Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Öğretmenlik mesleği, bir yönüyle pilotluğa benzer. Pilot İzmir’den Ankara’ya gelene kadar havada karşılaştığı onlarca sorunu çöze çöze Ankara -Esenboğa Havalimanına uçağı indirmeyi başarır. Öğretmen de sabah okula geldiği saatten itibaren akşama kadar, hatta gece yarısına kadar öğrenme-öğretme sürecinin aktif belirleyicisi rolünü üstlenir. Öğretmen, öğrencilerin eğitsel ve davranışsal sorunlarını çözerek öğrencilerini topluma hazırlar. Toplumun sağlıklı ve başarılı bir üyesi olmalarını sağlar.
Teknik bir personelin eline kontrol listesi verip, teknik süreçleri kontrol ettirebilirsiniz. Örneğin, motor ustası 20 bin km bakımı için servise gelen aracı, 20 binde yapılması gereken teknik bakımları yapıp kontrol listesini doldurup aracı teslim edebilir. Konu eğitim, eğitilecek kişi, öğrenci ve eğiten öğretmen olduğunda kontrol listesi kullanılabilir ama bu liste çok fazla anlam ifade etmez. Çünkü insan biyo, psiko, sosyal bir varlıktır. 8 milyar için hazırlanmış bir kontrol listesi henüz yazılmadığına göre, öğretmenlerin eylemlerini, öğretimle ilgili süreçleri matbu bir evraka indirgemek hem çok zor hem de eğitsel bir eylem değildir.
Eğitimle ilgili genel, kabul görmüş konular olmasına rağmen her sınıf, her öğrenci farklı özellikler gösterir. İşte bu aşamada öğretmen, inisiyatif alarak sınıfın ve öğrencinin bu özelliğine göre öğrenme-öğretme durumlarını belirler. Öğretim süreçlerini, öğretim yöntemlerini, kullanılacak araç-gereçleri, kaynak kişileri saptar. Öğretmenin sınıf içi eylemlerde karar verme yetkisine öğretmen özerkliği adı verilir. Öğretmen sınıf içi süreçlerde özgür ve özerk olmadığında, yaratıcı zekâsını kullanıp karar veremeyeceği için, farklılaşma da yapamaz. Bu durum, eğitsel faaliyetleri temel düzeyde tutar ve vasat bir başarı ortaya çıkar.
Öğretmenin sınıf içi çalışmaları öğrenciye yönelik ders programına ekleme yapmakla başlar. Bu amaçla çocuğun yaşadığı çevrenin sosyal, kültürel ve ekonomik özelliğine göre, programda değişiklik yapabilir. Rize’de çay, Aydın’da incir, Konya’da buğday konusuna ağırlık verebilir. Programda olmayan konuları fırsat eğitiminden yararlanıp sınıfa taşır ve öğrencilerin bilgilenmesini sağlar. Örneğin, pandemi döneminde covid-19, virüsün bulaşma biçimleri, sonuçları hakkında çocukları bilgilendirebilir. Çekirge saldırısı, dolu yağışı ya da parazitlerin tarım alanlarındaki etkisi, bu durumun sosyal ve ekonomik açıdan yarattığı tahribat derste işlenebilir. Okulun yakın çevresinde yaşanan bir şiddet, gasp, hırsızlık olayı da; sınıfta etik, değerler, ahlak ve toplumsal huzur bağlamında ele alınıp tartışılabilir.
Öğretmen sınıfında Türk Milli Eğitiminin genel ve özel amaçları ile ilişkili olan konuları sınıfına taşımasında hiçbir sorun yoktur. Sorun, öğretmenin özerkliği, etnik, siyasi ya da dini bir faaliyet alanı olarak görüp, sınıfın kapasını kapatıp öğretmenlik mesleğinin etik ilkeleriyle bağdaşmayan şekilde propaganda yapması, öğrencileri bir örgüte, siyasi yapıya ya da bir oluşuma yönlendirmeye çalışmasıdır. Çoğu zaman bu öğretmenlerin ağzında sakız olan ifade öğretmen özerkliği kavramıdır. Öğretmen, devleti var eden değer, ilke ve inkılapların dışına çıkıp, maaş aldığı kurumda, bir siyasi parti ya da örgütün elemanı gibi hareket etmesi, hem meslek etiğine yakışmaz hem de kanunlara göre suç işlemiş olur.
