Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Her zaman matematikten nefret etmiştim. Şimdi aniden kendimi trigonometri öğretirken buldum. Chicago Devlet Okullarında özel eğitim sertifikasına sahip bir İngilizce öğretmeniydim ve okulum sertifikalı özel eğitim öğretmenleri sıkıntısıyla karşı karşıya kalırken, ortaokul öğretmenliği ile orta seviye bir trigonometri sınıfını birlikte öğretmek için çekilmiştim. .
Öğrencilerim matematikte iyi olmadıklarını düşünerek hesaplamalarla mücadele ettiler. Benim gibi, matematikten nefret ettiler. Bu hesaplama işlemlerini tekrar tekrar çalışmanın anlamı neydi? Neyi anlamaya çalışıyorduk ki? İşin aslı, ben de öğrencilerle aynı fikirdeydim.
Fakat trigonometri yavaş yavaş benim için günün en güzel dersi olmaya başladı. Uzun yıllarımı İngilizce’yi ve okumayı öğreterek geçirdikten sonra, her zaman yaptığımın ötesine geçmeye zorlanmıştım. Bir işte yeniyseniz, yeni bir bakış açınız olur. Risk almaya hazır olursunuz. Her şeyi denemeye hazır olursunuz, çünkü bir şeyin nasıl yapılması gerektiğini bilmezsiniz.
Öğrencilerin matematik çalışmalarında kişisel anlamlar bulmaları ve yaratıcılığı tecrübe etmeleri için yardımcı öğretmenimle birlikte farklı bir bakış açısıyla destekleyici dersler hazırlamak için çalıştık.
Küçük bir çocuğa anlatır gibi…
Matematikte pek çok öğrencide stres yaratan şeyin, onlardan tek bir doğru cevaba ulaşmalarının beklenmesi olduğunu fark ettim. Bu, benim çok adımlı denklemler konusunda bocalayan farklı öğrencilerim için özellikle zordu. Ben ve öğrencilerim doğru cevabı bulmaya odaklanmak yerine, doğru cevaba varma sürecine odaklandık.
Ana fikir şuydu: Eğer bir şeyi küçük bir çocuğa anlatacak kadar basitleştiremiyorsanız, o şeyi asla tam olarak bilmiyorsunuz demektir.
Bu benim öğrencilerime verdiğim görevdi. Basit bir dilin ve görsellerin, karmaşık bir konuyu açıklamak için nasıl kullanılabileceğine dair örnekler inceledik. Ardından öğrenciler bocaladıkları bir çok adımlı denklem seçtiler. Eşlerle ya da küçük gruplar halinde çalışarak, kendi düşünme şekilleri ve denklemi çözmek için gerekli aşamalar üzerine adım adım konuştular. Takım arkadaşları, fikirlerin en basit düzeyde açıklanması için, soru sormak ve açıklık getirmek konusunda teşvik edildi.
Öğrenciler açıklamalarını, küçük bir çocuğa anlatılabilecek kadar basitleştirecek şekilde düzenleyerek yazdılar. Açıklamalarını yazdıktan sonra, yardımcı öğretmenle birlikte öğrencileri kartlar ve renkli kalemler kullanarak kısa kitaplar yazmaya teşvik ettik. Öğrenciler fikirler üzerine detaylı bir şekilde konuşmak ve kitaplarını resimlemek için küçük gruplarıyla birlikte çalıştılar. Eğer bocalarlarsa, birlikte bir kitap hazırlamak için bir başka bir öğrenciyle eşleşebiliyorlardı.
Başka öğrencilerle paylaşmak, fikirlerini yeni ve farklı yollarla açıklamalarına yardımcı oldu ve bu da öğrencilerin daha derin bir öğrenme yaşamalarını sağladı. Öğrenciler nasıl düşündüklerini ve düşünme süreçlerini diğer çocuklara açıklarken aslında meta-bilişsel olarak düşünmeye zorlandılar. Ve tüm sınıf, akranlarının düşünme süreçlerini dinleyerek matematikteki farklı bakış açılarına erişme olacağı buldu. Ayrıca hepsi de matematik dersinde yazı ve sanat yeteneklerini nasıl kullanabildiklerini görmekten heyecan duydular.
