Öğretmenin Geçmişine Özlem Duyması Neden Tehlikeli Olabilir?

Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!

Bir öğretmen “Bu sahip olduğum en kötü sınıf" Bir öğretmenin bunu söylediğini duyduğumda, o öğrencilerin başının belada olduğunu Düşünüyorum: Onların refahından sorumlu kişi, sınıfının tonu ve büyümeye yönelik fırsatları, kurtarmanın ötesine geçmeye karar verdi.

Öğrenciler için, “Başlarını telefonlarından kaldırmıyorlar. Her şeye hakları varmış gibi davranıyorlar. Otoriteye saygıları yok. Kendilerine saygıları yok,” gibi şikayetlerde bulunuyoruz.  

Meslektaşlarımızı uyarıyoruz: “Gelecek yıl bu grubu aldığında göreceksin.”

Öğle yemeğinde, sınıfta yaşadığımız olayları anlatıyoruz birbirimize. “Şu çocuk çok acayip bir şey dedi, bu çocuk sınıfa şu kıyafetle geldi.”

Öğrencilerimizin birçok açıdan beklentileri karşılayamadıklarını düşününce, geçmişe özlem duymadan edemiyoruz haliyle: Eskiden böyle değildi. Önceki okulumda böyle değildi, geçen yılki sınıfımda böyle değildi, ben öğrenciyken böyle değildi…

Bu düşüncelerin bir sebebi var. Bir şeyler ters gitmeye başladığında ortaya çıkıyorlar. Yapılmamış ödevler, kötü giden bir ders, düşmanca bir e-posta ya da saldırgan bir davranış gibi… Önceleri varolmayan engeller karşımıza çıkıyor gibi hissediyoruz. Öğretmenlik yapmak zorlaşıyor, biz de nedenini anlamaya çalışıyoruz. Bir şeyleri fark ediyor, aradaki bağlantıları görmeye başlıyoruz ve tüm bunlardan bir anlam çıkarma çabasıyla genellemeler yapmaya başlıyoruz. Halbuki, herhangi bir sorunu düzeltmeye yönelik ilk adım, sorunu teşhis etmektir.  

Ancak sorunu, “günümüz çocukları” olarak teşhis ettiğimizde, geçmişi aslından iyi bir şekilde hayal edip ona özlem duyduğumuzda ve kendi öğretim sorunlarımız için bir neslin ortak yetersizliğini sorumlu tuttuğumuzda, yaptığımız tek şey durumu kötüleştirmek oluyor.  

Biraz Nostaljiden Kime Zarar Gelir?

Nostalji… Kulağa çok masum geliyor, değil mi? Aklıma, güneş batmak üzereyken bahçede limonata içerek gençliğini yad eden bir büyükbaba geliyor. Eski güzel zamanları düşlemek… Bu nasıl kötü bir şey olabilir ki?

Sorun tamamiyle yarattığı etkiden kaynaklanıyor: Geçmişe duyulan özlem, yani nostalji duygusu, şu anı hor görmemize sebep olduğunda adeta zehirli bir hal alıyor. Ve bu zehirlilik hali bizimle beraber sınıflarımızda da girerek yıkıcı olabiliyor.

Kendi kendini besler

Mevcut öğrenci grubunuzu önceki grupla karşılaştırmanızdaki sorun, öğrencilerinize olumsuz bir mercekten bakmanıza sebep olması. Bu olumsuz bakış açısı yüzünden, sıradan ve yaşa uygun davranışları bile kötü olarak görmeye başlıyoruz. Sınıftaki her çocuğa sanki hep yaramazlık peşindeymiş, motivasyon sahibi değilmiş, narsistmiş ve şımarıkmış gibi davranıyoruz.

Ardından, “anlayışımızı değiştirmek istemememekte kararlı olmamız” sebebiyle, ulaştığımız sonucu destekleyecek daha fazla kanıt bulmaya başlarız. Bu da kehanetimizin kendi kendini gerçekleştirmesi, yani öğrencilerin gerçekten de birer narsist ve şımarık gibi davranması ihtimalini güçlendirir. Eğer birkaç öğretmen düzenli olarak birbirlerine bu olanlardan bahsediyorsa, olumsuz mercek gittikçe kalınlaşır ve böylece bu öğrenci grubundan çok az sayıda kişinin birey olma şansına sahip olacağı da kesinleşmiş olur.

