Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Beyinlerimiz unutmaya programlanmıştır, ancak öğrenimlerinizi kalıcı hale getirmeniz için araşırmalardan elde edilmiş bazı stratejiler mevcut.
Öğretmenler, ezbere dayalı öğrenmenin bilgiye dair yüzeysel bir anlayış sağladığının ve öğrenilen bilginin çabucak unutulduğunun uzun zamandır farkındalar. Ancak, nörobilim alanında yapılan yeni bir çalışma, beynin bilgileri nasıl unuttuğunu açıklığa kavuşturmaya başladı. Araştırma, bilgiyi kaybetmeden kalıcı hale getirmek için önemli stratejierlerin var olduğunun da altını çiziyor.
Neuron adlı dergide yayımlanan bir makalede, nörobiyologlar Blake Richards ve Paul Frankland hafıza ile ilgili genel görüşe – unutmanın; tüm çabalarımıza rağmen önemli bilgilerin yavaş yavaş yok olduğu bir kayıp süreci olduğunu ileri süren görüşe – meydan okuyorlar. Richards ve Frankland’a göre, hafızanın amacı bilgileri doğru şekilde muhafaza etmek değil yalnızca, aynı zamanda kaotik, hızla değişen ortamlarda “en doğru şekilde karar vermeyi” sağlamak. Bu biliş modelinde unutmak; aslında evrimsel bir strateji. Hafızanın arka planında çalışan, türlerin hayatta kalması için işe yaramayan bilgileri değerlendiren ve ayıran kasıtlı bir süreç.
“Bu açıdan baktığımızda, unutmak hafıza kaybı değildir,” diye açıklıyor Richards ve Frankland. “Bunun yerine, nispeten daha uygun bir hatırlatma stratejisi olarak görülebilir.”
Unutma Eğrisi
Genellikle, anıları bir kütüphanedeki kitaplar gibi, dosyalanmış ve ihtiyaç anında ulaşılabilir şekilde canlandırırız gözümüzde. Ancak, anılar aslında örümcek ağlarına daha çok benzer; birbirine bağlı milyonlarca nöron arasında dağıtılmış anı zincirleri. Yeni bir şey öğrendiğimizde – örneğin, öğretmen öğrenciye yeni bir konu öğrettiğinde – öğrenilen materyal, deneyimi anıya dönüştürerek bu sinir ağları arasında kodlanır.
Psikolog Hermann Ebbinghaus’un 1880’lerde keşfettiği gibi, unutmak hafızanın düşmanıdır. Ebbinghaus, zaman içinde ne kadar unuttuğumuzu ölçen “unutma eğrisi” olarak adlandırdığı şeyi gözlemleyerek bellek ve öğrenme alanında çığır açan araştırmalara öncülük etti. Deneylerinde, önceki bilgilere herhangi bir takviye ya da bağlantı olmadığı sürece yeni bilginin hızla unutulduğunu buldu. Bilginin, yaklaşık olarak, bir saatte yüzde 56’sı, bir gün sonra yüzde 66’sı ve altı günün sonunda yüzde 75’i unutuluyor.
Peki, öğretmek için harcanan emeği korumak için ne yapılabilir? Ne de olsa, dışarıdan gelen bilgilere dair anılarımızı “budayan” evrimsel zorunluluklar, müfredatın gerekliliklerine veya Bilgi Çağı’nın taleplerine düzgün bir şekilde uymuyor her zaman. Çarpım tablosunu ezbere bilmek aslanlardan kaçarken işe yaramıyor yani. Ancak, bu bilgi modern dünyada işe yaradığını farklı şekillerde çoktan kanıtladı.
İnatçı Hafıza
Aynı sinir devresinin hem unutma hem de hatırlama sürecinde yer aldığı görülüyor. Eğer bu doğru şekilde anlaşılırsa, öğrenciler ve öğretmenler hafıza kaybını önlemek ve öğrenimi pekiştirmek için bazı stratejiler benimseyebilirler.
Richard Cho önderliğinde MIT nörobilimcileri, 2015 yılına ait bir çalışmada sinaptik güçlendirme mekanizmalarını açıkladılar. Nöronlar sıkça uyarıldığında sinaptik bağlantılar kuvvetlenir, nöronlar az uyarıldığı takdirde ise bunun tam tersi olur. “Sinaptik plastisite” olarak bilinen bu olay, bazı anılar kalıcıyken bazılarının neden kaybolduğunu açıklıyor. Bellenmiş fakat unutulmakta olan bir anıya tekrar tekrar erişilmesi – bir geometri kuralı ya da önemli bir tarihsel bilgi gibi – anıyı içeren sinir ağını tekrar canlandırır ve daha derinlemesine kodlar.
