Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Veliler çocuklarını niçin özel okula gönderir? Özel okullar hangi gerekçelerle kurulur? Özel okullar veli ve öğrencilerin beklentisini hangi düzeyde karşılar?
Ocak ayı içerisinde bir il merkezine eğitim amaçlı gittiğimde, il milli eğitim müdür yardımcısı il genelinde 87 özel okul açıldığını ve bir o kadar da özel okulun kapandığını ifade etti. Ankara’da ikamet ettiğim semtteki ana cadde üzerinde pek çok okul öncesi eğitim kurumu tek tek kapandı ya da ara sokaklara taşındı. Özel okul sektöründeki kriz, özel okul sektöründeki hormonlu büyümeden mi kaynaklanmaktadır?
Veliler, özellikle ekonomik durumu iyi olan veliler, çocuklarının eğitim sürecini sınıf mevcutlarının az, okulun fiziki imkânlarının yeterli, öğretmenlerinin daha itinayla seçilmiş olduğunu düşünerek, çocuklarını özel okula gönderiyor. Özel okulda, çocuğuyla daha fazla ilgilenileceğini, çocuğunun eğitimsel sorunlarının daha etkili çözüleceğini, çocuğunun gelişimine daha fazla katkı sağlanacağı beklentisi içerisinde oluyor. Bu beklentilerin karşılanma düzeyi, bir sonraki yıl için kayıt yenileme ya da okuldan ayrılıp başka okula gitme şeklinde ortaya çıkıyor.
Türkiye’de özel okullar birbirine benziyor ve birbirini taklit ediyor. Özel bir okul öncesi eğitim kurumu açmak isteyen bir müteşebbis bana şöyle demişti. Hocam: “Bir İngilizce, bir dans, bir de müzik öğretmeni bulup iki keman, bir piyana alırsam kontenjanımı doldururum. Veliler çocukları İngilizce öğrenecek dedim mi bitiyorlar. Bir de Afrikalı İngilizce öğretmeni çalıştırırsan, zaten Türkçe bilmediği için, çocuklar da İngilizce öğrenir, diye düşünüyorlar. İkna ettim mi, kontenjan dolar, hocam” demişti. Özel okulların hepsi için demiyorum ama çoğunluğu “emtilaşma” içerisinde. Birbirini taklit edip, kendilerine eğitim sektöründe yaşam alanı yaratmaya çalışıyorlar. “Farklı değer önerisi.” yaratma kaygısı içerisinde olan özel okul sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Özgün modeli, projesi, iddiası olan okul kurmak ve yaşatmak önemli.
Farklı değer önerisinden kastım, okula özgü farklı bir öğretim modeli, ders araç-gereci, öğretmen-yönetici istihdam etme biçimi, öğrenciyi seçme ve yetiştirmede o okula özgü ve o okula özgün bir orijinalliğin olup, somut çıktılarını ortaya koymasıdır. Birbirinden farklı zamanlarda kurulmuş beş özel okulla ilgili bir çapraz tablo yapsanız, benzer ve farklı yönlerini tanımlasanız, kaç farklı ve özgün yön bulabilirsiniz?
Özel okulların büyük bir kısmında emek sömürüsü yaşandığı ifade ediliyor. Çok düşük ücretle öğretmenler istihdam edildiği gibi, bankaya hesaplarına ödenen maaşın bir kısmı elden geri alındığı, sık sık çıkış verildiği, öğrenci ya da velilerden gelen şikâyetlerin dikkate alınıp soruşturulmadan, araştırılmadan iş akdinin sona erdirildiği görülmektedir.
Türkiye’de özel okulculuğun kimliği ve kültürü oluşmamıştır. Bu sebeple ticari bir kaygının ve kâr merkezli bir yaklaşımın etkisi bariz biçimde hissedilmektedir. Müteşebbislerin çoğunluğu eğitimci olmadığı için, özel okulculuğa bir eğitim-öğretim faaliyeti gözüyle değil, yatırım, kâr ve rant gözüyle bakmaktadır. Bu durum, bazı başarılı öğrencileri okula burslu olarak kaydedip, vasat öğrencinin parasıyla akademik başarısı yüksek olan çocuk finanse edilmektedir. Başarılı öğrencinin kazandığı üniversite boy boy afişlerle kamuoyuna tanıtılmakta ve yeni müşteri peşinde koşulmaktadır. Bu durum, yıldız oyunculara kısmî yatırım, büyük başarı, vasat öğrencilere de özel üniversite yolunu açmaktadır. Sonuçta, vasat öğrenciye üst düzey başarı sağlanmadığı gibi çoğu zaman hayalleri, umutları çalınmaktadır.
Özel okullarla ilgili yasal düzenlemelerin ve denetimlerin yetersiz olması, çalışanların mağduriyetini önlemede devletin acizliğini ortaya koymaktadır. Maaşını alamayan öğretmenlerin derse girmediği, okul bahçesinde protesto yaptığı, öğretmenin kamera önünde okul yönetimi ile yaşadığı sorunu açıkça anlattığı bir ortam oluşmaktadır. Öğrencinin eğitim hakkı, maaş, protesto, boş geçen dersler ve mağduriyet bağlamında ele alındığında tirajı komik pek çok etik olmayan durum ortaya çıkmaktadır.
