Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
ZİYA HOCAM’A AÇIK MEKTUP
Allah’ın Aybastı’sının bir köyünde öğretmen olarak çalışan birinin koskoca Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanına hitaben “Ziya Hocam” demesi de ne oluyor, diyebilirsiniz. Hatta bu ne laubalilik diye de çıkışabilirsiniz. Valla arkadaşlar ilk defa bir meslektaşımız bakan olunca mutluluğuma verin, heyecanıma sayın, ne derseniz deyin, karar sizin. Değerli meslektaşıma, Ziya Selçuk Hocam’a izninizle yazdığım açık mektubu sizinle paylaşacağım.
Değerli Ziya Hocam,
3 Eylül günü bismillah deyip yeni bir eğitim öğretime başlarken ekranlarda sizin mütevazı, samimi ve sıcacık muhabbetinizle ilk mesaimizi doldurduk. Sadece bana değil tüm meslektaşlarıma ilk cümleniz kocaman bir umut oldu. “Merhaba, ben Öğretmen Ziya!”
Belki de öğretmenler odasında on beş arkadaşımın, Türkiye’de 1 milyon meslektaşımın ayni anda aklından geçen ilk tepki “ Vay be, demek ki öğretmenden de bakan oluyor” düşüncesiydi. Fakat şaşkınlığımızda da haksız sayılmazdık. Bu zamana kadar uygun kriterlere(!) sahip arkadaşlarımızın en fazla müdür olabileceğini görmüş ve öyle özümsemiştik. Örneğin ben, amirlerim ya da konuyla ilgili büyüklerim (!) son üç yıldır okul müdürlüğü mülakatlarında beni uygun görmeyip biraz daha beklemem için 43, 45 ve 47 gibi puanlarla şahsıma subliminal mesajlar göndermişlerdir. Ben de bu amirlerimi ve büyüklerimi saygı ile karşılamış, kuyruğumu kıstırıp elimden geldiğince teşkilatımıza katkıda bulunmaya devam etmişimdir.
Kıymetli hocam,
Göreve başlamakla beraber birçok hedefler koyup bizden zaman istediniz ve bu hedefleri ancak bizlerin duası ve desteği ile başaracağımızı söylediniz. Biz düne kadar kendimizi Eminönü’nde yem bekleyen güvercin sanırken sizinle yeniden öğretmen olduğumuzu anladık. Bir veli okuldan üzgün çıkarsa hesabını öğretmene sorarım tehdidinden beri veliden hakaret işiten hatta dayak yiyen bir grup güvercinken birden bire öğretmen olarak hayata dönmemizin bize verdiği özgüven ile başaramayacağımız hedef kalmaz evelallah.
Ziya Hocam,
Büyük usta Neşet ERTAŞ’ın ölüm yıl dönümünü andığımız bu günlerde güzel bir twitinizi okudum. “Benim bozkırımın tezenesi… Senin ismini yüzyıllar sonrasına taşıyamaz, senin sesinin yanına yeni sesler, senin gönlünün yanına sencileyin atan gönüller yetiştiremezsek; ‘hata bizim, günah bizim, suç bizim’ olsun.” diye yazmışsınız.
Bu sistem çok Neşetler harcadı hocam. Harcamaya da devam ediyor. Aslında bir sistemdir tutturduk tüm sorumluluğu onun üstüne atıyoruz. Öz eleştiri yapmak gerekirse biz de hatalıydık sayın hocam. Çocuklarımız küçük yaşlarda ezberci ve rekabete dayalı bir eğitimin kurbanı oldular. Yarış atı misali hem çocuklar hem de velileri yarıştı. Merkezden gelen ödev yasağına inat bir eşek yükü ödev verdik körpecik çocuklara. Talim Terbiye sporu, sanatı destekleyen ders programları koyarken önümüze biz beden eğitiminden, müzik dersinden hatta öğle arasından çalıp deneme sınavı yaptık yavrularımıza. Ve ertesi güne kapıların dış yüzüne asıldı sınavın sonuçları. Birincilere bayrak töreninde hediyeleri verildi. Genelde de o hediye ucuz diye kitap oldu. Peki, o deneme sınavı şampiyonu çocuk o kitabı okudu mu? Okumadı. Niye okusun ki. O kitabı okuyana kadar 100 soru daha çözebilirdi ki. Zaten ne evde ailesini ne okulda müdürünü kitap okurken görmemişti. Hükümetimiz dershaneciliği kaldırırken ilkokul birinci sınıflarda kelime sayısı sayılarak okuma yarışmaları, ikinci sınıflarda deneme sınavları yapılıyor. Çocuklar kendini ifade etmek yerine sorulan soruların karşısında cevap şıklarını bekliyorlar. Öğretmenler odasında doların çıkışı, borsanın inişi altının değeri konuşuluyor. Aslında biz de sütten çıkmış ak kaşık değiliz hocam.
Eğitim kelimesinin yerinde yeller eserken öğretim ise bir dinozorun kaderi gibi kafa sabit, sadece vücut olarak büyüyerek aldı başını gidiyor. Eğitimin kalitesi sayılarla ölçülü verdi. İçi boş kocaman kocaman sayılarla… 3bin okul inşaatı, 30bin akıllı tahta, 900bin tablet bilgisayar, 5milyon metre kare arsa, 70 net, %75 başarı, %98 okullaşma oranı, 70bin taşıma servisi, 9 trilyon TL taşımalı öğrenci yemek bedeli, 5 milyon ücretsiz kitap… Peki? Hani yeni Neşet Ertaş’lar, Cahit Arf’lar, Aziz Sancar’lar, Metin Oktay’lar, Necmettin Erbakan’lar, Cemil Meriç’ler, Sabahattin Ali’ler. Hükümetimizin eğitime bu denli yatırımına karşın; Eğitim Bakanının bir müteahhit edasıyla değil de bir öğretmen edasıyla yaklaşıp da tüm kaynakların israf olmayıp verimli bir çıktıya dönüşeceğinin ilk kanıtı olacaksınız inşallah sayın bakanım. Pardon kıymetli hocam.
Metin Savaş Güleç, 04/10/2018