İlişki Kurmayı Engeller

Öğrencilerle güçlü ilişkiler kurmak, öğrenci ve öğretmen başarısında tartışmasız en önemli faktördür. Ve biz “bu grubun” “diğer gruba” kıyasla istenmeyen özelliklere sahip olduğuna karar verdiğimizde, kendimizi gruptaki öğrencileri gerçek birer birey olarak tanıma şansından mahrum bırakmış oluruz. Yani artık iş bitmiş sayılır.  

Lise öğretmeni Jim Sturtevant, İlişki Kurmalısınız: İlgili Öğrencilere, Üretken Sınıflara ve Yüksek Başarıya Öncülük Eden İlişkiler Kurmak adlı kitabında öğretmenleri, nostaljinin öğrencilerle ilişki kurma becerileri üzerinde sahip olabileceği etkiler ile ilgili uyarıyor. “Nostaljinin sizi ilham verme gücüne sahip olduğunuz öğrencilerinizden uzaklaştırması, son derece sakıncalı bir durum. Şu an sahip olduğumuz an, öğrencilerimizle ilişki kurmak için tek şansımız. Nostalji, öğrencileri o an oldukları gibi kabul etme çabalarımızı tamamiyle yok edebilir.”

Sorumluluklarımızdan Kaçınmamıza Yol Açar

Eğer tüm bir öğrenci grubunu “sorunlu” diye etiketlersek, kendimizi bu durumdan sıyırmış oluruz. “Sorun bende değil, onlarda. Sorun ebeveynlerde, toplumda, ülkede, günümüz dünyasında…” gibi bir yaklaşım kolaya kaçmak olur.  

Böyle bir tutum işe yarar gözükür, çünkü çaba göstermemize gerek kalmaz. Bu sayede kendi yöntemlerimizi gözden geçirmek ve düzeltilmeye ihtiyaç duyan noktaları bulmak zorunda kalmayız. Dolayısıyla başarısız da olmayız. Ne yazık ki, deneyimlediğimiz sorunun hiçbir zaman düzelmeyeceği anlamına da gelir bu. Ve eğer düzelirse bile, bu bizim eylemlerimiz sayesinde olmayacaktır.

Olay şu: Nostalji duygumuz haklı bir duygu olabilir. Günümüz çocukları gerçekten de daha zorlayıcı olabilirler. Öğretmenliğin eskiye nazaran daha zor bir meslek olduğu da şüphesiz. Ama ne olmuş yani? Umutsuzca, hiçbir şey yapmadan emekli olacağımız günleri beklersek, kaybederiz. Öğrencilerimiz de kaybeder. Bundan daha iyisini yapabiliriz.

Nostalji Duygusunu Atlatıp Gerçeklerle İşe Koyulmaya Başlarız?

Bilinçli Farkındalıktan (Mindfulness) Faydalanın

Bu tür zarar verici bir nostalji duygusunu aşmanın en önemli anahtarlarından biri, yargılayıcı olmayan bilinçli farkındalığı uygulamak. Dikkatinizi tam olarak önünüzdeki şeylere vermek ve onları iyi ya da kötü olarak yargılamadan benimsemek; yani her şeyi olduğu gibi kabul etmek.   

Bu, öğrencilerin istediklerini yapmalarına müsaade etmek demek mi? Zarar verici ya da yıkıcı davranışları görmezden gelmek demek mi? Hayır. Beklentilerinizi koruyun, gerekli sonuçları yerine getirin ve bu değişimler hakkkında sizin nasıl hissettiğiniz üzerine çalışmayı ihmal etmeyin. Bir öğrencinin davranışını onun yetersiz ya da zayıf karakterinin bir kanıtı olarak görmek yerine, bu davranışıyla baş etmeye çalışın. Hala işinizi yapıyor olacaksınız, ancak işinize bakış açınızdaki değişiklikle beraber zarar verici ve yargılayıcı tutum ortadan kalkmış olacak. Danışman Laura Schenck şöyle diyor: “Yargılamayı bırakmak, gerçek değerlerinize ters düşen şeyleri ‘onayladığınız’ anlamına gelmez. Kendinize duygusal durgunluğun, huzurun ve kabul edişin olduğu bir yere gitme hakkı tanıdığınız anlamına gelir.”  

