Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Sınavdan bir gece önce, geç saatlere kadar derse çalışıp, çok iyi öğrendiğinizi sandığınız konuları sınavda hatırlayamadığınız oldu mu? Uzun yıllar önce tanıştığınız, hasbelkader arkadaşlık yaptığınız kişilerle tesadüfen karşılaştığınızda adını hatırlayamadığınız oldu mu? Bir gün önce matematik öğretmeninin sınıfta anlattığı bir konuyu, problem çözerken uygulayamayıp, stres yaşadınız mı? Üniversite sınavında dört yıllık lise hayatınız boyunca öğrendiğiniz biyoloji, kimya, matematik, fizik, ve kimya sorularını tam hatırlayamadığınız için istediğiniz ana bilim dalını kazanamadınız mı? Muhtemelen bu sorunları yaşamışsınızdır. Öncelikle bilmemiz gereken en önemli konu öğrenme ile hafıza arasındaki farktır. Öğrenme, bir öğrenme konusunun öğrenilme süreci, hafıza ise, onun belleğe kaydedilme aşamasıdır. Belleğe kaydedilmeyen öğrenme, saman alevi gibi uçar gider. Son yıllarda basılan birçok eserde, öğrenme hem süreci hem de hafıza kısmını ifade edecek şekilde tanımlanmaktadır. Öğrenme, istendik davranışı kazanma ve davranışı değiştirme süreci olarak ele alınmaktadır.
Ebbinghaus (1885) öğrenme ve hafıza arasındaki ilişkiyi araştırmıştır. Ebbinghaus (1885) 13 hecelik öğrenme listesini, önce öğrenmiş sonra da, yeniden öğrenmek amacıyla tekrar etmiştir. İkinci tekrar süresi ilk öğrenme süresinin %48’i kadardır. Yeniden öğrenme verisine göre, 20 dakika içerisinde, 13 hecelik listenin %41,8’i unutulmuştur. Öğrenilen konu ile unutma arasındaki ilişki incelendiğinde; unutma ilk 48 saatte daha fazla olurken, daha sonraki günlerdeki unutma oranının çok fazla olmadığını göstermektedir. Bu duruma göre, sınav gecesi derse çalışan öğrencilerin büyük bir çoğunluğu, sınava kadar geçen sürede unutmakta ve başarılı olamamaktadır. Ayrıca, bir konunun öğrenilip hafızaya kaydedilmesinden sonra geçen zaman içinde hafızada tutulmuş olması, her zaman hatasız ve kusursuz biçimde hatırlanacağı anlamına gelmemektedir (akt. Özakpınar, 2009, s. 34). Öğrenilen bilginin sorulduğunda söylenmesi, bir problemin çözümünde uygulanması için önce kayıt yapılması, sonra beyinde tutulması, akabinde de bulup çıkarılması yani hatırlanması gerekir.
Öğrenilen bir bilginin beyinde depolanması ve istenildiği zaman hatırlanmamış olmasının en önemli nedenlerinden birisi, muhtemelen öğrenme ya da hafızaya alma sürecinde hatalı bir durumun ortaya çıkmış olmasıdır. Bazen cep telefonumuzla ya da kamerayla kayıt alırız. Bilgisayara ya da televizyona cihazı taktığımızda görüntüyü çok net izleyemeyiz ya da nesneleri tam fark edemeyiz. Bu sorunun nedeni, nesneleri kayıt yaparken yaptığımız hatadır. Öğrenme ve hafızaya kayıt etme süreçlerinde de benzeri sorunları yaşarız. Öğrenme sürecinde dikkatimizi tam vermemiş olmamız, güdülenme düzeyimizin düşük olması, aşırı yorgun olmamız ya da öğrenilen konuya ilgimizin olmaması, nitelikli öğrenme ve kayıt etme sürecini olumsuz yönde etkiler. Özellikle sınavdan bir gece önce başlayan yoğun ders çalışma sürecinde öğrenci uykusuz kalma ve dikkatinin dağılması gibi sebepler yüzünden başarısı düşmeye başlar. Son gece yoğun derse çalışıp başarılı olan öğrenciler vardır. Bu öğrenciler de, sınavdan sonra hiçbir bilgiyi hatırlayamama sorunu ile karşı karşıya kalırlar.
