Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Ama bazen son birkaç yıl içinde öğrendiğim bazı şeyleri biraz daha önceden bilseydim keşke.
Ancak bazen, son yıllarda öğrendiğim bazı şeyleri keşke biraz daha erken öğrenmiş olsaydım dediğim oluyor. Okullarda kişisel gelişim dersleri olsaydı diye de düşünüyorum bazen. Okullarda kişisel gelişim dersleri, ismen olmasa da muhtemelen vardı. Bu yazıdaki 16 şey hakkında en az bir öğretmen sınıfta mutlaka bir şeyler anlatmıştır. Ama ben hepsini unuttum ya da dikkat etmedim. Ya aklımda kalmadılar ya da o dönemdeki gerçekliğim o kadar farklıydı ki bu bilgileri kullanmak aklıma gelmedi.
Ancak hala okuldaki bazı derslerden birkaç saat çalıp bunları kişisel gelişim dersleri olarak kullanmanın iyi bir fikir olduğunu düşünüyorum. Bu pek çok öğrenci için faydalı olacağı gibi geniş bir açıdan bakıldığında toplum için de faydalı olacaktır.
İşte, keşke bana okulda öğretselerdi ya da çok daha erken öğrenseydim dediğim 16 şey:
1. 80/20 kuralı
Bu zamanınızı iyi kullanmanın en harika yollarından biridir. Bu kural özet olarak şöyle der: Elde edeceğiniz değerin yüzde 80’i eylemlerinizin yüzde 20’sinden gelir. Yani yaptığınız şeylerin çoğu zannettiğiniz kadar yararlı hatta gerekli bile değildir.
Bu kadar çok şeyi birden yapmayı bırakın ya da harcadığınız zamanı azaltın.
Eğer bunu yaparsanız, size gerçekten değer, mutluluk ve tatmin katan şeylere harcayacak daha fazla zamanınız ve enerjiniz kalır.
2. Parkinson Kanunu
Yaptığınız şeyleri zannettiğinizden daha hızlı yapabilirsiniz. Bu kanuna göre bir iş zamana yayılırsa büyür. Mesela kendi kendinize eğer bir hafta içinde bir çözüme ulaşacağınızı söylerseniz, problem giderek zorlaşır ve bir çözüme ulaşmak için çok daha fazla zaman ayırmak zorunda kalırsınız.
Bu yüzden zamanınızı çözümler üretmeye ayırın. Sonra kendinize problemi çözmek için sadece bir saat verin, koca bir gün değil. Ya da sadece bir gün verin, bütün bir haftayı değil. Bu, zihninizi çözümler üretmek için odaklamanızı sağlar ve sizi kısa zamanda eyleme geçirir.
Belki sonuç bir hafta zaman ayırdığınızdaki kadar mükemmel olmayacaktır. O zaman kendinize 80/20 kuralını hatırlatın. Ya da bazen kısa zamanda daha iyi sonuçlara ulaşırsınız çünkü işler gereğinden fazla karmaşıklaşmamış ve abartılmamıştır. Bu, işlerinizi daha hızlı halletmenizi sağlar, odaklanmanızı artırır, sürekli kafanızda taşıdığınızın sorunun üzerinizdeki ağırlığını azaltır.
3. İstiflemek
Sıkıcı ve rutin işler, erteleme kat sayınızı artırır ve sizi sıkar. Bu işleri hızla halletmenin iyi bir yolu onları istiflemektir. Bu, tüm bu işleri peşpeşe yapmanız anlamına gelir. Daha hızlı yapabilirsiniz, işleri peşpeşe hallettiğinizde çok daha kolay odaklanır ve bitirirsiniz.
Bugün yapmanız gereken bir dizi iş şöyle sıralanabilir: Masanı temizle, günlük maillerini cevapla, bulaşıkları hallet, üç telefon konuşması yap, yarın için alışveriş listesi hazırla.
4. Önce değer ver, sonra değer al. Tersini yapma.
Eğer aldığınız değerleri (para, sevgi, nezaket, fırsatlar vs.) artırmak istiyorsanız, verdiğiniz değerleri de artırmalısınız. Çünkü zamanla, öyle ya da böyle, verdiğiniz kadar alırsınız. Hiçbir şey vermeden almak çok güzel olurdu ama bu pek görülen bir durum değildir.
5. Proaktif olun, reaktif değil!
Eğer herkes reaktif olsaydı, çok az iş yapılırdı. Oturup bekler ve başkalarının bir şeyler yapmasını umardınız.
