Öğretmenleri ve Okul Yöneticilerini 21.yy’a Hazırlamak

Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!

Orjinal Başlık: Preparing teachers and school leaders for the 21st century – Ministers and Union leaders meet on how to turn visions into reality 1

PISA’da en yüksek performansı gösteren ve en hızlı gelişen 25 okul sisteminin 23’ünün bakanları, sendika ve okul liderleri, öğretmenlerinin ve okul yöneticilerinin 21.yy’a nasıl hazırlanacağını tartışmak üzere, ABD Eğitim Bakanı Duncan, OECD ve Education International tarafından davet edildiler. Bu toplantı eğitimde değişiklik yaratabilecek kişiler için, benzersiz bir dönüm noktası oldu. Toplandılar çünkü eğitim alanının yükselen mevkiinin aciliyetinin farkındalar, çünkü biliyorlardı ki hükümetler ve meslektaşlar bu işte birlikte ve biliyorlardı ki en zor zamanlarda bile, cesur reformların başarılı bir şekilde uygulanabileceğini göstermiş bir Bakan tarafından bir araya getirildiler.

Geleneksel olarak içe dönük ve zaman zaman bölgesel kalan, sadece ulusal standartlarla ölçülmeyen eğitimin, iyi işleyen eğitim sistemlerinin nelerin başarılabileceğini göstermesiyle birlikte, uluslararası bir alan haline gelmesini görmek harikaydı. Bakan Duncan, mevcut reform ajandasının, en başarılı eğitim sistemlerinin deneyimleri ve geçen yılki zirvenin sonuçları üzerine kurulu olduğunu açıkladığında, delegeleri şaşırtmış olabilir. Fakat en son PISA değerlendirmelerinde bölgesini en yüksek performanslı eğitim sistemine dönüştüren, Shangai okul reformunun dehası Zhang Minzuan’ın 1990’larda iş arkadaşlarıyla birlikte, yapılanları kopyalamak için değil, onlardan öğrenip daha önce hiçbir yerde görmedikleri kadar üstün bir Şanghay dizaynı yapabilmek adına, ABD ve İsviçre gibi birbirinden farklı ülkeleri dolaşarak, o dönemde, kendi bölgelerinde karşılaştıkları sorunlara nasıl başarılı cevaplar verildiğini öğrenmek için dünyayı dolaştıklarını söylediği zaman, şaşırttığı kadar değil. Bir yerde başarılı olmuş bir politikanın, başka bir yerde de başarılı olup olacağı her zaman sorgulanabilir olsa da ki hiçbir ülke başka bir ulusun sistemini ya da politikasını tamamen benimseyemez; karşılaştırmalı veriler ve analizler dünya çapındaki eğitim politikalarının ve uygulamamalarının başarı ve başarısızlıklarından ders almak için hızla ölçeğini genişletiyor gibi görünüyor.

Önemli şeylerin olduğu okulların arkasında, bunların gerçekleşmesini sağlayan insanlar olur. Tartışma boyunca en çok değinilen konu, yüksek performanslı eğitim sistemlerinde liderliğin oynadığı roldü. Her şey desteklemek, değerlendirmek ve öğretmen kalitesini geliştirmekle; sonuçlara yönelik öngörü, eşitlik, hesap verebilirlik, boyun eğmek yerine bağlılık kültürüyle ve pedagojik hedeflerle stratejik kaynak yönetiminin uyumlulaştırılmasıyla ilgili.

Tartışmadan bütün sisteme yönelik bakış açısı edinmenin ve çalışmalarının, sistemin daha geniş çaplı amaçları ile uyum içinde devam edebilmesi için okul yöneticileri arasında iletişim kurmanın ne kadar önemli olduğunu çıkarsadım. Bakanlar ve sendika liderleri, liderliğin daha efektif bir şekilde dağıtılması gerekliliğini, böylece okul yöneticilerinin, bu geniş sistem içerisinde rol alabileceklerini vurguladılar. İsveçli Bakan’ın söylediği gibi, eğer çok az sayıda kişi liderliğe katılırsa, bazı şeyler hiç değişmez çünkü değişimi destekleyecek az, önünde duracak ise çok kişi var. Ya da Slovenyalı Bakanın değişiyle; Twitter çağında, lider olarak etkinliğiniz, yönetici güçlerinizden çok, takipçi çekebilme kapasitenize bağlıdır. Bir yandan lider ve liderlik, yapı ve tutarlılık arasında, diğer yandan da hayali ve girişimci bireyler arasında gerilim olabileceği ortaya çıktı. Okullardaki sorumluluklara nokta atışı yapma ihtiyacı ile mesleği göz ardı eden ve 21.yy’ın öğretme becerililerini engelleyen otokratik okul yöneticiliğinden kaçınma arasında gerilim olacaktır.

