Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Köyde öğretmen olmak kolay değil. Toprak yollarda yaya yürüyeceksin. Eşyaların at, merkep veya insan sırtında köye ulaşacaktır.
Seni bekleyen öğrenciler seni gördüklerinde köşelerden bakıp kaçacaktır. Köy çocuğunun kaçması saygıdır. Elbisesi yırtık veya eskidir. Utandığından kaçarlar.
Köye vardığında bazen yıldızlara komşu olursun. Bazen bir ovada kaybolursun. Her durumda da yalnız ve cehaletin karşısında nöbetçisin. Okuyanı var. Bileni var, bilmeyeni var. Sen sonradan bileceksin. Dostların var olduğunu sonra anlayacaksın. Dostları olduğunu sonra anlayacaklar. Yıllar geçecek. Sen gideceksin nöbete gelen, aynı duygularla hareket edecek.
Anadolu köylüsü merttir. Misafir perverdir, çalışkandır. Seni dinler. Bildiğini yapmaktan, kolay vazgeçmez adetlerine geleneklerine ve göreneklerine bağlıdır. Birden değişmesini beklemeyeceksin. İşini tam ve doğru yapıp, seni takip edenler fark edeceklerdir.
Kendi köyümde bile öncü ve örnek olmak istediğim hareketlerde de çok zorlanmışımdır. Başta ailem karşı çıkmıştır. Basit görünse de zordur. Köyde ot ve buğday saplarını taşımak için kızak kullanılıyordu. Kağnı arabası var kullanılmıyordu. Yaylaya giderken veya uzak pazarlara patates, elma, armut satmaya giderken kullanılıyordu. Ben babam evde yokken ot taşımada kağnıyı kullanmaya karar verdim. O gün bizim evde kıyametler koptu. Yapılan işin güzelliği akşamdan herkesi susturdu. Babama şikâyet olduysam da babam yüzüme bakıp, gülümsedi.
Babam ertesi sabah kasabaya gidip, kağnı arabasına firen alıp, taktı. Firen takınca kağnılar cazip hale geldi. Bu rahatlığı gören köylülerimizin çoğunluğu kızakları bırakıp, kağnı arabası kullanmaya başladılar.
Köyde öğretmen olmak onurdur. Okur yazarı azdır. Annelerin ve babaların gurbetteki oğlundan gelen mektubu okuyacaksın, mektuba cevap yazacaksın. Şimdiki zaman mı telefon olsun da sesini duyasın. Hatta çok samimi olduğun gençler sevgilisine mektup yazmayı sana teklif edecektir. Sen köysün. Köy senindir. Sen herkesin sırdaşısın. Dert ortağısın. Çare bulanısın.
Köyde köylünün hastasını ziyaret edip şifa dileyeceksin. Tohum ekene yardım edeceksin, kolay gelsin diyeceksin. Ağacını aşılayacaksın. Arısına, koyununa kuzusuna bakacak maşallah Allah daha çok versin diyeceksin.
Öğretmen köyde muhtarın en güvendiği kişidir. Köyde devletin adamısın. Vatandaşın İlmühaberini olduracaksın ki çocuğuna nüfus cüzdanı alsın. Hayvanını pazarda satsın. Senet yazacaksın ki tarlasını alsın veya satsın. Dilekçe yazacaksın ki, köyün yolu, suyu yapılsın. Sözleşme yazacaksın ki, muhtar bekçisini, korucusunu, köye çobanını tutsun. Bilmiyorum yazmadım deme şansın yoktur.
Mektup birinci derece haberleşme aracıydı. Tebrik kartları özel günlerde gönderilirdi. Telgraf ve faks acil durumlarda kullanılırdı. Telefonlar Mayotteliydi. Telefon edeceğini postaneye yazdırır sıra beklenirdi. Sıra gelirse konuşurdun. Belki bir günde sıra gelmeye bilirdi,
Ülkenin nüfusu otuz milyonlardaydı. Köylerin çoğunda yol, elektrik ve su yoktu. Sular köy çeşmesinden alınırdı. Zamanla teknoloji hızla gelişerek, bu açık kapatıldı. Şimdi seksen milyonluk bir Türkiye sanayi ve ekonomisi devleşmiştir. Her evde gerekli eşyaların yanında nerdeyse bir otomobil bulunmaktadır.
Bu gelişme trafik denen bir canavarı da beraberinde getirmiştir. Şehirlerde araçla bir yerden bir yere varmak saatler almaktadır. Toplu taşımaya önem verilmesi ancak gündeme gelmiştir.
Bazı köylerimiz boşalmış, bazıları ise lüks olmuştur. Köyde okul ve caminin yanında kooperatifler dükkanlar, çiftlikler, soğuk hava depoları hatta fabrikaları olan köylerimizde var.
İşte bütün bu evreleri geçirip, bugüne köy ve köylüyü ulaştıran, demokrasi ve cumhuriyettir. Cumhuriyet yönetimi ile yapılan yenilikleri Türk köylüsünü buralara getirmiştir. Atamız “Köylü milletin efendisidir “özdeyişiyle köylümüzün saygınlığını artırmış. Üretimdeki yerini belirlemiştir. Kısa zaman içerisinde ülkemiz tarım alanında kendine yeten ülke haline gelmiştir.
Bin dokuz yüzlü yılların sonun son çeyreğinde uygulanan ekonomik model ve yapılan askeri darbelerde köylü köyünden göç eder duruma getirmiştir. Köyde tarlalar ekilmez, güzelim yaylalarda hayvanlar yayılmaz olmuştur. Hayvancılık besi hayvancılığına dönüştürülmüş durumdadır. Köylü köyünü bırakmış tarlasını ekmez, yaylasına gidemez olmuştur.
Dünyada ulaşım kolaylaşmış en uzak yerlerle ticaret başlamıştır. Noksanlar bu yollarla giderilmeye başlanmışsa da ülkemizde işlendiği sürece her şeyiyle kendine yetebilecek kutsal topraklar üzerinde oturduğumuz bir gerçektir.
Anadolu topraklarına ayak bastığımız 1071 Malazgirt zaferiyle yurt edindiğimiz, her karışını şehit kanlarıyla sulanmış bu aziz topraklar dedelerimizin bizlere en büyük emanetidir. Yer yüzünde bizim gibi bir Kurtuluş Savaşı veren bir millet yoktur. Düşmanımız çoktur. Her zaman her yerde her durumda iç ve dış düşmanlarımıza karşı dikkatli ve uyanık olmak zorundayız.
Çoğu köylerimiz taşımalı eğitime geçtiği için okullar kapanmıştır. Merkezi okullarda eğitim öğretim devam etmektedir. Bu durumda bile köylere köyü tanıyan ve yönlendire bilen bir öğretmen verilmelidir diye düşünüyorum. Köyün öğrencilerini götürüp, getirme ve köyde oturma gibi görevleri olmalıdır. Artık internet çağındaki köyü köylüyü yönlendirmek gereklidir. Bu iş daha da zordur.
Bu gelişmeyi sağlayan bilim ve teknolojiye açık, bilimin gereğini yapan, cumhuriyet ve onun ekonomi devrimidir.
Cumhuriyet kimsesizlerin kimsesidir. Fazilettir.Yaşasın cumhuriyet yaşasın demokrasi. Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti .
HER TELDEN KİTABIMDAN
Paylaşımınız çok sağolun