Daha faydalı ve işe yarar olan yol, proaktif olmaktır. Yani ilk eylemde bulunan ve topu başkasına atan değil oynayan kişi olmak. Bu sizi sadece beklemekten kurtarmaz, hayatınız üzerinde gücünüz olduğu hissi verdiği için keyif de verir. Sizi dış güçler tarafından yönetildiğiniz hissinden kurtarır.
6. Hatalar ve başarısızlıklar iyidir.
Çocukken her şeyi denersiniz ve öğrenene kadar hata yaparsınız. Biraz büyüyünce, mesela okulda, hata yapmamak gerektiğini öğrenirsiniz. Gittikçe daha az şey denemeye başlarsınız. Başkasının bir şeyler yapmasını beklemeye başlarsınız. Gerçekten, bir şeyi deneseniz ve başaramasanız ne olur? Acaba insanlar size güler mi? Belki de. Ama bunu deneyimlediğinizde, kısa zamanda bunun dünyanın sonu olmadığını anlarsınız. Ve aslında çoğunlukla insanlar sandığınız kadar önemsemez. Onların endişe etmeleri gereken kendi dertleri ve hayatları vardır.
Hayatta başarı genellikle hatalara ve başarısızlıklara rağmen vazgeçmemekten gelir. Ve de ısrarcı olmaktan.
Bisiklete binmeyi öğrendiğiniz günleri hatırlayın. Ne çok düştüğünüzü, canınızı yaktığınızı, belki de ağladığınızı, her seferinde kalkıp tekrar tekrar denediğinizi… Ve sonunda da bisiklete binmeyi öğrendiğinizi. Eğer tekrar 5 yaşınızdaki halinizle bağ kurabilirseniz ve her şeyi tekrar o halinizle yapmaya başlarsanız – tek bir ya da birkaç yanlışta ya da başarısızlıkta vazgeçen yetişkin yerine- çok daha ilginç şeyler yaşar, değerli dersler çıkarır ve çok daha fazla başarı elde edersiniz.
7. Kendinizi “dövmeyin”.
Yetişkinler neden kolay vazgeçer? Bence en büyük nedeni kendilerini çok fazla “dövmeleri”. Bu çok anlamsız bir alışkanlıktır. İçinizde sadece daha fazla gereksiz acıya neden olur ve değerli zamanınızı çalar. Bu alışkanlıktan bir an önce kurtulmaya çalışmak en iyisidir.
8. İyi olduğunu varsayın.
Yeni insanlarla tanışmak eğlencelidir. Ama aynı zamanda gerilimlidir. Hepimiz iyi bir ilk izlenim bırakmak ve konuşurken saçmalamamak isteriz.
Benim şimdiye kadar keşfettiğim en iyi yol kurduğum ilişkinin baştan iyi olduğunu varsaymak. Bu şu demek: En iyi arkadaşlarınızdan biriyle buluşmuşsunuz gibi davranın. Böylece karşınızdakiyle etkileşime olumlu bir zihinle girersiniz, gergin olan ile değil. Bu gerçekten çok işe yarar.
9. Retiküler aktivasyon sisteminizi kendi yararınıza kullanın.
Okulda organları ve vücuttaki sistemleri öğrendiğimi hatırlıyorum ama kimse bana retiküler aktivasyon sisteminden (insan beyninde odaklanmayı sağlayan bölüm) bahsetmedi. Çok yazık, çünkü bu öğrenebileceğiniz en güçlü bilgilerden biri. Zihninizdeki bu odaklanma sisteminin yaptığı şey şu: Düşüncelerinizi neye odaklıyorsanız, onları görmenizi sağlıyor.
Hepimizin istediğimiz şeye odaklanmaya ihtiyacımız var, istemediğimiz değil. Ve bu odaklanmayı kalıcı tutmaya.
Hedefler koymak ve onları sıklıkla gözden geçirmek, önemli olan şeye odaklanmanızı sağlayan ve hedefinize yaklaşmanız için eyleme geçmenizi sağlayan yollardan biri. Diğer bir yol ise dış hatırlatıcıları kullanmak. Mesela kağıtlara kısa notlar yazıp görebileceğiniz yerlere asmak iyi bir çözüm olabilir.
10. Tutumunuz gerçekliğinizi değiştirir.
Hepimiz birilerinin bize pozitif bir tutum içinde olmamız gerektiğini ya da tutumumuzu değiştirmemiz gerektiğini söylediğini duymuşuzdur. İyi bir tavsiye gerçekten. Ama bir sebep göstermeden bu sözleri onaylamak ve sonra tekrar eski davranışlarımıza geri dönmek çok kolaydır.