Öğretmenin sınıfın kapısını kapatıp özgün modeller geliştirip ders işlemesi, sınıfının başarısını artırmada etkili olur ancak bu öğrenen örgüt kimliği ile bağdaşmaz. Öğretmenin bildiği ya da geliştirdiği bir modeli, başka öğretmenlerden saklayarak ders işlemesi yerine, okulda bu öğrenmelerini diğer arkadaşlarıyla paylaşması gerekir. Bu durumda, özgün öğretim model ve yaklaşımları, okul genelinde uygulandığında bir anlam ifade eder. Bilgi değişik sınıflarda uygulanıp dönüt alınıp, düzeltme yoluna gidildiğinde, öğretmenlerin hür iradeleriyle öğretimsel süreçleri geliştirme davranışlarında artış meydana gelir. Kendilerine özgürlük ve özerklik sunulan öğretmenler, akademik başarıyı artırmada başarılı olurlar.
Öğretmen özerkliği kavramı dile getirildiğinde hesap verebilirlik kavramı da devreye girer. Kamu ya da özel sektörde yapılan her eylemin özgürlük alanı olduğu kadar sorumluluk ve hesap verebilirlik alanı da vardır. Ben öğretmen özerkliğine inanıyorum ve kabul ediyorum, fakat sorumluluğu kabul etmek ve hesap verme işi bana uymaz dediğiniz de, bu hakkı kullanma yetkiniz elinizden alınır. Çünkü haklar, hürriyetler ve sorumluluklar demokrasinin ve hukuk devleti olmanın bir gereğidir. Olaya şöyle bakınız: Yaşadığınız şehrin valisi, şehrin kaynaklarını “kuş konmaz kervan geçmez” bir yere pahalı bir köprü yaparak harcamış olsun. Farz edin ki, bu kişinin sorumluluğu ve hesap verebilirliği olmasın. Görev süresi de bitince çekip gitsin. O şehirde yaşayan bir birey olarak yaşadığınız mağduriyetin hesabını kimden sorabilirsiniz? Bu sebeple öğretmen özerkliği=sorumluluk ve hesap verebilirlik kavramları ile doğru orantılıdır.
Güvensizlik kültürünün baskın olduğu toplumlarda, öğretmenlere özerklik verilmez. Bu tür ülkelerde standartlaştırılmış müfredat, standartlaştırılmış ders kitapları, standartlaştırılmış testler bulunur. Öğretmenler, standardize edilmiş uygulamalarla meşgul edilir. Bu süreçte standartlaştırılan yapı ile boğuşan öğretmenlere özerklik alanı yaratılmış olsa bile, öğretmen bu alanı kullanacak zamana sahip değildir. Yoğun ders yükü ve gereksiz rutinler, öğretmenin zamanını çalar ve öğretmenlerin gereksiz yere yorulmasına ve dikkatlerinin rutine odaklaşmasına sebep olur. Aynı zamanda bu tür ülkelerde, ders programları merkezden yapılır ve uygulanması için okullara gönderilir.
Öğretmen özerkliği ile ilgili doğrudan ilgili olan kavramlar; okul özerkliği ve okul yöneticisinin özerkliğidir. Bu iki yapıda gereken özerklik yaratılmadan öğretmene özerklik vermek, hem doğru bir karar değil hem de öğretmen özerkliğini okul ve yönetici özerkliği sağlanmadan hayata geçirmek mümkün değildir. Bu sebeple eğitim alanında yapılacak reformlara bütüncül bakmak ve örgütsel yapıyı doğru analiz etmek gerekir.