Araştırmacılar aynı zamanda, her yeni anının eşit şekilde oluşturulmadığını da keşfettiler. Örneğin, aşağıda iki farklı harf grubu mevcut:
NPFXOSK
PORTAKAL
Türkçe bilenler için, ikinci harf grubu daha akılda kalıcı. Çünkü, nöronlar diğer nöronlarla ne kadar çok bağlantı kurarsa, hafıza da o kadar güçlü oluyor. Birinci örnekteki harfler rastgele ve birbirinden kopuk gözükürken, PORTAKAL zaten varolan, derin şekilde kodlanmış dilsel bir içerik. Portakal kelimesi aynı zamanda, portakalın görüntüsünden kokusuna kadar duyusal hafızayı da harekete geçirir ve belki de mutfağınızdaki ya da ağacınızda büyüyen portakal gibi başka anılarınızı da çağrıştırır. Yeni anılarınızı, eski anılarınızın çökmekte olan temeline döşeyerek hatırlarsınız.
Öğretmenlerin Kullanabileceği 5 Strateji
Öğrenciler yeni bir bilgi öğrendiği zaman bu, yeni sinaptik bağlantıların oluştuğu anlamına geliyor. Öğrendiklerini korumaları için iki bilimsel temelli yöntem, mümkün olduğunca çok bağlantı kurmaları – genellikle başka kavramlarla bağlantı kurmaları, bu şekilde sinirsel bağlantılardan oluşan “örümcek ağı” genişler – ve ayrıca zaman içinde belleğe tekrar tekrar erişmeleridir.
Bu, son beş yıl içinde yapılan araştırmalara dayanan aşağıdaki öğrenme stratejilerinin neden bu kadar etkili olduğunu açıklıyor.
Akranlarına anlatma: Öğrenciler öğrendiklerini birbirlerine açıkladıklarında, unutulmakta olan anılar tekrar harekete geçer, güçlenir ve pekişir. Bu strateji belleği güçlendirmekle kalmaz, aynı zamanda etkin öğrenmeyi teşvik eder (Sekeres, 2016).
Zamana yayma: Bir konuyu işleyip yenisine devam etmek yerine, yıl boyunca o konuyla ilgili ana fikirleri tekrar edin. Araştırmalar, öğrenilen materyali yeniden gözden geçirmeleri için birden fazla fırsat tanındığında çocukların, akademik olarak daha iyi performans sergilediğini gösteriyor. Örneğin, öğretmenler birkaç hafta önce işlenmiş bir konu ile ilgili kısa bir özet geçebilir ya da geçmiş konularla ilgili bilgileri tazelemek adına öğrencilere ödev verebilir (Carpenter, 2012; Kang, 2016).
Sıkça yapılan deneme sınavları: İşlenen konuları düzenli bir şekilde gözden geçirmeye benzer olarak, sıklıkla yapılan deneme sınavları uzun süreli hafızayı geliştirebilir ve bonus olarak, hafıza performansını olumsuz etkileyen stresten de korumaya yardımcı olur. Deneme sınavları, dersin başlangıcında yapılan habersiz sınavlar gibi notlandırılmayan ikincil değerli sınavlar olarak yapılabilir. Çok önemli bir sınavı, daha küçük çaplı sınavlara bölüp aylara yayarak yapmak da oldukça etkili bir yaklaşım (Adesope, Trevisan, & Sundararajan, 2017; Butler, 2010; Karpicke, 2016).
Birbiriyle karıştırma: Benzer problemleri birlikte gruplandırmak yerine hepsini karıştırın. Problem çözmek, kullanılacak doğru stratejiyi belirlemeyi ve ardından onu uygulamayı içerir. Benzer problemler birlikte gruplandığında, öğrenciler hangi stratejileri kullanacakları hakkında düşünmek zorunda kalmaz, aynı çözümü tekrar tekrar otomatik olarak uygularlar. Kavramları birbiriyle karıştırmak, öğrencileri düşünmeye zorlar ve öğrenimi hafızaya daha derin kodlar (Rohrer, 2012; Rohrer, Dedrick, & Stershic, 2015).
Metni resimlerle birleştirin: Birbirinden farklı şekillerde sunulduğunda bilgiyi hatırlamak, özellikle de görsel yardımlar bilgiyi düzenlemeye yardımcı olabiliyorsa, genelde daha kolaydır. Örneğin, İkinci Dünya Savaşı sırasında Alman kuvvetleri tarafından işgal edilmiş ülkelerin bir listesini, Almanya’nın askeri genişlemesini gösteren bir harita ile eşleştirmek, dersi pekiştirebilir. Yalnızca okumak ya da görmek yerine, hem okuyup hem görerek hatırlamak daha kolaydır (Carney & Levin, 2002; Bui & McDaniel, 2015).
Her ne kadar unutma, öğrenme gerçekleştiği anda başlasa da (Ebbinghaus’un deneylerinin gösterdiği gibi), araştırmalar öğrenileni kalıcı kılmak için basit ve etkili yöntemler olduğunu gösteriyor.
Kaynak: https://www.edutopia.org/article/why-students-forget-and-what-you-can-do-about-it