Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Gelmiş geçmiş bütün uygarlıklar matematiğe neredeyse birincil önem vermiştir. Hemen her ülkenin eğitim sisteminde matematik öğretimi anadil öğretimi kadar önem taşır. Bunun nedeni, yalnızca, matematiğin “günlük işlere yarayan bir araç” olması değildir. İnsanlar onun farkına varsa da varmasa da o kendi başına vardır. Bilim denilen şeyi, bütün görkemiyle özünde bulundurur. Matematiği bilimin bir aracı olarak düşünüp; “Doğa’nın kitabı matematik diliyle yazılmıştır” diyen Galileo’ya da hak vermeliyiz. Bunu hak ettiren pek çok örnek vardır.
Bütün insanlara doğanın yasalarını öğretmeyi amaçlamadığımıza göre, matematik öğretiminin bu denli yaygın oluşuna başka gerekçeler aramalıyız.
Bertrand Russell, insanın neden matematik öğrenmesi gerektiğini ciddi olarak incelemiş ve “… arzu edilen şeyin sadece yaşamak olgusu olmayıp, yüce şeyler üzerinde düşünerek yaşamak sanatı olduğunun hatırlanmasında yarar vardır.” demiştir.
Eğitim ve kültür sistemlerimiz, insanların resimden, müzikten, şiirden, heykelden; kısaca sanattan zevk almasını istiyor. Bu istek, Russell’in söylediği yüce şeyler kapsamına girer.
Matematiği de bu kapsamda saymak gerektiği apaçıktır. Matematiğin, bütün insanların biricik ortak dili olduğu, günlük yaşam için yararlı olduğu, doğa olaylarını açıklayan bir dil olduğu ve kendi kendisine yeten bir bilim olduğu yadsınamaz. Ama bütün bunların ötesinde, Russell’in yüce şeyler’i arasındadır: “Matematik bir sanattır.”
Çünkü, bir sanat dalında arayacağınız her yüce şey matematikte vardır.
Bireyler, hangi meslekten ve hangi sosyal sınıftan olursa olsun, anlasalar da anlamasalar da sanattan korkmazlar. Hatta, sanattan anladıkları izlenimini vermeye çalışırlar. Şiir ve roman okumasalar bile, zorunlu kalınca tiyatroya, konsere ya da bir resim sergisine bile giderler. En azından, biraz eğitimli kişiler, böyle davranırlar.
Öte yandan, çoğu insan, hiç çekinmeden, “matematikten hiç anlamadığını” övünce dönüşmüş gizli bir öfkeyle söyler. Bu, özellikle, eğitim görmüş kişilerde böyledir. Matematiği hiç bilmediğini gururla söyleyen siyasetçi, sanatçı, sosyolog, psikolog, tarihçi yanında pek çok ekonomist de görebilirsiniz.
Bu olgu, dünyadaki eğitim ve kültür sistemlerinde liberal eğitimin başarısının apaçık göstergesi ve matematik eğitiminin ise apaçık başarısızlığının delili midir?
Oysa, bir karşılaştırma olanağı olsa, çoğu kişinin bildiği matematiğin, bildiği sanattan daha çok olduğu görülürdü. Hemen herkes matematiğin temel kavramlarını bilir: Saymayı bilir. Mukayeseyi bilir. Toplamayı, çıkarmayı bilir. Biraz eğitimli olanlar, çarpma ve bölmeyi bilir. Üçgen, dörtgen, çember, küp, küre gibi başlıca geometrik şekilleri bilir. Simgelerini görünce fonksiyonu, türevi, integrali anımsar. Ama, sanata özel ilgisi olmayan kişiler sanatın temel kavramlarını bilmezler. Bu olgu, dünyanın her yerinde böyledir.
Gene de, matematikçiler, matematik öğretiminde, yüzyıllardır bütün dünyada süregiden ciddi bir başarısızlık olduğunu kabul ederler. İnsanlar, biricik ortak dillerini, ortak kültürlerini; yani matematiği öğrenemiyorlar; ondan soğuyorlar, ondan korkuyorlar, ondan nefret ediyorlar.
“Bu neden böyle olmuştur?” sorusuna Timothy O’Mera şu yanıtı veriyor:
“Matematikçiler kendi kendilerine yeterlidir; her yaptıklarının yerinde olduğunu önceden varsayarlar; bireylere büyük hoşgörüleri vardır; sosyal görünümü ve uyumu pek önemli saymazlar; genç yaşta üstün bilgi düzeyine ulaşırlar, ondan sonra bir tür can sıkıntısı başlar; bu da onların öğretmelerini engeller.”
Jerry P.King, bilgece çözüm öneriyor:
“Matematik öğretimine yavaş yavaş estetiği katma zamanı gelmiştir.”
dedikten sonra ekliyor:
“Soylu olsun olmasın, aynı anda hem ayrıcalıklı hem de sorumsuz olan hiçbir sınıf uzun süre varlığını koruyamaz. Matematikçiler kendilerini duvarların içine kapatmışlar, matematiği altı kuşak boyu üniversite öğrencilerinden uzak tutmuşlardır. Bu böyle sürüp gidemez.”
Matematikçilerin, çocuklara ve gençlere, evrensel bir dili, bir sanatı öğretme borçları vardır. İnsanlar, matematiği bir dil olarak kullanmalı; onu, üzerinde düşünülecek yüce şeylerden biri olarak görmelidir. İşte o zaman, matematikçiler görevlerini yapmış sayılırlar.
Timur Karaçay – Matematik Sanatı
Matematiksel