Özerkliğini tartıştığımız öğretmenlerin mesleğe girmeden önceki eğitim yaşantısı, seçilme, atanma ve istihdam edilme biçimi, karşılıklı güven kültürünün oluşturulmasında önemli rol oynar. Rejim sorununun olduğu, bireyler, gruplar ve kimliklerin çatıştığı, bireylerin ülkeye vatandaşlıktan daha çok kimliklerine odaklaştığı toplumlarda, öğretmen seçimi ve eğitimi son derece önemlidir. Öğrencilerin vatandaşlık eğitimi, ülkenin hedefleri, ilkeleri ve temellerini güçlendirecek kararlara ihtiyaç duyulur. Bu ve benzeri amaçları gerçekleştirmenin yolu, uzlaşma kültürünün oluşturulması ve oluşturulan bu kültürün üzerine eğitim modellerinin kurulmasıdır.
Literatür incelendiğinde, ders programlarının yerel düzeyde hazırlandığı, öğretmenlere özerklik verildiği, öğretmen özerkliğinin yetki verilerek desteklendiği ülkelerde, akademik başarının arttığını göstermektedir. Ancak, bariz bir başarının artmadığı örnekler de mevcuttur. Bu farklı sonuçlar, makalenin daha öncesinde ifade edilen güven kültürü, sorumluluk, hesap verebilirlik gibi kavramların ortak etkileşimindeki sorunlardan kaynaklandığı ileri sürülebilir. Ayrıca eğitim bilimleri alanındaki herhangi bir değişkenin etkisi, diğer değişkenlerden tamamen ayırt edilip ölçme sorunu vardır. Bu durum, öğretmen özerkliğinin öğrenci başarısını diğer değişkenlerden bağımsız olarak ne kadar etkilediğini saptama sürecinde yaşanabilir. Ancak kompleks istatistiki tekniklerle diğer değişkenlerin etkisinin sıfırlandığını iddia eden istatistikçiler ve istatistik teknikleri de mevcuttur.
Sonuç olarak kendinizi mayınlı bir tarlayı geçmek durumunda kalan bir kişi olarak düşünün. Mayınlı alana basmadan karşı tarlaya ulaştığınızda özgürlüğe kavuşacağınızı farz edin. Bu koşullar altında mayınlı tarlada özgürce yürüyebilir misiniz? Muhtemelen cevabınız hayır olacaktır. Çünkü bastığınız zaman patlayacak olan mayınlar, beynin bir kısmını aktif hale getirecek ve yaratılan bu korku nedeniyle sınırlı alanda hareket etmek zorunda kalacaksınızdır. Hatta ayağınızla zemini sürekli yoklayıp belli belirsiz şekiller çizerek yol almak zorunda kalacaksınızdır. Oysa mayınlı olmayan bir tarladan geçmek bireyde eylem serbestliği sağlar. Birey zaman zaman zik zak yapacak, zaman zaman hoplayacak bazen de yerde takla atacaktır. Ağaç gölgesinde oturup kuşların cıvıltısını dinleyecektir. Bu duruma göre öğretmene ne kadar çok tabulu alan bırakırsanız, öğretmene özerklik verseniz bile özerkliğin karşılığı yoktur. Bu sebeple her şeyden önce güven kültürü ile başlayan ve hareket serbestliği sağlayan bir yapı oluşturmanız gerekir. Daha sonra özerklik vermeniz, erişi düzeyini kontrol etmeniz, sorumluluk ve hesap verebilirlik kavramlarını işe koşmanız beklenir. İnsan beyni özgür olduğunda, güvendiğinde ve hareket serbestisine sahip olduğunda yaratıcı zekâsını etkili olarak kullanabilir. Aksi durumlar söz konusu olduğunda, insan beyni, mevcut kapasitesini kullanmaktan uzaklaşacaktır.
Prof.Dr.Necati Cemaloğlu