Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Şapka ya da oyuncak bir yavru kedi ören bir çocuk iradesini sanata dönüştürürken görür. Odaklanmış, ayrıntılı çalışmalarının güzel ve amaç dolu bir şeye dönüştüğünü görüyorlar. Kavramanın nasıl somutlaştığını deneyimliyorlar.
İşte bu yüzden, Waldorf eğitiminin yaratıcısı Rudolf Steiner, yaklaşık 100 yıl önce el işinin öğrenciler için ne denli önemli bir öğrenme aracı olduğunu şöyle anlatıyordu:
“Oyun, güzellik ve çalışma: Eğitim için altın bir yol bu. Çocukluk döneminde bu altın yol izlenmişse eğer, hayatın ileri safhalarında karşınıza çıkacak en soyut görevler ya da en zorlu teknikler bile isteksizliğe yol açmaz.”
Ancak görünen o ki, örgü örmek bize iradeyi bir sanat eserine dönüştürmek ya da somut işleri gerçekleştirmekten daha fazlasını öğretiyor ve sunuyor. Bunların yanı sıra basit ve karmaşık matematiği; el, göz ve beyin koordinasyonunu; duyusal bütünlemeyi ve esnek dayanıklılığı (rezilyans) da öğretiyor. Üstelik, tüm bunları öğretirken huzurlu olmamızı teşvik ediyor…
Matematik
Örgü örmek sayı saymayı gerektirir. Öğrencilerin örgüdeki ilmekleri ve sıraları saymaları ve bunu genellikle kafa karıştırıcı şekillerde yapmaları gerekir. Ne örüldüğüne bağlı olarak farklı renklerin ve sıra uzunluklarının kullanılması gerekir, ki bu da çocukların ortaya çıkan ve biçimi değişen desenlere göre esnek bir şekilde düşünmelerini sağlar.
Bu desenler ve desenleri düşünme şekli, Londra’daki Queen Mary Üniversitesi’nde elektrik mühendisliği profesörü olan Doktor Karen Shoop’u oldukça etkilemiş. Shoop, ilk örgü dersinden sonra bilgisayarda kodlamayla örgü örme arasında bir bağlantı olduğunu fark etmiş.
“Dış dünyamızda da ‘kodlama’ yapıyoruz. Bilgisayarlar kısmen, Bouchon ve jakarlı dokuma tezgahlarından, yani dokumacılıktan ilham alınarak tasarlandı. Örgü eğitimi genellikle ikili sayma sistemini temel alır (bilgisayarlarda olduğu gibi) ve örgüde de kodlamadaki gibi sayısal ve dizgisel içerikleri işlemek için kullanılan kurallı ifadeler öğretilir.”
Carthage Üniversitesi’nde matematik profesörü olan Sarah Jensen’a göre ise, örgü sadece kodlamaya benzemekle kalmıyor, en karmaşık haliyle geometriye de benzerlik gösteriyor. Geometrideki soyut ve uzamsal odaklı topoloji kavramı, örgü örme aracılığıyla kusursuz bir şekilde sergilenir.
“Şapka ve eldiven gibi dairesel nesneleri örmenin bir yolu, çift uçlu örgü şişi denen özel örgü şişleridir. Şapka, yapılışı sırasında üç adet şişle şekillenir ve bu yüzden üçgene benzer. Ancak, şişler çıktıktan sonra ipler esner ve örgü daire şeklini alarak tipik bir şapka haline gelir. Bu tam olarak, geometrinin topoloji alanının konusu. Topoloji dalında, tüm çokgenler en sonunda daireye dönüşür.”
Jensen şöyle devam ediyor: “Örgü aynı zamanda, genellikle üniversitede matematik okuyan birinci ve son sınıf öğrencilerinin ders konusu olan soyut cebir ve topoloji kavramlarını öğretiyor. Ancak, doğru öğrenim araçları sağlandığı takdirde bu konuların felsefeleri tüm yaştan insanlar için gayet anlaşılabilir şeyler.”
Son olarak önemli noktalardan bir tanesi de, matematikte ellerle çalışmanın daha iyi öğrenme çıktılarına yol açtığı gerçeği. Araştırmalar, matematik öğrenmeye yardımcı fiziksel materyalleri kullanmanın matematik becerilerini ve öğrenmeyi geliştirdiğini gösteriyor.
