Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Çocuklarda çok yoğun olarak görülen bu tuhaf heves, onların yaşamı daha kolay kavramasına yarayan hayret verici bir durumdur.
Çocuklar yetişkinleri tuhaf bir dürtüyle bilmeden taklit ederken kendilerini geliştirirler. Çocuklardaki bu içsel dürtü olmasaydı hiçbir ebeveyn çocuğunu eğitemezdi.
Örneğin, on aylık bir çocuk için ayağa kalkmak oldukça zor ve zahmetli bir iştir. Bu çağdaki bir çocuğun ayağa kalkıp yürüme çabası ancak içindeki itici güç olan “taklit” hevesi sayesinde gerçekleşir. Çocuk bu itici güç sayesinde anne babası gibi ayakta durma hevesi ile düşe kalka ayağa kalkma çabasına girer. Bu çaba bilinçli değildir, bir buyurucu iç kılavuzun çocuğa yön vermesi sonucudur.
Çocukta taklit hevesi oluşturan buyurucu iç kılavuzun itici gücü olmasa onu ne kadar teşvik ederseniz edin, ona ne kadar ödüller verirseniz verin, ne kadar övücü sözler söyleseniz söyleyin, çevresindeki yetişkinler ayakta durmuyorsa çocuk ayağa kalkmayacak ve yürüyemeyecektir. Veya çevresindeki yetişkinler hiç konuşmuyorsa çocuk da konuşmayacaktır. Zira çocuğun konuşma becerisi ancak taklit ederek gerçekleşir.
Çok kolay zannedilen konuşma eylemi, insan davranışları içinde en zor olanıdır. Vücudun en kontrol dışı bölgesindeki incecik ses tellerinin kontrolü “taklit” hevesi olmasa imkânsızdır. Bu imkânsız ve zor olan işlevi çocuk, yanındaki yetişkinleri taklit ederek, bıkmadan, usanmadan, yorulmadan birkaç yıl boyunca egzersizler yapa yapa gerçekleştirmeye çalışır ve bir süre sonra taklitlerin yardımıyla başarır. Bunu bir yetişkin asla çocuğa öğretemez. Çocuk konuşmayı kendi öğrenir.
İşte minik bir çocukta birkaç yıl devam eden bitmek bilmez enerjinin kaynağı, taklit hevesinin verdiği çaba ile oluşur.
Bütün bunlar bir çocuğun yaratıldığı ilk dakikadan itibaren içine yerleştirilmiştir.
Bu heves akıllı bir ebeveyn için en büyük yardımcıdır fakat birçok ebeveyn çocuktaki bu coşkulu hali kendisi adına yorucu bir mücadele olarak gördüğünden söndürmeyi marifet zanneder.
Örneğin, sigara içen bir yetişkinin davranışları çocuğun içindeki taklit duygusunu tetikler. Tıpkı yürümeye karşı zorunlu bir yönelişle ayağa kalkma çabası içine giren çocukta olduğu gibi elinde sigara ile çocuğun karşısında görünen bir yetişkin de çocuğun içindeki taklit dürtüsünü uyandırır. Çocuk karşı konulmaz bir istek ile “bir yetişkin gibi” sigarayı yakmak, parmak uçlarında tutmak, dumanı üflemek ister. Bazen eline aldığı bir çöp parçasını bazen de yediği çubuk şeklindeki krakerleri sigara gibi hayal edip ebeveynini taklit eder.
Böyle bir durumla karşı karşıya kalan ebeveyn çocuğunun sigaraya başlamaması için (sigarayı bırakmayı tercih etmek yerine) ondaki “taklit enerjisini” söndürmeyi tercih eder. Taklit davranışlarını yasaklar, engeller, çocuğa kızar veya “Ben içiyorum ama iyi bir şey değil, sen içme.” gibi çocuğun anlaması imkânsız ifadeler kullanır.
Bu mücadelede çocuğun ebeveynini taklit etmeyi bırakması, içindeki dürtüyü bastırmak zorunda kaldığını ifade eder. Bastırılan taklit duygusu çocuğun yaşamını zorlaştırır.
Dolayısıyla, çocuk terbiyesine karar vermiş ebeveynin ilk yapacağı şey, çocuğundan beklediği tavır ve davranışları öncelikle kendisinin kazanmasıdır.
Katı kalpli bir yetişkinin yanında bulunan çocuktan yumuşak kalpli olması beklenemeyeceği gibi, suni davranışlarla yaşamaya alışmış bir yetişkinin yanında doğal davranışlı bir çocuğun yetişmesini de beklememek gerekir.
Erken çocukluk döneminde çocuk terbiyesi taklitlerden ibarettir. Bu dönemde çocuk ebeveynin aynasıdır.
Çocuklarda görülen anormal davranışlar, sanki anne babayı ikaz gibidir. Anne babalar çocuklarında gördükleri anormal davranışları bastırmak yerine o davranışların kaynağının kendilerinin taklit edilmesi ile oluştuğunu düşünerek kendilerine çeki düzen vermelidir.
Bir çocuğun özünden taklit isteğini alırsanız o çocuğun öğrenme heyecanı biter. Bitmiş olan öğrenme isteğinin birçoğunun temelinde çocuğun kendisine örnek olacak bir yetişkini bulamaması, taklit edecek birisini kendisine rol model olarak edinememesi olduğunu görüyoruz.
Çocuklar etraflarında gördükleri yetişkin davranışları ile kendi fıtratlarını tetikler ve böylece kişilik oluşumunun itici gücünü elde ederler. 〰️Doğal Ebeveynlik kitabından alıntıdır.〰️
Adem Güneş