Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
M.E. Bakanımız karne günü, sınıfın birinde, öğrenci arasında, yarıyılı değerlendiriyor. Sunucu bir ara sınıfın duvarında sıralı duran “Değerler Eğitimi” başlıklarını gösteriyor; “Sevgi, saygı, sorumluluk, adalet, yardımseverlik, doğruluk, dürüstlük, güven, özgüven, hoşgörü, alçakgönüllülük, empati, kanaatkarlık, çalışkanlık, sabır”... Kopyada yakaladığı için hocasını öldüren Hukuk Fakültesi öğrencisine getiriyor sözü.
“Herkesin din dersi notu beş, bunca hırsız nereden çıkıyor” sorusu gibi...
Bakan dâhil, herkes de biliyor ki bu gibi değer maddelerini alt alta, yan yana yazmak, sergilemekle olmuyor. Öyle olsa en ışıltılısını yapar koyardık ortaya. Tespihe, anahtarlığa, cüzdana, çantaya işler, ilan panosuna, belediye otobüsünde teşhir eder, çözerdik meseleyi. Öyle olmuyor işte. Eğitimde değil sedece, dini, siyasi, ekonomik her sahada var o yanılgı.
Çok duyarız;
“Ne yapabilirdim daha”,
“Astım duvara”,
“Söyledim kaç kere”,
“İmzaya çıkardım” v.s.
Suçu karşıya yıkıp, kenara çekilmek…
Ondan kolayı ondan da yanlışı yok.
Güzel bir sözümüz vardır bizim:
“Dedi başka, yaptı başka”
Hep dedik, yine de diyelim;
“Güzel hiçbir söz, bir güzel işin yerini tutmaz”. Yapıp göstermek mecburiyeti var diyenin. Görecek ki yapsın kişi. Görmeyen neyi yapsın? Aile okuyorsa çocuk okur. Belli meslekleri belli aileler, belli iller yürütürler. Tekelinde bile denilebilir. Nedrn?Onu görmüş onu yapmaktadır. Görenekle olmaktadır alemde çoğu işler.
Bir dönem okullarımızın her katına birer isim vermek adeti vardi. Moda olmuştu.
“Demokrasi Katı”, “Cumhuriyet Katı”, “Sevgi Katı”, “Özgürlük Katı, Barış Katı” v.s
Baştaki yapar da alttaki kalır mı altta? Onlar da yaptılar. “Ön teker nerden giderse, arka onun ardından”. Adlandırdık katlarımızı. Katlanmış kanatlanmış mı oldu vermeye çalıştığımız bilinç? Değil tabi.
Türk büyüklerini tanıtmak istedik. Resimlerini astırdık duvarlarına okulların. Dururlar koridorlarda o tablolar, portreler ağarmış, renkleri solmuş vaziyette. Tanıtmış mı olduk şimdi tarihi, ecdadı onunla? .
Trafik işaret ve levhalarını ele alalım. Sesli, ışıklı, görsel, her çeşidi mevcut her yerde. Yetiyor mu trafik problemini çözmeye?
Soruyoruz Atatürk’ü tanıtmak, sevdirmek adına, ilke ve inkılâplarını sınıyoruz değişik vesilelerle;
“Cumhuriyetçilik”, “Milliyetçilik”, “Halkçılık”, “Devletçilik”, “Laiklik”, “İnkılâpçılık”
Yetiyor mu bu onu tanımaya, anlamaya? Nice Abide şahsiyetler var daha bunun gibi…
Ezberlettiriyoruz 32 farzı, dinimizin gereklerini öğretmek, benimsetmek adına;
İmanın şartı 6. İslam’ın şartı 5, Namazın şartı 12, Abdestin 4, Guslün 3, Teyemmümün 2… Etti 32.
“Andımız” da öyle.
Memuriyete, vekilliğe başlarken edilen “yemin” de öyle... Görenek değil göstermelik…
Şekil kısmı işin.
Dönüştürülmediği müddetçe davranışa, Yunusun -o mübarek insanın- dediğine varıyor iş sonuc itibariyle;
“Çün okudun bilmezsin/Ha bir kuru emektir”
***
Öğretmen gerekiyor bunun için en önce ve her seyden önce.“Yazdığına uyan, dediğini duyan…
Soracak olsak: Kimdir ona en güzel örnek?
Hz Peygamber tabi ki.Sahsbe sorarlar Hz Ayşe’ye;
“Hz Peygamberin hayatı nasıldı” diye.
“Siz Kuran okumaz mısınız hiç?
Yaşayan Kuran idi onun hayatı” cevabını verir.
Onun için örneklerin en güzeli idi o.
Öğretmenlerin de öyle…
Diyor ki Doğan CÜCELOĞLU;
“Eğitimin kalitesi hiçbir zaman öğretmenin kalitesini aşamaz. Okullar, öğretmenleri kadardır, ne bir eksik ne bir fazla”.
Oradan başlamak gerekiyor işe…
En önce ve her şeyden once...
Başarılı bir ikinci yarıyıl dileği ile öğrenenlerimize ve öğretenlerimize…
Osman ERENALP
Ankara, Ocak 2019