Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Müfettişlerin Hocası Prof. Dr. Mustafa Aydın vefat ettiğinde kaleme aldığım bu yazıda cevabı bulacaksınız.
Eğitime önem verdiğine inandığım Milli Eğitim Bakanı Sayın Ziya Selçuk'un denetim sistemi yapılanmasında bu hassasiyeti göstermesini ümit ederim.
...........
Türkiye bir değerini daha kaybetti. Müfettişlerin hocası, değerli insan Prof. Dr. Mustafa AYDIN vefat etti. O, çok iyi bir hocamızdı.
Öğretmenlik eğitimimizi aldığımız üniversitelerde öğrenim hayatımızı siyasi bir çekişme içinde geçirdik. 80 sonrasıydı ama bağlı olduğumuz düşünceleri en doğru fikir olarak görüyor, tüm diğerlerini yanlış olarak kabul ediyorduk.Sık sık aramızda tartışma çıkıyordu. Sağ-sol tartışmaları kaçınılmazdı ama sağ görüşlü öğrenciler arasında da tartışmalar çıkıyor, milli görüşçüler, ülkücüler, nurcular, diğer cemaat mensupları kendi doğruluklarını ispatlamaya çalışıyordu. Öğrenciler neredeyse birbirlerini düşman görüyordu. Ben de Milli Görüşçü biri olarak kendi fikrimin dışındaki tüm yaklaşımları reddediyor, onlarla fikri savaşlar veriyordum. Benim gibi düşünmeyenlere saygı duymuyor onları bu ülke vatandaşlığına yakıştırmıyor, başı açık her kadını, ibadet etmeyen her erkeği ülke dışına atılması gereken biri olarak görüyordum. Bu şekilde mezun olduk, öğretmenliğe başladık.
Öğretmenliğin ilk yıllarında kendim gibi düşünen arkadaşlarım çoğunluktaydı. Diğer kişilerle arkadaşlık etmiyor bazen selam bile vermiyordum.
Müfettiş olmaya karar verdim ve üniversite sınavına girerek İnönü Üniversitesi Eğitim Yönetimi ve Denetimi bölümünü kazandım. Bu bölümü kazanan 40 civarında öğretmen vardı. İlk yılda sınıfta tartışmalar çıkıyor, ders aralarında siyasi gruplar ayrı masalarda otuyor, birbirimizi ötekileştirmeye devam ediyorduk.
Mustafa AYDIN Hocamız ilk dersine girdi. Yaşı 60 civarında bir insandı. Bir ders içinde neredeyse öğrencilerin tamamına yakınına ismiyle hitap etmeye başladı. Genç, zeki bir insan olmama rağmen bunu ben asla başaramazdım. Kendisine hayran oldum. Onun bu davranışı, her bireye bir insan olarak değer verdiğinin göstergesiydi. Bir konuda arkadaşlarımızın fikirlerini sorar, sorunlara çözüm üretmemiz yönünde zihnimizi kanalize ederdi. Bu süreçte birbirimizi dinlemeyi ve anlamayı öğretti bize. Tekrar vurgulamak isterim. Birbirimizi dinlemeyi ve anlamayı öğretti.
Biz birimizi dinledikçe ve anlamaya çalıştıkça aslında hepimizin bu ülkenin insanı olduğunu ve ülkemizin iyiliği için çaba harcadığımızı, kimsenin bu ülkenin kötülüğünü istemediğini, farklılıklarımızın az, ortak yanlarımızın fazla olduğunu gördük.Zamanla farklı fikirdeki arkadaşlarımızla aynı masalarda oturmaya, arkadaş hatta dost olmaya başladık. Birbirimizi kabullenmeyi, sevmeyi ve saygı duymayı öğrendik.EYD’de, birinin bizimle aynı siyasi düşüncede olup olmadığına bakmadan, doğrusuna “doğru” ; yanlışına “yanlış” demeyi, yapana değil yapılana odaklanmayı öğrendik.
Biz Aydın hocadan, çalışkan olmayı, fedakar olmayı, merhametli olmayı, adil olmayı, kimsenin hakkının yememeyi, memleket çıkarlarını her şeyin üstünde tutmayı, araştırmayı, öğrenmeyi, doğruyu bulmayı ve doğrunun yanında olmayı kısaca “ADAM” olmayı öğrendik.
İşte, bizi “tek devlet”, “tek millet” yapan ve bu ülkeyi bir arada tutan değerler bunlardır. Aydın hoca, bu ülkeye bu değerlere sahip öğrencilerini miras bırakmıştır.
Bizlere hakkını helal et, nur içinde yat, sevgili hocam!
27 Mayıs 2016
Doğan CEYLAN