Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Çocuklarla iletişim kurmanın büyük bir kısmı (her yaşta), konuşmaların şartları ve şeklidir.
Koşullar, çocukla iletişim kurma sebebinizi, iletişim sürecinin parçası olan kişiyi ve (eğer varsa) iletişim aracını ifade eder.
Biçim ise, iletişimin estetiğiyle ilgilidir; dili, ses tonunu ve anlatılanların çerçevesini kapsar.
Sonuncusu, yani anlatılan şeylerin çerçevesi, arka plandaki bilgiye; öğrenciler açısından anlamlı olan simgelere işaret eder. Konuşmanın çerçevesi, söz dizimi ve dil örüntüleri, en az konuşmanın ya da sohbetin konusu kadar önemlidir. İşte bu çok önemli bir ayrımdır. Sözcük alışverişinden düşünce alışverişine geçilmesi, sadece bir soru cevap alışverişinden kaynaklanmayan, önemli bir değişikliktir.
Beni gerçekten dinlediğine ve anladığına güveniyorum.
Bana, sana da bana ifade ettikleri şeyi ifade eden simgeleri ve biçimleri kullanacak kadar güveniyorsun.
Her ikimiz de, iletişim kurmaya açık olduğumuza güveniyoruz ve yeni düşünceler karşısında savunmasızız.
Çözüm
Koşullar ve biçim…
Öğrencilere neye ilgi duyduklarını sormak, bu iki başlığın altındaki kuralları ihlal eder. Çünkü bu, bir yetişkine has bir biçimde, yetişkinlerin koşullarıyla sorulmuş bir sorudur.
Aşağıdaki sorular da tamamen sizin ve benim gibi yetişkinler için geçerlidir:
Ne yaratmak istiyorsun?
Neyi merak ediyorsun?
Sana ne ilham verir?
Nasıl bir işin olsun istiyorsun?
En klişe ve yetişkin merkezli soru ise; “Büyüyünce ne olmak istiyorsun?” sorusudur.
Çocuklar en fazla önlerindeki öğleden sonrasını düşünebilirler. Hafta sonunu düşünebilenler, vizyonu geniş olanlardır. Bilindiği üzere, çocukları “gelecekleri hakkında düşünmeye” yönlendirirken bir anda meslek sahibi olmak, geçim derdi ve “hayat” hakkında konuşmaya başlar, güvensizliklerimizi ve başarısızlıklarımızı onlara yansıtırız.
Çocuklar doğaçlama hareket ederler. İsyankârlardır. Doğuştan yenilikçidirler. Duygusaldırlar. Uyum sağlayabilir, affedebilirler. Hem kırılgan hem de tuhaf bir şekilde güçlüdürler. Her şeyi oyuna çevirebilirler. Ancak hemen hemen her öğrencide bulunan bir yetenekleri yeterince takdir edilmiyor; çocuklar anı yaşarlar. Onların kafalarını, hiçbirimizin anlamadığı belirsiz ve bulanık bir “geleceğe” çevirmeye çalışmamıza direnirler.
Çocuklar geleceğe karşı kördürler ama bulundukları anı çok iyi görürler. Bu yüzden onlarla aynı dili tutturmanızı sağlayacak koşulları ve biçimi arayın. Yaşanan anın, yani şimdinin izini sürerken müziği, dili, karmaşayı ve sevgiyi düşünün.
Çocuklar fiziksel olarak, tam olarak yaşadıkları andadırlar. Sadece o anda birlikte oldukları kimselerle işbirliği yaparlar. Bütün ihtimaller, fırsatlar, ihtiyaçlar hep o andadır. Sıkıntıya girmeye değecek bütün zorluklar hemen o anda, yakınlarındadır.
Uzaktaki sıradağları öğrencilerinize gösterip ciddi bir ifadeyle sorun: “Sizce hangisine tırmanmalıyız?”
Kaynak: http://www.teachthought.com/learning/what-students-do-better-than-teachers/