El, göz ve beyin koordinasyonu
Çocukların, örgü örerken ya da başka el işleriyle uğraşırken, birçok temel gelişimsel beceriyi kullanmaları gerekir. Bu beceriler arasında küçük motor becerilerini harekete geçirme, göz takibi yapma, el ve göz koordinasyonu sağlama, vücudun iki tarafını aynı anda farklı şekilde kullanma ve mekansal düşünme yer alır.
Telli bir enstrüman çalmak, Waldorf okullarında müfredatın standart bir parçası. Aynı zamanda beyne sağladığı faydalar açısından beyni geliştiren aktivitelerle ilgili araştırmalarda sıklıkla incelenen bir konu. Benzer şekilde örgü örmek de, neredeyse aynı koordinasyonu, motor becerileri ve beynin hem sağ hem de sol yarısını kullanmayı gerektiren bir çoklu algılama (multisensory) deneyimi. Yani, enstrüman çalmakla benzer faydaları sağladığı söylenebilir.
Örgü örme, öğrencilere çok çeşitli kumaşlar ve renkler sunarak hem dokunma duyularına hem de görsel algılarına hitap eden keyif verici bir deneyim.
Alışkanlığın gücü
Soyut kavramlar da eğitimin bir parçasıdır, ancak öğrencilerin sabır, kararlılık ve takip gerektiren uygulamalı işlerle uğraşmalarını sağlamak öğrenmenin kalıcı olmasına olanak verir.
Örgü ören öğrenciler ellerindeki işe konsantre olmalı ve günlerce bununla uğraşmalıdır. Ama işin sonunda, elle tutulur ve hissedilir bir güzellikle ödüllendirilirler. Sıfırdan bir şey yaratmayı öğrenirler, sıkı çalışmanın ve el işinin değerini öğrenirler.
Rudolf Steiner bu durumu şöyle açıklıyor: “Böylesine bir uğraşın değeri, insanı bir taraftan teknik bir dünyayla tanıştırıp hareket geçirirken, diğer yandan dikkatin gücünü eğitmesinden oluşur.”
Mutluluk ve özsaygı
Ve son olarak, örgü örmek ruha iyi gelir ve özsaygı gelişimine katkı sağlar.
Waldorf okullarında elişi ve güzel sanatlar öğretmeni olan Nicole Nicola şöyle diyor: “Ellerle çalışmak, matematik becerilerine katkı sağlıyor. Aynı zamanda, beyindeki başka tür öğrenimlerin gerçekleşmesine yardım eden belli bölgeleri geliştirdiğini de biliyoruz. Tüm bunlar kesinlikle doğru ve bilimsel olarak kanıtlanmış. Ancak başka bir faydası daha var örgü örmenin. Özsaygıyı geliştiriyor ki bu günümüz gençlerinin ve eğitim anlayışının büyük ölçüde eksikliğini hisettiği bir özellik.”
Araştırmalar örgü örmenin özgüveni artırdığını ve başarı hissi oluşturduğunu gösteriyor. Bilişe ve hafızaya olan faydalarının yanı sıra, kaygı ve stres duygularının azalması, kronik ağrıların hafiflemesi ve mutluluk ve özgüvende artış dahil olmak üzere birçok duygusal faydası mevcut.
Örgü örme tıpkı dinlenme, oynama, sosyal ve duygusal öğrenme, müzik veya resim gibi yoğun bir akademik gün içinde vakit ayırmayacağınız bir uğraş izlenimi verebilir. Ancak, özellikle STEM (fen, teknoloji, mühendislik, matematik) odaklı dünyamızda, bu ve benzer başka temel becerileri okuldaki çocuklara öğretmek için ne kadar harika bir araç olduğu ortada.
Steiner ve Waldorf öğretmenleri için el işi, kullanışlı bir uğraş olmanın çok daha ötesinde. Onlara göre el işi; sınavlarda iyi notlar almanın ya da iyi bir iş bulmanın değil, öğrenmeyi derinleştirmenin ve çocukları bütüncül olarak eğitmenin bir yolu.
Steiner’ın dediği gibi, “Yalnızca zihni meşgul eden kafa işi, tek başına ruha ulaşamaz.”
Kaynak: http://phillywaldorf.com/why-waldorf-students-knit/?fbclid=IwAR3goqC-fhJLwwao3LH0HTh9ZeAoMYj_7UsmHFxYXN-5Dh5iZBGBbezmM1U