Bilinçli farkındalık çalışmaları yapmanın bir başka faydası da, yolunda giden şeyleri daha net görmenize yardımcı olması; iyi davranışlarda bulunan, birbirine özenle yaklaşan, prensiplerinize saygı duyan ve elinden geleni yapmaya çalışan öğrencileri fark etmenizi sağlaması. Sınıfımın kontrolden çıktığını hissettiğim günlerde bazen ders anlatmayı bırakırdım. Oturur, cezalandırmak istediğim öğrencileri listelemektense uslu davranan öğrencilerin isimlerini bir deftere yazmaya başlardım. Bunu yapmak problemlerden uzaklaşmama ve enerjimi yolunda giden şeylere odaklamama yardımcı olurdu.

Geçmişe Bakarken Gerçekçi Olun 

Bazen, öğrencileri önceki gruplarla karşılaştırmak yerine kendimizle karşılaştırıyoruz. Belki siz harika bir öğrenciydiniz. Çoğu öğretmen öyleydi; sonuçta okulu o kadar çok sevdik ki öğretmen olmaya karar verdik. Ancak, sınıfınızdaki çoğu akranınız sizin gibi değildi. Çocuk olduğunuz için, sizin teneffüse çıktığınız ya da masal saati için halıda oturduğunuz sıralarda halledilen onca sorundan haberiniz yoktu. Teslim edilmeyen ödevlerden ya da diğer çocukların aldığı düşük sınav sonuçlarından da haberiniz yoktu. Eğer ödevini zamanında teslim eden, derste hiç konuşmayan, el yazısı düzgün ve kıyafetleri uygun bir çocuktuysanız sizin gibi olmayan herkesi yargılamak için mükemmel bir pozisyondaydınız demek. Yani, sizin dışınızda neredeyse her çocuğu.

Eğer durum buysa, nasıl bir öğrenci olduğunuzu düşünmek yerine merceğinizi biraz genişleterek aynı okula gittiğiniz diğer çocukları anımsamaya çalışın. Her öğrenci mükemmel değildi. Herkes uslu da değildi. Ve artık öğretmen olarak kontrol sizde olduğu için, her tür öğrenci sizin sorumluluğunuzda.

Şu An Sahip Olduğunuz Öğrencilerinizi Sevin

Nostaljinin kötü etkilerinden kurtulmanın tek gerçek yolu, tamamiyle şu an sahip olduğunuz öğrencilere odaklanmak; geçmişteki öğrencilerinizle ilgili sahip olduğunuz görüşleri bir kenara bırakmak ve şu anınızı paylaştığınız öğrencilerinizi sevmek.  

Bu ancak, onları tanımak için gerçekten çaba gösterirseniz gerçekleşir. Yaşamlarıyla ilgili sorular sorun ve edindiğiniz bilgileri bir yere kaydedin. Onları tanımaya çalışın. Dinledikleri müziği yargılamak yerine, en sevdikleri şarkıları size dinletmelerini ve bu şarkıları neden bu kadar çok sevdiklerini anlatmalarını isteyin. Sevdikleri filmleri izleyin, sonra bu filmler hakkında konuşun. Kullandıkları uygulamaları öğrenin. Aralarında kullandıkları kısaltmaları size öğretmelerini, sonra da bunlarla ilgili sorular sormalarını isteyin.

Bunları yapacak zamanı nereden bulacaksınız? İşlemeniz gereken konular ve yapmanız gereken değerlendirmeler var. Ancak, öğrencilerinizi tanımaya çalışmak vaktinizin büyük bir bölümünü almak zorunda değil. Bunu arada sırada ders sonlarında, beş dakikanızı ayırarak yapabilirsiniz. Size söz veriyorum, çabanıza ve zamanınıza değecek. Hatta, “en kötü öğrenci grubum” diye nitelendirdiğiniz öğrenciler, gerçekten de sevdiğiniz insanlar grubuna dönüşebilir. 

Kaynak: https://www.cultofpedagogy.com/teacher-nostalgia/

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

YKS KİTAPLARI Nazilli Haber