Herkes 21.yy liderliğinin nasıl olması gerektiği konusunda anlaşmış görünürken, etkin liderlerin en iyi nasıl oluşturulacağı konusunda daha fazla tartışma var. Bazı ülkeler, kaliteli adayların dikkatini çekmeye ve güçlü eğitim bilgisi, geliştirilmiş öğrenme çıktısı kayıtları ve lider potansiyeli olan adayların dikkatlice seçilmesini hedefleyen, profesyonelleştirilmiş iş alımlarına atfettikleri önemden bahsettiler. Diğerleri, okul yöneticilerinin kendi okullarında stratejik yön belirlemesini sağlamak, yerel ihtiyaçlara karşılık verebilir olmak, öğretmenlerin mesleki gelişiminde rol üstlenmek ve öğretmenleri takım çalışmaları geliştirmekte cesaretlendirmek adına, daha önemli olan şeylerin; dikkatli tümevarımlara ve devam eden gelişmelere ve değerlendirmelere yönelik yüksek kalitede eğitim verilmesinin merkezi rolünün altını çizdi. Yüksek performans göstermiş Kanada, Finlandiya veya Singapur gibi birbirinden farklı ülkeler tarafından raporlanan başarı, sistem çapında bir iyileşme için, yetenekli öğretmenlerin bilgi ve becerilerinin geliştirilmesi ve belirli ölçekte efektif yöneticiler oluşturulması açısından gerçekten de dikkat çekici gözüküyor. Bu ülkeler, öğretmenleri, liderlik pozisyonuna başvurması için belirli bir kıdem seviyesine ulaşana kadar bekletmek yerine, genç öğretmenlerin, liderlik potansiyellerini sürekli değerlendiriyor ve liderlik kapasitelerini geliştirmeleri için birçok fırsat tanıyor. İleri görüşlü başarı planı devreye sokuyor ve bir ölçekte siyasi kaldıraçlara dayanarak, liderliğin doğuştan değil, geliştirilebilir ve desteklenebilir olduğunu gösteriyorlar. Üzerinde uzlaşıldığı gibi başarı, mesleki uygulamalara sahip okul yöneticilerine bağlı olacaktır ya da, Hollandalı Bakanın söylediği gibi, hükümetler mesleki uygulama standartlarının nasıl olması gerektiğini açıkça dile getirmeden önce müdürlerin ve öğretmenlerin sesine kulak vermelidir.

Bundan sonra Zirve, öğrencilerin 21. yy’da başarılı olmak için ihtiyaçları olacak becerileri öğretmenlerin nasıl aktaracağı ve buna nasıl hazırlanacağı konusuna yoğunlaştı. Herkes, öğretilmesi ve test edilmesi en kolay becerilerin artık aynı zamanda en kolay otomatikleştirilebilen, dijitalleştirilebilen ve dışardan temin edilebilen beceriler olduğunu fark etti. Yaratıcılık, eleştirel düşünme, problem çözümü, karar alımı ve öğrenmeyi kapsayan düşünme biçimleri, iletişim ve işbirliği dahil olmak üzere çalışma biçimleri; çalışma araçları olarak bilgi ve iletişim teknolojileri, geliştirmesi zor ama sürekli artan öneme sahiptir. Özellikle Kuzey ülkeleri, modern demokrasilerde başarı için vatandaşlık, yaşam ve kariyer, kişisel ve sosyal sorumluluklar çerçevesindeki becerilerin altını çizdi