Öğrenmede, öğrenilecek konunun anlamlı olması, öğrenmede unutma katsayısını düşürmektedir. Sınıfınızı iki gruba ayırıp bir gruba birbiriyle ilgisiz 20 sözcük verip bunları öğrenmelerini isteyin. Diğer gruba da bu 20 sözcükle ilgili kısa kısa hikâyeler yazıp, hikâye içerisinde bu sözcükleri öğrenmelerini isteyin. 30 gün sonra bu sözcükleri hangi grup daha fazla hatırlar? Sözcükleri hatırlama oranı, hikâye içerisinde verilen öğrenci grubunda daha fazla olur. Bu durumun nedeni, hikâye değil, hikâye içerisinde anlamlı hale getirilmiş, anlamlandırılmış sözcüklerdir. Öğretmen sınıfta ders işlerken, öğrettiği konuları anlamlı hale getirmelerinde öğrencilere rehberlik yapması hem öğrenmeyi, hem hafızada uzun süre tutmayı hem de transfer sağlamada başarılı olmayı sağlar.
Kalıcı öğrenmede etkili olan faktör, düzenli tekrardır. Belirli aralıklarla yapılan tekrar, tekrar öğrenme ortamı yaratır. Öğrenci ilk okumada ya da uygulamada fark edemediği ayrıntıyı da fark etmeye başlar. Düzenli yapılan tekrarlarla beyinde sinapslar uzamaya başlar ve sinapslar arasında nöron trafiği ortaya çıkar. Öğrenilecek konu uzunsa, öğrenme miktarı arttıkça limit zorlandığı için öğrenme kalitesinde de bozulma meydana gelir. Bu aşamada öğrenilecek konu anlamlı alt başlıklara ayrılır, her alt başlık içerisinde küçük öğrenme konuları yaratılırsa, öğrenmenin niteliğinde artış meydana geldiği için hatırlama katsayısında da artış görülür. Örneğin, insan vücudu üç bölümden oluşur. 1. Kafa, 2. Gövde 3. Kol ve bacaklar. Öğrenci önce kafa içerisindeki göz, kulak, burun, ağız, dil, beyin gibi öğrenmelerden sonra gövdeye geçtiğinde, öğrenme daha anlamlı ve kalıcı hale dönüşmeye başlar.
Jost (1897) yaptığı araştırmasında, iki öğrenme farklı zamanlarda oluşmuş, fakat öğrenme düzeyleri aynı ise, daha önce öğrenilecek bilgi, daha sonra öğrenilen bilgiden daha fazla kalıcı olur, sonucuna ulaşmıştır (akt. Özakpınar, 2009, s. 49). Bu durum, ilk öğrenmede hatalı bir bilgi öğrenen öğrencinin, daha sonra doğru bilgiyi öğrense bile, ilk öğrendiği hatalı bilgiye saplanıp kaldığı, öğrenmede hatalı bilgi ile doğru bilgi arasında değişme yaratamadığını göstermektedir. Etnik, dini, siyasi saplantılar da ilk öğrenme biçimlerinde kaldığı, daha sonraki öğrenmeler ne kadar doğru olursa olsun, bireylerin ikinci öğrenmeyi unutup birinci öğrenmede ısrarcı olduğu, fanatizmin bu sebeple ortadan kaldırılamadığı ileri sürülebilir.
Öğrenmede aralıklı ve düzenli tekrar, öğrenilecek bilgiyi hafızaya kaydetmede etkilidir ancak bilinçli olarak tekrar edilmesi, gruplanması ve ilişki kurulması önemlidir. Sizi telefonla arayan bir dostunuz, size telefonda bir numara yazdırmak istemiştir. Siz de kaleminiz olmadığını, sözel olarak tekrar etmesi halinde hafızanızda tutabileceğinizi söylediğinizi kabul edelim. Telefon numarası 0533 739 38 60 olsun. Bu telefon numarasını 8-10 defa tekrar ettiğinizde o anda öğrenmiş olursunuz. Hafızaya kaydetmediğinizde ise unutursunuz. Burada 11 tane rakam vardır. 11 rakamı gruplamanız öğrenmede hızlılığı ve kalıcılığı sağlar. 0533 Türkcell hattıdır. 1739 Milli Eğitim Temel Kanunu’nun son 3 rakamıdır. 1938 Atatürk’ün ölüm yılının son 2 rakamıdır. 1960 27 Mayıs askeri müdahalesinin yapılış tarihinin son 2 rakamıdır. 11 ayrı öğrenme 4 anlamlı öğrenmeye dönüşmüştür. Bu konu ile ilgili bir senaryo yazılıp düzenli tekrar edildiğinde tam öğrenme ortaya çıkmaktadır.
