Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Okulu Sevmeyen Öğrencileri Nasıl Motive Edebiliriz? Her öğrenci okulu sevmez ve okula gelmemek adına bin türlü bahaneler yaratır. Peki böyle bir öğrenciniz olduğunda ne yapmalısınız? Nasıl motive etmelisiniz?
Son öğretmenlik görevimden idari yöneticiliğe geçmeye hazırlanırken, bir öğrencim bana yaklaştı. İki yıldır İspanyolca derslerime giren bir ikinci sınıf öğrencisiydi. Lise öğrencilerinin birbirleri için kullandığını duyduğum “kitap kurdu, tiki, pankçı” gibi sıfatların hiçbirine uymuyordu bu öğrenci. Akranları tarafından fark edilmeyen bir tipti ve okulun onun için çok zorlu geçtiğinin farkındaydım. O gün bana, “Gidiyor olmanıza üzüldüm. Şey, nefret etmediğim tek öğretmen sizdiniz,” dedi.
İşte bu “iltifat”, okulu, o veya bu sebepten ötürü sevmeyen öğrencilerimiz hakkında düşünmemi sağladı. Her ne kadar yapmadığımızı söylesek de, çocukları sınıflandırıyoruz—yani bunu yalnızca çocuklar yapmıyor. Çocukları çok ya da az başarılı diye ayırıyoruz mesela, bu da onların, kendilerini ve okulu görme şekillerini etkiliyor.
Bilişsel bilimci ve eğitim araştırmacısı Daniel Willingham’ın belirttiği gibi, “Çocuklar, farklı olmaktan çok benzerdir.”
Öğrencileri Motive Etmenin Yolları
Çocukların farklı olmaktan çok benzer olduklarını kabul ediyorsak, sıkça unutulan bu gerçeği hatırlamak da bize çok yardımcı olacaktır: Çocuklara bir şeyleri zorla öğretemezsiniz, öğrenmek için istekli olmalılar. Peki, düşük motivasyonlu öğrencileri daha istekli katılımcılar haline nasıl getiririz? Öğrencileri, okulu tolere etmenin ötesine taşımaya yardımcı olacak birkaç yaklaşımdan bahsetmek istiyorum.
Öğrencilere, bildiklerini göstermeleri için seçenek sunun: İlgisiz öğrenciler için yeni seçeneklere ve öğrenme ortamlarına izin vermek konusunda yaratıcı olun. Belki de test çözmek yerine, öğrendiklerini gösteren bir çizgi roman tasarlayabilirler. Üç boyutlu bir sunum yapabilirler, hatta sınıf arkadaşları için bir test hazırlayabilirler, sonrasında cevaplarla ilgili beraber oyun oynarlar.
Örneğin bir ekonomi dersinde, öğretmen öğrencilere daha yüksek not almaları için, internet üzerinden yapılan bir anket süreci de dahil olmak üzere, öğrenilen içeriğin tümünü kullanmalarını gerektiren bir iş modeli oluşturma seçeneği sundu.
“Üç kuralı”nı kullanın: Öğrenme fırsatlarını tasarlarken, şu üç kuralı düşünmeliyiz: Hazırlık, alıştırma ve uygulama. Zaman kısıtlamalarından ötürü, bazen yalnızca hazırlık sürecine ve hazırlık süreci için gerekli daha düşük bilişsel seviyelere ulaşabiliyoruz.
Ancak, yeterli alıştırma ve uygulama olmaksızın (yani kural iki ve üç) öğrenciler öğrenimlerinde pasif kalırlar. Anlamlı alıştırmalar, diğer bilgileriyle bağlantı kurmalarına yardım eder. Başarılı olmak için testleri iyi bilmeleri gerekse de, alıştırmaların test sorularından farklı olması gerekiyor.
Uygulama sürecinde de onlara rehberlik etmeliyiz. Öğrenmek için bir gerekçeye ihtiyaçları var. Öğrendikleri bilginin, başka problemleri çözmek için kullanabilecekleri değerli bir hazine olduğunu bilmeleri gerekiyor.
Mümkün kılın: Öğrencilerin başarmak için çabalayacakları net ve ulaşılabilir bir hedef belirleyebiliriz. Unutmayın, öğrenme öğrencilere “yaptığımız” bir şey değildir—öğrencilerle beraber yapılır. Mesela, matematik dersinde öğrenimi ulaşılabilir kılmak için öğretmen şöyle diyebilir: “Bugünkü dersin sonunda, her biriniz polinomları doğru hesaplayabildiği takdirde sizi başarıya ulaşmış kabul edeceğim. Şimdi bakalım polinom neymiş, ne işe yararmış ve nasıl hesaplanırmış.”
Bir başka örnek de benim sınıfımdan gelsin. İspanyolca’da öğrenmesi en zor konulardan biri isimlerin cinsiyetidir. Öğrencilerime şöyle derim: “Bugün, İngilizce’de olmayan bir şey öğreniyor olacağız. İspanyolca’da her ismin cinsiyeti vardır. Sizin hedefiniz, bu dersin sonunda hangi kelimenin kadın, hangi kelimenin erkek olduğunu belirleyebiliyor olmak. Haydi başlayalım.”
Öğrendiklerini başkalarına göstermelerine izin verin: Öğrenciler neden çizim ve resim yaparlar? Neden enstrüman çalar ya da rekabet ederler? Öğrencilerin sanat, spor tiyatro ya da müzik yapmalarının sebebi, performans sergilemektir. Matematik ya da fen sınıfları neden farklı olsun ki?
Öğrenciler tanınırlık elde etmek için özgün fırsatlar ararlar. Bu yüzden, münazara olduğu bir gün sınıfa velileri çağırmak gibi şeyler yapabiliriz. Böylelikle öğrencilere performanslarını ortaya koymaları; becerilerini akranlarına, öğretmenlerine ve aile bireylerine göstermeleri için fırsat tanımış oluruz. Öğrencilerin öğrendiklerini görünür kılmanın bir başka harika yolu da okul sonrası bir yarışmaya ya da gösteriye ev sahipliği yapmak. Böylece öğrencilerin sınıf arkadaşlarının ötesinde bir seyirci kitlesi olur.
Bir çocuğu sevmediği bir şeyi yemesi için teşvik etmeye çalıştınız mı hiç? Çocuğumuz, ondan istediğimiz şeyi yapsın diye onu olumlu bir şekilde teşvik etmeye çalışırız. Ancak belki de yapmadığımız tek şey, menüden ne yemek istediğini ona sormak. Öğretmek de bundan çok farklı bir şey olmak zorunda değil. En nihayetinde, başarılı bir öğrenim sürecine rehberlik etmek, öğrencileri neyin motive ettiğini anlamaktan geçiyor.
Çeviri: Zeynep Topal
Kaynak: https://www.edutopia.org/article/how-inspire-students-who-dislike-school?utm_medium=socialflow&utm_source=facebook