Bu da bakanları ve sendika liderlerini bu tarz becerilerin geliştirileceği ortamları tartışmaya yöneltti. 21 yy öğrenme ortamının, öğrenmeyi merkeze alması, öğrenci bağlılığını cesaretlendirmesi, öğrenmenin sosyal ve ortak çalışmaya dayalı yürümesini sağlaması, öğrencinin motivasyonuyla ilgili ve onunla uyumlu olması, bireysel farklılıklara çok hassas ve biçimlendirici geribildirim sağlaması, okul içi ve dışı aktivite ve konular arasındaki bağlantıyı geliştirmesi ve muhtemelen en önemlisi aşırıya kaçmadan öğrenciye karşı talepkar olması gerekir. Hong Kong 21. yy öğrencilerinin hazırlanması, o öğrencilere öğretecek olan öğretmenlerin hazırlanması ve o öğretmenleri hazırlayacak öğretmen yetiştiren kurumların oluşturulması döngüsünün nerde bittiği sorusunu ortaya attı. Kimse net bir cevap veremdi fakat katılımcıların 21. yy öğretmenlerinden bekledikleri liste oldukça uzun. İçerik odaklı stratejiler ve eğitim metotları dâhil, öğrettikleri konuda uzman olmaları önemli. Öğrenmenin nasıl meydana geldiği konusunda, derin bir kavrayışa sahip olmaları ve çok çeşitli öğrenme stratejilerinde uzmanlaşmaları gerekir. Mesleki topluluk ağındaki diğer öğretmen ve uzmanlarla işbirliği içinde çalışmalılar. Deneyimlerinden öğrenmek adına, çalışmalarına yansıtabilmeleri için fırsatlara ihtiyaçları var. Ayrıca hem öğretirken dijital kaynakların en iyi şekilde kullanımını, hem de öğrencinin öğrendiklerini takip edebilmek için, bilgi yönetimi sistemleri kullanımını gerektiren teknoloji becerilerde uzmanlaşmalılar.

Singapur ve Finlandiya gibi ülkeler, diğerlerine göre bu gibi hedeflerin gerçekleştirilmesinde çok daha ileri seviyedeyken, her ülke modern toplumun talepleri ve bugünün okul sisteminin verebildikleri arasındaki boşlukla mücadele ediyor. Fakat tek bir şey açıklığa kavuştu: Birçok eğitim sistemi bir yandan öğretmenlerin ihtiyaç olduğunu bildikleri beceriler, bir yanda da görünür kıldıkları ve bu nedenle de sınav ve değerlendirmelerle ölçüm yapılması konusunda karışık mesajlar veriyor. Sendikalar bu konuyu gündeme getirdi, sınav ve değerlendirmelerin, geçerlilik ve efektif kazanımlar arasındaki dengenin yeniden belirlenmesinin önceliğinin altını çizdi. Hükümetler, eğer 21. yy becerileri hakkındaki bu tartışmaları devam ettirmekte ciddiyse bu konuda açıklama yapmalıdır.

Bakanlar ve sendika liderleri Zirve’nin üçüncü konusuyla da aynı şekilde, çok mücadele etti: öğretmen arz ve talebi arasındaki uyuşmaya nasıl iyileştirilecek. Bazı bakanlar çok sayıda öğretmenleri olduğunu söylese de, fiilen herkes, her öğrencinin yüksek kalitede eğitimden faydalandığını garanti altına almak için, en yetenekli öğretmenleri zorlayıcı sınıflara çekmekte problem yaşıyor. Birkaç ülkede bu zorlayıcılık, yaşlanan öğretmen nüfusuna, sık sık öğretmenlerin yönerge ve idari işlerle aşırı yüklenmesine ve sistem seviyesinde, giriş koşulların düşmesine ve alanları dışındaki konuları öğretmelerine eşlik ediyor. Bazı ülkelerde; sonunda en yetenekli öğretmenleri bile mesleğin dışına atan ve bu nedenle de öğretmen arz ve talep uyuşmazlığını artırma riskine neden olan -giriş için mesleki özgüveni azaltan düşük standartlar karşılığında, kuralcılaşan eğitim ve bu yüzden öğrenme deneyimlerinin daha az kişiselleştirilmesi gibi etki yaratan- olumsuz döngüden konuşuldu. .

