Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Kaynak: Kezban Küçük
2015 PISA sonuçları hepimizin dikkatini bir kez daha ülkemizdeki eğitime çekti. Okuduğunu anlamada 70 ülke arasından 50. olmamızın; 6 tam puandan 2’ye yakın bir puanla ortalamanın altına düşmemizin sebebini arıyoruz.
Siyasiler, eğitim bütçesini arttırdık, sistemi değiştirdik; sorun uygulayıcıda yani öğretmende diyor. Eğitim bilimciler, sistem hatasını ağırlıklı sebep olarak görüyor, yanında uygulayıcıyı yani öğretmeni suçluyor.
Bilim adamları, başarı oranı fazla olan Fen Liseleri yerine başarı oranı düşük olan İmam Hatip Okullarının sayısının arttırılması 4+4+4 sistemiyle eğitimin kodları ile oynandığı, okula başlama yaşını falan sebep gösteriyor.
Vur abalıya hesabı, öğretmen bütün aksaklığın sebebi gösteriliyor.
PISA’da düştüğümüz bu hazin durumun en büyük suçlusu öğretmen değildir. Hatta en az sorumlusu öğretmendir.
Benim bütün ailem öğretmen. Ben 23 yıl öğretmenlik yaptım. Öğretmenliğimin ilk yıllarında o kadar çalışıyor, o kadar çırpınıyordum ki çabalarımla, bir yerlerde bir şeyler değişecek sanıyordum. İl zümre toplantılarında, birçok fikir söylüyor, önerilerimin Ankara’da değerlendirileceğini düşünüyordum. O toplantılarda, dikkatimi çeken garip şey, konuşanın hep biz gençler olmasıydı. Biraz yıllanmış öğretmenlerden, az buçuk uçuk olanları hariç hiç kimse konuşmuyordu. Susanların bir bildiği olduğunu sonra anladım. “Adın ne, Reşit, kendin söyle kendin işit” hesabı, kendimiz konuşup, kendimiz dinliyorduk. Onlar, bunun böyle olduğunu çok önce tecrübeyle öğrendiklerinden, boşa konuşup kendilerini yormuyorlardı.
Bizim dediğimizi kimse kaale almıyordu. O halde neden şimdi öğretmen suçlanıyor? Neden öğretmen günah keçisi yapılıyor?
Öğretmen, aldığı gerçekten düşük maaşıyla, öğretmenlik gibi etkisi büyük bir mesleği hakkıyla yerine getirmek için ne zorluklar çekiyor. Çoğunlukla geçim kaygısıyla ek işler yapıyor, entelektüel açıdan kendini geliştirecek standartlarda bir yaşam sürdüremiyor, istediği kitapları alamıyor, istediği tiyatroya, sinemaya, kültür, doğa gezisine, müzeye gidemiyor, çocuğuna, ailesine, kendi gelişimine yeterli vakit ve nakit ayıramıyor. Faydalandığı sağlık hizmetlerinde, özel hastanelerde devlet katkısı, ilaç alımlarında önemli sınırlandırmalar var. Öğretmenin yaşam standartları, toplumdaki değeri erezyona uğruyor.
Özellikle İstanbul’da kalabalık okullarda öğretmenin can ve mal güvenliği tehlike altında. Size kızan bir öğrenciniz her an arabanızı çizip, arabanızın lastiklerini yarabilir veya başkasına, kabaca arkadaşlarına sizi dövdürebilir.
Özellikle meslek liselerinde öğretmen saygınlığı yerlerde sürünüyor. Saygınlık düzeyi senli-benli lafların ötesinde, “Hoca, bir sigara versene, sigaram bitmiş!” veya “Ne diyorsun sen oğlum, çıkışta görüşürüz!” noktalarına inmiştir.
Nerde kaldı “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” düsturu? Nerde kaldı “Ulusları kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir” inancı?
Bugün öğrenci , öğretmeni bir telefonla şikayet edebiliyor, ertesi gün okula müfettişler geliyor. Veli, öğretmeni şikayet ediyor öğretmene soruşturma açılıyor. Müdür, müdür yardımcıları öğretmenin üstünde. İlçe Mili Eğitim, İl Milli Eğitim, Bakanlık, hepsi öğretmenin üstünde. Öğretmen hepsinin emrinde.
Öğretmeni bu ülkenin üniversiteleri yetiştiriyor, bu ülkenin sınavları sınıyor, bu ülkenin sitemi uygun yere gönderiyor. Müfredatla bunları bunları anlatacaksın, bu şekilde anlatacaksın, böyle sınav yapacaksın diyor. Her yıl gelip teftiş ediyor.
Durum böyleyken öğretmen nasıl olur en büyük suçlu olur?
Öğretmenin özlük haklarının iyileştirilmesinden bahsettiğimiz zaman ‘’Sayınız çok, ancak bu kadar yapabiliyoruz’’ diyorlar. Tam da bu nedenden geniş kitleleri etkilediğimizi hiç düşünülmüyor. Sayımız çok çünkü hitap ettiğimiz kitle çok, işlevimiz büyük. Öğretmen kalitesine, özlük haklarına yapılacak en ufak bir yatırım aynı büyüklükte geri döner. Öğretmeni ihmal, onun eğittiği büyük kitleyi ihmaldir. Öğretmene sözde değil, özde değer verilirse bugün onu suçlamak durumunda kalınmazdı.
Yaşadığımız daha hangi eğitim faciası bizde uyandırıcı bir darbe etkisi yapacak?