Peterson ve Peterson (1959) yılında KZJ gibi üç sessiz harfi deneklerden öğrenmelerini istemişlerdir. Daha sonra deneklere 792’den başlayarak 3’er 3’er geri saymaları istenmiştir. Geri saymadan 3 saniye sonra %80 olan hatırlama oranı 9 saniye sonra %30’a ve 18 saniye sonra %10’un altına düşmüştür. Bu deney, hiçbir işlemden geçirilmeyen ya da tekrarlanmayan bir içeriğin, hızla zihinden kaybolduğunu göstermektedir (akt. Özakpınar, 2009, s. 57). Öğretmenler sınıfta yaptıkları bir öğrenmeyi bir işleme tabi tutmadan, tekrar ettirmeden öğrencileri teneffüse çıkardıklarında, çocuklar okul bahçesinde oynamakta daha sonra da sınıfa gelip başka derse geçmektedirler. Bu durumda anlamlı tekrar yapmadıkları için, öğrenme kayıpları artmaktadır.
Uzun metinleri okuma ve öğrenme sorunu ile karşı karşıya kalan öğrenciler paragrafı okuyup ezberleme yoluna gitmekte, anlık öğrenmeler yeterli tekrarlarla desteklenmediği için, başarısız olmaktadırlar. Öğrenciler, uzun metinleri baştan sona kadar okumalıdır. Metnin ne ile ilgili olduğu anlaşılmalıdır. Metnin tamamının niçin yazıldığı, içeriği öğrenildikten sonra tekrar okunmalıdır. İkinci okumada paragraf paragraf okunmalı, her paragrafın konusu bir ya da iki sözcükle ifade edilip kodlanmalıdır. Tek tek parçalardan hareket ederek bir bütünü öğrenmek çok zordur. Oysa, bir bütünü öğrenip parça bütün ilişkisi kurmak, ilişkilendirmek öğrenme ve hatırlamayı kolaylaştırır.
Öğrenme sürecinde “Bilgi İşleme Kuramı”; duyusal bellek, kısa süreli bellek ve uzun süreli bellekten oluşur. Duyusal belleğe alınan bilgi kısa süreli bellekten uzun süreli belleğe aktarılmaz, ilişkilendirilmez, yeni öğrenmelerle bağı kurulmazsa, unutma düzeyinde artış meydana gelir. Uzun süreli bellekte uzun süre bekleyen bilgiler zamanla unutulur ya da eksilme, içeriğinde azalma, kahramanlarında değişme olabilir. Ancak, ana fikri değişmediği sürece bu bilgi kullanılabilir.
Sonuç olarak; öğrenme bir süreç, hafızaya kaydetme bir sonuçtur. İyi öğrenilmeyen bilgi hafızaya iyi kayıt olmadığı için kaybolma riski vardır. İyi öğrenme ve iyi kayıt etme, uzun süreli bellekte tutma ve ihtiyaç olduğunda çağırıp kullanma açısından bireye katkı sağlar. İlgi, dikkat ve motivasyon bu süreçte etkili rol oynar. İlgi duyduğumuz şeyleri öğrenmeye dikkat eder ve motive oluruz. Öğretmen bu aşamada her öğrenme konusunu bir şekilde öğrencinin ilgi, ihtiyaç, dikkat ve motivasyon düzeyinde öğrenmesi için destek olmalıdır. Öğrencilere öğrenmeyi öğretmeli, öğrenmenin kuramsal temellerini kavratmalı, uygulamalı çalışmalar yapmalıdır. Bu aşamada en etkili uygulamaların başında ödev gelir. Bir öğrenme konusu, konunun ana ilkelerinin ve açıklamalarının öğrenilmesi, bir problemi saptamada işe koşulması, problemin çözümünde kullanılması ve sonuçlarının transfer edilmesi şeklinde uygulanmalıdır. Ödevler bir gecelik değil, bir haftalık ya da bir aylık kısa tekrarla pekiştirmeyi sağlayıcı nitelikte olmalıdır. Ödev verilmesinde sorun yoktur. Sorun ödevin türü, niteliği ve biçimindedir.
Necati Cemaloğlu
Kaynakça
Özakpınar, Y. (2009). Hafıza. İstanbul: Ötüken Yayınları.