Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Oysa;
1. Arabaların emniyet kemeri, kafalıkları, ve kesinlikle hava yastıkları yoktu.
2. Ön koltuk tehlikeli değil de eğlenceliydi.
3. Yataklarımız yündü. Oyuncaklarımız renkliydi, kurşunlu, adi boya maddeleri ile boyanmış naylon, teneke oyuncaklardı.
4. Prizlerin, araba kapılarının, ilaç şişelerin ve kimyasal ev temizleyicilerinin üzerinde, çocuk kilitleri yoktu...
5. Kasksız bisiklete biniliyordu.
6. Steril su şişelerinden değil de bahçe hortumundan, ya da muhtelif başka kaynaklardan su içiliyordu...
7. Oyun oynamaya çıkmanın tek şartı, hava kararmadan önce eve dönmekti.
8. Cep telefonu yoktu ve hiç kimse nerelerde gezdiğimizi bilmiyordu.
9. Okul öğleyin bitiyordu ve öğle yemeği için evimize geliyorduk.
10. Bir sürü yaramız, kırılmış kemiğimiz ve dişimiz vardı, fakat hiçbir zaman birileri bu yüzden mahkemeye verilmiyordu. Kendimizden başka kimse sorumlu değildi.
11. Bolca tatlılar ve tereyağlı ekmekler yiyorduk, ve gerçek şekerli içecekler içiyorduk ve hiç kilo sorunumuz olmazdı, belki de hep dışarıda koşuşturmalı oyunlar oynadığımız için..
12. Dört çocuk bir limonatayı paylaşabiliyorduk. Aynı bardaktan içebiliyorduk, ve kimse bu yüzden ölmüyordu.
13. Playstation, Nintendo 64, X boxes, Vídeo oyunlarımız, 99 kablolu kanalımız , Dolby surroundumuz, -değil akıllısı- deli cep telefonumuz, bilgisayarımız, Internet de chat odalarımız YOKTU. Onun yerine ARKADAŞLARIMIZ vardı bolca!!!
14. Yürüyerek veya bisiklet ile uzakta oturan arkadaşlarımızı ziyaret edebiliyorduk, kapılarını çalıp hatta çalmıyarak içeri girip onları oyun oynamaya çağırabiliyorduk!!!
15. Evet dışarda, o acımasız korkunç dünyada! Korumamız olmadan! nasıl mümkün oluyordu bu? Tek kale üzerine maç yapardık ve birisi takıma alınmadığında psikolojik travma oluşmuyordu ya da dünyanın sonu gelmiyordu.
16. Bazı öğrenciler diğer öğrenciler gibi başarılı değildi ve sınıfta kalabiliyordu. Fakat bu yüzden kimse psikologa ya da pedagoga gönderilmiyordu. Kimsede dislexia, konsantrasyon sorunu veya hiperaktivite yoktu, basitçe o okul yılını tekrarlıyordu.
17. Özgürlüğümüz, üzüntülerimiz, başarılarımız, görevlerimiz vardı.
..
ve bunlar ile yaşamayı öğreniyorduk.
Nasıl oldu da bütün bunlara rağmen hayatta kalmayı başardık?
Daha da önemlisi kendi kişiliğimizi bu şartlar altında nasıl oldu da geliştirebildik?
Şimdiki çocuklar büyük ihtimalle bizim yaşama şeklimizi sıkıcı bulacaklar, ama bilsinler ki, mutluyduk..