Özel okulların kuruluş aşamasında lokasyon seçiminde yapılan hatalar, okullara yatırım yapan müteşebbislere ve o okula bel bağlayan eğitimcilere, öğrencilere ve velilere olumsuz deneyimleri yaşatmaktadır. Emeklilerin yoğun yaşadığı bölgeye okul öncesi eğitim kurumu açmak, genç evlilerin, bekârların ve sosyoekonomik ve sosyokültürel düzeyi yüksek olanların yaşadığı bölgeye özel meslek lisesi açmak doğru bir yatırım değildir. Bazı özel okulların lokasyon sorunu vardır ve bu durum onların faaliyetlerini engeller niteliktedir.
Bazı özel okullar danışman uygulaması yapmakta, web sayfasına danışmanın adını, unvanını ve fotoğrafını koymakta, beylik sözlerle etki alanını açıklamakta, fakat danışmana bir şey danışmamaktadır. Bazı özel okullar “Bilim Kurulu” adı altında bir kurul oluşturmakta bazı okullar bilim kurulundan etkili bir şekilde yararlanırken bazıları sadece göstermelik bir şekilde… mış gibi davranıp göz boyamaktadır. Bu aşamada danışmanların yeni bir model, yeni bir proje ve bazı yenilikler yapması, okulun sorunlarının çözümüne akademik destek olması gerekir. Akademik danışmandan ve Bilim Kurulu’ndan azami ölçüde yararlanan okullar değer üretirken, diğerleri sadece patinaj yapmaktadır.
Özel okulların büyük bir çoğunluğunun farklı illerde şube açması, farklı illerde açılan şubelere program ve materyal desteği sağlaması, tek tipleşmesi açısından önemli olmasına rağmen, kalıplara sıkışmış bir yapıyı da beraberinde getirmektedir. Okulların yerel yapısı, öğrencilerin özellikleri, okulun bulunduğu bölge ve özel durumlar göz ardı edilmekte, merkezi yapının emir ve direktifleri kayıtsız şartsız uygulanmaktadır.
Özel okulların kayıt politikaları da birbirinden farklıdır. Aynı ilde, aynı semtte iki okuldan birisi 12500 TL’ye kayıt alırken diğeri 40000 TL’den bahsetmektedir. Özel okul sektörü Türkiye’de büyümekte ve ana sektöre paralel olarak ara sektörler oluşmaktadır. Özel okulların kantinleri, yemek, güvenlik, servis ve temizlik hizmetleri yan sektörleri harekete geçirmekte, sadece bir özel okul açılmamakta pek çok yan sektöre de yaşam alanı sunulmaktadır. Kıbrıs’ta bir özel üniversitenin sosyal tesisleri, marketi, yatakhanesi gibi ek binaları ile öğrenciden alınan okul ücretinden daha fazla gelir elde ettiği bilinmektedir.
Türkiye’de en başarılı okul ile en başarısız okul arasındaki makasın açık olduğu süreç devam ederse, muhtemelen özel okullarda sayısal olarak artmaya nitelik olarak yerinde saymaya devam eder. Türkiye’nin genç nüfus ve göçmen nüfus oranı hızla artarken, özel okulları sınırlamak ya da kota koymak imkânsızdır. Özel okullar bir Türkiye gerçeğidir ve bu bağlamda özel okul ve sermaye düşmanlığı yapmak da doğru değildir. Bize düşen görev, kamu okullarındaki eğitimin niteliğini artırmak ve velilerin kamu dışındaki taleplerini asgari düzeye indirmektir.
Sonuç olarak özel okulu var eden nedenler ortadan kalkmadıkça, özel okullar sayısal olarak artmaya devam edecektir. Türk toplumu diploma ve iyi bir üniversite saplantısından kurtulmadığı sürece, toplumun beklentilerini karşılamak isteyen yapılanmalar hep olacaktır. Özel okullar ile ilgili yasal düzenlemeler yapılmalı, denetimler artırılmalı, personel istihdam politikaları yeniden gözden geçirilmelidir. Özel okulların emtilaşmadan, farklı değer önerisi yaratması gerekir. Yıldız öğrencilere yatırım yapmaktan vazgeçip, orta düzey başarıya sahip öğrencileri üst düzey başarıya taşıması, özel ilgi göstermesi, her öğrencinin ilgi, istidat ve kabiliyetine göre eğitilmesi için uygun ortam yaratması önemlidir. Özel okul yatırımcıları, ortakları, müteşebbisleri, eğitime öncelikle bir yatırım olarak değil, bir çocuğun hayatı hakkında karar verdikleri süreç olarak bakmalı, hiçbir zaman çocuğun eğitim ve öğrenme hakkından taviz vermeyecekleri yapı oluşturmalıdırlar. Özel okullar marka ve imaj yönetimine gitmeli, uluslararası düzeyde eğitim hizmeti verecek eğitim kurumları açmalı ve markalaşmalıdır.
Prof. Dr. Necati Cemaloğlu