Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Çocuklar bir şeyi başarmada kendilerini etkili hissetmeye başladıkça, daha zorlu görevleri yerine getirmeye çalışarak bu duyguyu çoğaltmaya çalışmak daha muhtemeldir.
Yetişkinler olarak, prim ya da terfi gibi dışarıdan gelen şeylerin ne kadar etkili ve değerli olduğu konusunda şüphemiz yok. Ancak tüm bunlar, bireylerin kendi yetkinliklerini tanımlamak için kullandıkları yegane unsurlarsa, bu bireyler çok fazla hayal kırıklığına uğrarlar. Çünkü, itibarı güçlendiren bu tür unsurlar az ve seyrektir ve araştırmalardan bildiğimiz kadarıyla performans düşüklüğüne yol açma ihtimali yüksektir.
Bu durum, arzu edilen itibara (en yüksek notu almak) ulaşmak ya da bir okul yılı boyunca sadece 10 öğrencinin layık görüldüğü “ayın öğrencisi” seçilmek için öğrencilerin kendi çabalarının ve yetkinliklerinin hesaba katılmadığı ve göz ardı edildiği not sistemiyle paralellik gösterir. Her iki durumda da, çıta, teşviği artırmak için çok yükseğe çıkarılmıştır ve bu da sağlıksız rekabete, hile yapmaya, kıskançlığa ve sıklıkla da pes etmeye sebep olur.
Gelişimi bir yetkinlik biçimi olarak görmek
Yetkinlik mutlak bir terim değildir. Geliştikçe, daha yetkin hale geliriz. Bu, gelişimi daha çok teşvik etmek için farkına varmamız gereken bir gerçek. Yüksek bir mevkiye gelebilmek için çeşitli aşamalardan geçmek gerekir. Yapmamız gereken şey, bizi daha ileriye götürecek hareketlerimizi beslemektir.
Öğrenciler, daha fazla şeyi nasıl yapacaklarını anlamaya, başkalarına yardım etmeye ve yeni bilgiler öğrenip uzmanlaşarak başarılı hissetmeye içsel olarak değer verirler. Dışsal ödül sistemleri bu sonuncu hissi genellikle yıpratır. Gurur duyduğu bir çalışmasını öğretmenine teslim ettikten sonra hayal kırıklığı yaratan bir not alan öğrencinin üzerindeki etkisini düşünün. Öğrencilerdeki başarı duygusunu özgün yollarla beslemeliyiz ve performanslarını nasıl geliştirecekleriyle ilgili onlara net geri bildirimler sunmalıyız. Henüz istenen aşamaya gelmediği için öğrencideki gelişimi göz ardı etmemeye özen göstermeliyiz.
İçsel motivasyonu korumanın (oluşturmanın değil) püf noktası, öğrencileri bir sonraki aşamaya geçecek şekilde yetiştirmektir. Bu aynı zamanda, okul günü boyunca, çocukların kendilerini yetersiz hissetmek yerine, başarıyı ve yetkinliği deneyimlemelerini sağlayacak şeyler yapma şansına sahip olmaları gerektiği anlamına geliyor. Birçok insan, çocukların çok esnek ve dayanıklı ve olduklarına inanır. Bu nedenle, bir günün iyi olarak nitelendirilmesi için günün yüzde 90’ının (hatta yüzde 50’sinin) yüksek performans içermesine gerek yok. Bu oranın bir kesinliği yok ve çocuktan çocuğa değişebilir, ancak kesin olan şu ki, her gün olumlu bir başarıya sahip olmak çocukları motive edecektir.
İçsel motivasyon ve başkaları için bir şeyler yapmak
Martin Luther King’in “Herkes mükemmel olabilir, çünkü herkes hizmet edebilir,” sözü başkaları için bir şeyler yapmanın gücünü ve etkisini bizlere gösteriyor. Ancak bu öğreti, çoğu okul tarafından hala uygulanmıyor. Öğrenciler, başkalarına yardım ettiklerinde çok kuvvetli bir kişisel tatmin yaşarlar. Örneğin, okumakta bocalayan öğrenciler, kendilerinden küçük ya da bir engeli olan ve aynı dertten muzdarip diğer öğrencilere yardım ettiklerinde okuma konusunda kendilerine olan güvenleri artar.
Öğrencilere nöbet tutma, geri dönüşüme odaklanma, kamu alanlarını temiz tutma, zorbalığa karşı gelme ve bu konuda tepki gösterme, alkol ve uyuşturucu gibi problemlerle mücadele eden komitelere katılma gibi okulu pozitif bir ortama dönüştüren görevler vererek kendilerini okullarına daha bağlı hissetmelerini sağlayabiliriz. Okullarına olumlu katkıda bulunmak öğrencilerin kişisel tatmin duygularını ortaya çıkarır ve kendilerine olan güvenlerini artırır.
Öğrencilerin ilgi alanlarına ve güçlü yanlarına odaklanmak
Yetkinlik, merak ederek ve ilgiyle gelişir. Öğretmenlerin bu iki duyguyu da beslemesi gerekir. Ancak bildiğimiz üzere eğitim tekil bir aktivite değildir; bir takım sporudur. Eğitmenler bir arada çalışmalı ve bir öğrenci belli bir konuya ilgi gösterdiğinde, bir şeyi merak ettiğinde veya bir başarı sağladığında bu konu üzerinde düşünmelidirler. Örneğin, eğer bir ortaokul öğrencisi görsel sanatlar dersini çok seviyorsa ve bu dersi haftada bir ya da iki saat alıyorsa sorulacak soru şu olmalıdır: “Bu iki ders saati içinde bu çocuğun yetkinlik hissi nasıl beslenebilir?” Belki de çocuğun bir sanat kulübüne katılması veya sanatsal becerilerini geliştirebilmesi için ona farklı fırsatlar sunulması gerekir.
Herhangi bir konuda yetkinlik arayışında olmak, bağımlılık oluşturabilir ve bu da öğrencinin gelişimi için önemli bir unsurdur. Gelin bütün öğrencilerin okulda her gün kendilerini yetkin ve başarılı hissettikleri deneyimler yaşamalarını sağlayalım.
Kaynak: https://www.edutopia.org/article/nurturing-intrinsic-motivation-students