“Hikayeli problem”e hikaye yazmak
Sınıftaki matematik dersinde sıklıkla gözden kaçırılan şey, aslında matematiğin zaten içinde hikayeler ve gerçek hayatla bağlantılar barındırdığı gerçeğidir. Bu, “hikayeli problemler” şeklinde kendini gösterir. Fakat hikayeli problemler genellikle birbirinden ayrıktır. Her biri ayrı bir konuyu içerir ve büyük tek bir bir hikaye anlatmazlar.
Bir başka sorun ise matematikteki gerçek hayat unsurlarının genellikle öğrencilerin hayatlarındaki gerçek meselelerle bağlantılı olmamasıdır. Matematik problemleri, örneğin birinin evine yeni bir halı alabilmesi için alan hesaplaması yapması ile ilgili olabilir. Hikayeli bir problem, yeni bir ağaç diken ve bu ağacı desteklemek için gerekli olan telin uzunluğunu hesaplama ihtiyacı duyan bahçe düzenleyicileri ile ilgili olabilir. Tüm bunlar öğrencilerin ileriki yıllarda birer yetişkin olarak yapacakları şeyler olabilir, ancak ergenlerin şu anki hayatlarında tecrübe ettikleri konularla ilgisi yoktur.
Ben hikayeli problemleri, matematik tabanlı kurgu öyküler ile matematiği öğrencilerin hayatlarına bağlamak için bir fırsat olarak kullandım. Öğrenciler ilk olarak matematik kitaplarındaki bölümün üzerinden geçmek ve hikayeli problemleri bularak kartların üzerine yazmak için küçük gruplar halinde çalıştılar. Ardından öğrenciler tüm soruları bir bütün olarak görmek için kartları yere serdiler: Matematik kitaplarının bu bölümündeki 10 ya da daha fazla sayıdaki problem arasından birlikte gruplayabilecekleri beş benzer problem var mıydı? Bu problemleri çözmek için hangi problem çözme becerileri gerekiyordu?
Bu birbiriyle bağlantısız beş hikâyeye bakarak birbiriyle bağlantılı fikirler ortaya koymaya çalıştılar. Problemde geçen isimler için arka plan hikayeleri oluşturdular ve bu süreçte onları daha gelişmiş karakterlere dönüştürdüler. Karakterin neden bu problemi çözmesi gerektiğine ilişkin zorluklar ve sebepler belirlediler.
En sonunda, oluşturdukları hikayeli problemleri birleştirdiler ve bu senaryoları birbirine bağlamak için daha uzun bir anlatı geliştirdiler: Matematik problemlerine dayanan kapsamlı bir hikaye! “Hayatta kalma” ortak bir temaydı. Bir grup bir zombi felaketi hakkında yazdı, bir diğer grup ise bir uzaylı istilasını hayal etti. Hepsi de, karakterlerin problemleri çözmek zorunda kaldıkları ve hayatta kalmalarına yardımcı olacak becerileri kullandıkları durumlardı. Bu hikayelerin öğrencilerin gerçek hayatlarında yeri yok elbette, fakat halı satın almaktan ya da bahçe düzenlemelerinden daha ilgi çekici oldukları kesin.
Kendi ilgi duydukları konularda hikayeli matematik problemleri oluşturmak için yaratıcı yazma yeteneklerini kullandıklarında öğrenciler derse çok daha fazla ilgi gösterdiler. Diğer grupların yazdıkları hikayeleri okumak ve içindeki matematik problemlerini çözmek istediler. Hikayeler öğrencilerin motive olmalarını sağladı; çünkü “Bunu neden öğrenmemiz gerekiyor?” sorusuna bir cevap buldular.
Kaynak: https://edut.to/2Q7daLV