Beklendiği gibi, bu konu hükümetlerin ve sendikaların en çok ayrılık gösterdiği alandı. Sendika liderleri, birçok ülkede, öğretmenlerin benzeri nitelikleri gerektiren mesleklere ödenen kadar maaş almadıklarını belirtmekte haklılar. Fakat bu tartışmada, öğretmenlerin daha yüksek maaş verildiği birçok ülke, öğretmen maaşı ve mesleki gelişim bir yanda, eğitim zamanı ve sınıf büyüklüğü bir yanda, daha efektif harcama tercih yaparken; sendikalarında desteklediği gibi, sadece azaltılmış sınıf büyüklüğü gibi harcamalarla meşgul olan ülkelerden daha az para harcadıkları göz ardı edildi. Çokla çoku başarmak kolaydır fakat ekonomik zorlukların olduğu böyle zamanlarda, hükümet ve sendikalar azla çok nasıl başarılır, buna odaklanmalılar.

Lakin bakanlar ve sendika liderleri, hem düşünsel hem de finansal olarak öğretmenlik mesleğini, daha saygı duyulan ve daha çekici bir kariyer tercihi yapmak, öğretmen arz ve talebi arasında daha iyi bir denge için gereken, öğretmen yetiştirime ve rekabetçi iş koşullarına yönelik yatırım yapmak konusunda anlaştılar. Yüksek performanslı eğitim sistemlerinin, çalışma örgütlenmesini, yönetimin idari formunu mesleki çalışmalarla beraber gelişecek statü, maaş, mesleki özerklik, hesap verebilirlik, yüksek kalitede çalışma, sorumluluk ve işbirliği gibi profesyonel normlarla değiştirdiğini görmek çok çarpıcıydı. Böyle ülkeler, aynı zamanda etkin toplumsal diyalog sistemleri, esneklik ve iş güvenliği arasında denge kurmak, daha cazip istihdam yaratmak, okullar için insan kaynaklarını yönetmek ve yerleştirmek için yeterli otoriterler belirlemek eğilimindedirler. Özellikle, yetenekli öğretmen havuzunu geliştirmekle birlikte, hedeflenen sorumluluk ve teşvikler için, belirli öğretmen kısıtlarını değerlendirecek ve resmi olarak daha zor koşulları tanıyacak politika ve pratikleri tamamlamalılar.

Delegeler, aynı zamanda öğretmen arz ve talebini buluşturmanın başarı getirecek ve etkin öğretmenleri mesleğe devam ettirecek olan ortamda yattığının altını çizdiler. Öğretmen liderleri, özellikle başarılı oldukları şartlar ve öğretim ortamlarında bulunmak istediklerinden, özyeterlilik, gerçek kariyer perspektifi, öğrenci ve meslektaşları ile aralarındaki iletişimin kalitesi, okul yöneticileri tarafından desteklenme, düzgün iş koşulları sahip olma gibi konulara büyük önem atfettiklerini vurguladılar.

Sonuncu ama aynı derecede önemli olarak, eğitimin sosyal bir proje haline gelmesi gerektiği netleştir. Ortaklıklar ve koalisyonlar, mesleği geliştirmek ve güçlendirmek için gerekli ve mümkündür. Bu tarz koalisyonlar, rahatlık bölgesinden çıkmış her aktörden güven, saygı ve talebe ihtiyaç duyar. Birçok konuşmacının da belirttiği gibi, öğretmenleri mahcup ederek kısa süreli siyasi kazanımlar aramak mesleği güçlendirmek yerine daha da kötüleştirecektir.

