Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
MEB’in üzerinde en çok oynadığı yönetmelik, Yönetici Görevlendirme Yönetmeliği’dir. Eğitim yöneticisi olabilmek için oldukça meşakkatli bir yola girer öğretmenler. MEB, yönetmelikler üzerinde çok oynadığı için yöneticilik şartları sürekli değişir. Şans gülerse müdür veya müdür yardımcısı olursunuz. İş burada bitmez!
Okul müdürü olduğunuzda da eğitim camiasında nasıl müdür olduğunuz üzerinde konuşmalar olur. Sendikanız, siyasetiniz, fikriyatınız ve bağlı olduğunuz STK’lar mercek altına alınır, incelenir, nereden güç alıp almadığınız hususunda birtakım dedikodular başlar. Tabii ki Türkiye’de işler her zaman şeffaf olmuyor. Okul yöneticiliğinin sınavlı, mülakatlı, sınavsız gibi yöntemlerle belirlendiği olmuştur. Kimseye minnet duymadan sadece sınavla atanmak da işinizi kolaylaştırmıyor. Okul müdürü olmak ve bu görevi yürütmek öylesine zorlaşıyor ki daha yüksek bir görevde olsanız, bu kadar dikkat çekmez ve yorulmazsınız da. Bazen öğretmenler odası ile müdür odası iki ayrı cephe gibidir. Öğretmenlerin bir kısmı müdür odasını boş bırakmazlar, müdürü sağlı ve sollu çevrelerler. Diğer bir kısmı da öğretmenler odasında yerlerini almış ve farklı bir cephe olarak kendilerini olası çatışmaya hazırlamaktadırlar. Bir de öğrenciler, veliler, sendikalar ve siyaset vardır. Bir okul üzerinde bu kadar farklı cephenin varlığı aslında şaşırtıcıdır.
Türkiye’de insanların iş yapıyoruz, yaptırıyoruz görüntüsünü vermesi meşhurdur. Okulunuza yeni kayıt olacak bir öğrencinin adı gelmeden, o öğrencinin varsa birtakım tanıdıkları okul müdürünü aramaya başlarlar. “Yeğenimin kaydı okulunuza olacak müdürüm, aman ha iyi bir sınıf olsun ve o sınıfa da en iyi öğretmenlerinizi verin.” Bu öğrenci ilkokulda ise, “falanca hocayı istiyoruz” gibi birtakım talepler olur. Öğretmenler ders programı için, öğrenciler memnun olmadıkları öğretmenler için, veliler çocuklarının taleplerini dile getirmek için, sendikalar, sendikasız öğretmenleri sendikalarına üye yapmak için müdürü sıkıştırır. Müdür de şaşkındır. Bu arada okulda temizlik malzemesi bitmiştir. Hademeler iş yapmaz, müdürle sürtüşme başlamıştır. Sıhhi tesisatta kaçaklar vardır, kapı kolları bozuktur, camlar kırıktır, yakıt sisteminin bakımı vardır, sıralar eskidir, boya badana yapmak gerekir, çatıda akmalar vardır, oluklar temizlenecektir, yeni döneme hazırlık yapmak lazım, ders kitapları koridor boyunca yığılmıştır, resmi yazılara cevaplar, talepler, dilekçeler, şikâyetler, soruşturmalar, yukarıdan arayanlar, aşağıdan sıkıştıranlar…
Müdür, kafasını iki elinin arasına alır ve kara kara düşünecekken bir misafir gelir. Çaylar söylenir. Muhabbet başlar. Müdürün kafası bir milyondur ama gelen kişinin lafı çoktur. Neyse… Misafir ağırlanır ve işe tekrar döner bizim müdür. Yardımcılarını çağırır, istişare yapılır, milli eğitim sistemi eleştirilir, sisteme karşı alternatifler sunulur ama hepsi müdür odasında kalır. Müdür efkârlanır, yukarılardan gelen baskılardan bunalmıştır, deşarj olmak için en yukarıdan başlamak üzere herkese posta koyar ama hepsini içinden geçirir. Yutkunur, yapacak bir şey yoktur. “Emir demiri keser.”
Bu işler böyledir. Derken müdürün telefonu çalar, az önce arkasından attığı kişi arıyordur bizim müdürü. Müdür ses tonunu değiştirir, bir nefes alır, boğazındaki karıncalanmayı giderir, canlı ve heyecanlı bir ses tonuyla cevap verir:
“Buyurun müdürüm!
- …
- Sesinizi duyduk daha iyi olduk. Her şey yolunda müdürüm, sizin desteğinizle daha da iyiyiz müdürüm. Müdürüm, o bahsettiğiniz projelere ek faaliyetler de düşündük, sayenizde güzel işler başaracağız müdürüm.”
Telefon kapanır hatta kapanıp kapanmadığı kontrol edilir ve bizim müdür yine patlar: “Şu adam da …”
Şimdilerde hep öğretmenler gündemde ya, biraz da okul müdürlerini konuşmak lazım. Müdürler nedense öğretmenler gibi gündemde değildir. Gerçi müdürler de öğretmendir. MEB’de aslî görev öğretmenliktir, yöneticilik geçici bir görevdir. Kazanılmış bir hak yoktur. Müdür olarak başka bir ile atama talebinde bulunamazsınız.
Okul müdürlerinin salgın günlerinde işleri daha da zorlaştı. Şimdi kapı kapı dolaşarak karantinadaki hastalarla ilgili çalışmalarda bulunuyorlar. Müdürler, iş güvenliği mevzuatına göre de işveren konumundadır. Müdürler ateşten gömlekle gezerler. Tüm işlerden arta kalan zamanda, varsa kafa dengi bir öğretmen arkadaşınız, “Müdürüm, semaveri yaktım, devletin işi bitmez!” der ve nefes almanızı sağlar ama onun da acısı sonradan çıkar. Çaya davet eden kişi şöyle der sosyal medyada: “Müdürümle çay keyfi.” Bunu gören müdür karşıtı diğer öğretmenler başlar dedikoduya.
Müdürlük, aslında bir statü olmadığı gibi, ekonomik olarak da çok artısı olan bir görev değildir. Evini unutan müdürler de vardır. Gece gündüz okuldan ayrılmayan müdürler az değildir. Öğrencilerinin akademik başarısı için uğraşan müdür çoktur. Okula alışmışsınızdır, dört yıl dolmuştur, başlar rotasyon sancısı. Müdürler, ne iş yapar demiştik; ne iş yapmazlar ki?..
Ali BAL / Milat Gazetesi
Müdür ve yardımcılarını sendikasızlaştırırsınız ve kurallar ile yönetmelikler ile hareket eder hale getieirsıniz. Sadece devletin (liyakat sahibi,ehliyeti ve sadık )memuru (müdür ve yardimcisi) yaptığınızda güvence kanunlar olduğunda problem büyük ölçüde giderilmiş olur.