bilgiyi ilk öğrendiğimiz andan itibaren yapılacak tekrarlarla zamana yayarak öğrenmeliyiz. Bu şekilde bilgilerimiz sınavlarda sonra da kalıcılığını koruyacaktır.

Çalışma konusunu sınavlar üzerinden anlattığım için ayrıca birkaç söz söylemek istiyorum bu sınavlar hakkında. Öğrencilerimiz, kademesi ne olursa olsun bilmelidirler ki okullarda olmalarının sebepleri sınavlar değildir. Okullar, siz öğrencilerimize düşünmeyi öğretmek için, ufkunuzu ve bakış açınızı genişletmek için varlar. Evet, biliyoruz ki eğitim sistemimiz oldukça kötü durumda. Hatta kimileri için bir eğitim sisteminin varlığı bile söz konusu değil. Fakat bunlar bireyin gelişimini imkânsızlaştırmıyor, sadece zorlaştırıyor. İşte bundan dolayı burada iş anne-babalara, çağdaş öğretmenlere ve siz öğrencilerimize kalıyor. Bu yazıyı ve daha birçoğunu okuyorsanız, öğrenmeyi öğreniyorsanız ve öğreneceklerinizi merak ediyorsanız doğru yoldanız; okulun sizin için yapamadığı siz kendiniz için yapmaya başlamışsınız. İyi öğrenmeler!

Kaynak kitap: Özakpınar, Y., 2016. Psikoloji Tarihi. Ötüken Yayıncılık, 3. Baskı.

Kaynak: http://www.matematiksel.org/sinavlara-son-gunlerde-calismaya-baslamamaliyiz/

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

YKS KİTAPLARI Nazilli Haber