Zorluklar karmaşıklaştıkça, herkesin bu karmaşa ve umutsuzluk üzerinde durmak isteyeceği kadar, bakanların ve sendika liderlerinin kendi ülkelerine Zirve’nin son oturumundan önemli dersler götürmek istemleri son derece cesaret vericiydi. Örneğin, Belçika eğitim verenler ve öğretmenlik kariyeri odaklı işçi sendikalarıyla pakt kurmayı amaçladığını ifade etti. Çin aktif bir şekilde, öğretmenler için hizmet öncesi eğitimin ve tüm çocuklar için okul öncesi eğitimin yaygınlaşmasını geliştirmeye çalışıyor. Danimarka, öğretmenlik mesleğinin konumunu, ulusal önceliklerin en başına koymak istiyor ve 0’dan 18 yaşa kadar olan eğitim yolunda, sosyal ve konu becerileri arasında hassas bir denge oluşturulmasının altını çiziyor. Estonya, en ileri seviye eğitim sistemi modelinin ardından hizmet öncesi ve sırasında iş birliğine dayanan mesleki bir reform yapmayı arzuluyor. Finlandiya, okul ve öğretmen gelişimi için yeni işbirlikçi modeller oluşturmaya, müfredat hedefleri ve eğitim değerlendirmeleri arasında daha uyumlu bir bağ kurmaya ve sosyal medyanın pedagojik kullanımının düzenlenmesine çabalıyor. Almanya, Alman bakanlar ve sendika liderlerini, toplumsal ortaklarla birlikte diyaloğu retorikten öteye götürmek için yeniden bir araya getirmeyi hedefliyor. Macaristan, ilgili taraflar arasında tam anlamıyla bir işbirliği kurulmasını amaçlayarak, mevcut durum, süreç, geri dönüş ve anahtar rol oynayanlar arasındaki ilişkinin daha uyumlu olmasını ve desteklenmesini istiyor. Japonya, bütünsel hazırlık, istihdam ve mesleki gelişim reformlarını daha ileri seviyeye çekmeye çalışıyor. Kore, okul liderleri ve yerel topluluklar arasındaki işbirliğini güçlendirmek istiyor. Hollanda, kalite garantisinin başlıca aracı olarak okul yöneticileri ve öğretmenleri için akran değerlendirmeleri yapacağını belirtiyor. Yeni Zelanda, başarılı uygulamalarını ortak uygulamalar haline getirmek için, sistematik yaklaşımlar geliştirmeye devam edeceğini ifade ediyor. Norveç, öğretmenler için bölüştürülmüş ve işbirlikçi liderlikle birleştirilebilen kariyer yolları ve bütün ulusal reformları sınıflara kadar nasıl geliştirecekleri üzerine çalışmayı amaçlıyor. Polonya öğretmenlerini 21.yy becerililerine hazırlamaya öncelik tanıyor. Singapur, etki ve sürdürebilirlik yaratmak adına, eğitim reformunun tamamını kapsayan sistem yaklaşımını iyileştirmeye uğraşıyor. İsveç, en iyi öğrencileri, öğretmenlik mesleğini tercih etmeleri için cazip kılmayı, öğretmenleri kariyerleri boyunca ödüllendirmek için teşvikler yaratmayı amaçlıyor. İsviçre, öğretmenlere yeni kariyer yaratma yolları oluşturmayı ve diğer meslekleri öğretmenlikle entegre etmeyi hedef belirliyor. Birleşik Krallık, öğretmenlere bilfiil güvenildiği ve saygı duyulduğu bir atmosfer ve bütüncül koşullar yaratmayı planlıyor. Birleşik Devletler, tüm aktörlerin yer alacağı geniş çapta bir değişim için, küçük büyük her türlü varsayıma meydan okunacak, tutarlı ve sistematik bir süreç oluşturmayı amaçlıyor. Bu beyanların hiçbiri hükümetler ve sendikalar üzerinde resmi taahhütleri beraberinde getirmese de, bakanların ve sendika liderlerinin, eğitim ajandalarını ileri götürme maksatlarının altını çiziyor. Fakat bu vizyonları ne kadar hızlı gerçeğe dönüştürüleceğini ancak 2013 Zirvesi gösterecektir.

Dipnotlar:

Andreas Schleircher, Preparing teachers and school leaders for the 21st century – Ministers and Union leaders meet on how to turn visions into reality, OECD Blog, 17 Mart 2012 ↩

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

YKS KİTAPLARI Nazilli Haber