Ancak benim son yıllarda keşfettiğim şey şu: Eğer tutumunuzu değiştirirseniz, aslında gerçekliğinizi değiştirirsiniz. Mesela tutumunuzu negatiften pozitife çevirirseniz, daha önce görmediğiniz şeyleri ve bakış açılarını görmeye başlarsınız. “Neden bunu daha önce düşünmemiştim?” derken bulursunuz kendinizi.
Tutumunuzu değiştirirseniz, odaklandığınız şeyi de değiştirirsiniz. Ve hayatınızdaki her şey size bambaşka görünmeye başlayabilir.
11. Minnet duymak kendini mutlu hissetmenin en basit yoludur.
Eminin büyürken birileri bana sık sık halime şükretmemi söylemiştir. Ama eğer bu kişiler, hayatımdaki şeylere şükretmenin çok kısa bir sürede negatif bir ruh halinden mutlu bir haline geçmeme sebep olacağını söylemiş olsalardı, eminim çok daha sık şükrederdim. Minnet duymak, doğru şeylere odaklanmanızı sağladığı gibi çevrenizdeki insanları da mutlu eder. Bu da sizi daha fazla mutlu eder, çünkü duygular bulaşıcıdır.
12. Kendinizi başkalarıyla kıyaslamayın.
Ego kıyaslamak ister. Kendinizle ilgili iyi hissetmeniz için sebeplere ihtiyaç duyar (Yeni bir bisikletim var!). Ama böyle yapmak, sizden daha fazla şeye sahip kişilerle kendinizi kıyaslamayı engellemenizi zorlaştırır (Olamaz, Bill çok daha güzel bir bisiklet almış!). Böylece kendinizle ile ilgili tekrar iyi hissetmemeye başlarsınız.
Kendinizi başkalarıyla kıyaslarsanız, etrafınızdaki dünyanın kendinizle ilgili hislerinizi kontrol etmesine izin verirsiniz. Bu her zaman duygularınızın sürekli değişmesini beraberinde getirir.
Daha yararlı olanı kendinizi yine kendinizle kıyaslamanızdır. Ne kadar çok ilerleme gösterdiğinize, ne çok şey başardığınıza ve ne çok büyüdüğünüze bakın. Kulağa çok eğlenceli gelmeyebilir, ama uzun vadede çok daha fazla iç huzur, güç ve pozitif duygu getirir.
13. Korkularınızın yüzde 80-90’ı gerçekleşmez.
Bu çok önemli. Olmasından korktuğunuz şeylerin çoğu olmaz. Onlar sadece zihninizdeki canavarlardır. Eğer olsalar bile genellikle beklediğiniz kadar kötü ya da üzücü olmazlar. Endişe etmek çoğunlukla zaman kaybıdır.
Bunu söylemesi tabii ki kolay. Ama hayatınız boyunca korktuklarınızın gerçekten ne kadarının başınıza geldiğini kendinize hatırlatırsanız, zihninizdeki endişelerden yavaş yavaş kurtulmaya başlayabilirsiniz.
14. Her şeyi çok ciddiye almayın.
Olup bitenlerin içinde kaybolup gitmek çok kolaydır. Ama endişelerin çoğu gerçek olmaz. Bugün size çok büyük görünen bir problemi, üç sene sonra hatırlamama ihtimaliniz çok yüksek.
Kendinizi, düşüncelerinizi ve duygularınızı çok ciddiye almak genellikle daha fazla gereksiz acıya sebep olur. Biraz gevşeyin ve hafifleyin. Bakın ruh haliniz ve hayatınız nasıl değişiyor.
15. Her şeyi yazın.
Eğer sizin de benim gibi berbat bir hafızanız varsa, harika fikirlerinizin pek çoğu sonsuza dek kaybolabilir. Bu yüzden yazma alışkanlığı edinin. Yazmak, gerçekten ne istediğinize odaklanmanızı da sağlar.
16. Her deneyimde fırsatlar vardır.
Hemen her deneyimden öğrenebileceğiniz bir şeyler vardır. Deneyimler büyümenize yardımcı olurlar. Olumsuz deneyimler, hatalar ve başarısızlıklar bazen başarıdan bile daha iyi olabilirler, çünkü size yepyeni şeyler öğretirler. Üstelik başarının öğretemeyeceği şeyleri.
Ne zaman olumsuz bir deneyim yaşarsanız kendi kendinize şunu sorun: “Buradaki fırsat nedir? Bu durumun içindeki iyi şey nedir? Bazen tek bir olumsuz deneyim, pek çok olumlu deneyim yaratmanızı sağlar.
Kaynak: http://www.positivityblog.com/index.php/2008/04/02/16-things-i-wish-they-had-taught-me-in-school/