Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Ben 10 yaşındayım. Amerika’da doğdum ve büyüdüm. Yaklaşık dört aydır da Türkiye’de yaşıyorum. 5. Sınıf öğrencisiyim. Türkçe sözlü iletişimim gayet iyi olsa da okuma ve yazmada zorlanıyorum. Daha önce hiç görmediğim ç, ö, ğ, ü, gibi harflere alışmaya çalışıyorum; bu harfler ne kadar da çok kullanılıyormuş hiç farkında değildim onları yazmaya başlamadan önce. Aslında herşey biraz farklı, hiç alışık olduğum gibi değil. Bu farklılıkların bazıları hoşuma gidiyor, bazılarını ise anlamakta ve alışmakta zorluk çekiyorum.
Öğretmenlerimiz biraz daha katılar burda. Çok fazla bağırıyorlar gibi geliyor bana. Aslında öğrencileri susturmak için bağırıyorlar ama tam tersine öğretmenler bağırdıkça öğrenciler daha da dinlemiyorlar. Sınıfta hep bir gürültü var. Bazen öğretmeni duymakta bile zorlanıyorum. Okulda hep bir kavga, hep bir bağırış çağırış var. Öğrenciler neden bu kadar gürültücü, neden bu kadar kavgacılar? Okulun ilk günlerinde öğretmenlerimiz bize disiplin kurallarını anlatırlardı. Uymazsak ne olacağını ve sınıfta nasıl davranmamız gerektiğini iyice anlamamızı sağlarlardı. Burada hiç böyle birşey yapılmadı. Birgün erkek oğrenciler kavga ettiklerinde, iki öğrenciye de ceza vermek yerine sadece birine verildi oysa diğeri de suçluydu çünkü kavgayı o başlatmıştı. Neden böyle yapıldı? Durumu öğretmenlerimize anlatmaya çalıştığımda da pek dinlemediler beni. Eskiden sınıfta benimde söz hakkım olduğunu, sınıfımızın bir parçası olduğumu bilirdim. Sorumluluklarım ve söz hakkım vardı. Burada sınıf başkanı kavramı ve başkanın sürekli diğer öğrencileri suçlayarak görevini yapmaması bana biraz garip geliyor doğrusu. Bizim sınıfta herkes birbirini suçluyor ve kimse sorumluluk almak istemiyor.
Bir de ilk defa bir öğretmenin öğrencinin kafasına defterle vurduğunu gördüm. Çok korktum. Simdi öğretmenime dersi anlayıp anlamadığımı söylerken bile çekiniyorum bana kızacak diye. Çoğu arkadaşım da bu yüzden hiç söylemiyorlar zaten. Derste hep öğretmenler konuşuyor, hep onlar anlatıyor. Çok sıkılıyoruz. Eskiden öğrenmek daha eğlenceliydi. Daha çok proje yapar, daha çok aktivitelerde bulunurduk. Sınıfta hep bir hareketlilik vardi, her öğrenci kendi işiyle meşgul olurdu ve hiç sıkılmazdık. Zaman zaman öğretmenlerimiz herşeyi bizden bekliyorlar gibi geliyor bana. Ne istediklerini açıkça söylemiyorlar, bizden anlamamızı bekliyorlar. Aslında bize ne istediklerini açıkça gösteren kağıtlar verseler hiç de zor olmayacak. Bir de bu yazılılar…Neden böyle bir yazılı oluyoruz anlamadım ilk önce. Annem anlattı bana buradaki öğrenci değerlendirme sistemini ama çok stresli ve garip geldi. Herşeyi ezberledim ve sınavıma girdim. Bir hafta sonra aynı sorularla karşılaştığımda hatırlamıyordum bile. Amerika’da iken bu tip değerlendirmeler hep dersin bir parçasıydı; her gün ama küçük küçük sınavlar olurduk. Bunlar dersin bir parçası olduğu için bana zor gelmiyor, strese sokmuyordu ama burada özel sınav günleri belirleniyor, herkes harıl harıl ders çalışıyor.
Bazı durumlarda öğretmenlerin öğrencilere bir birey olarak, öğrencilerin de öğretmenlere bir öğretmen olarak, hatta öğrencilerin dahi birbirlerine karşı saygı duymadıklarını görüyorum. Biz niye burada sırayla yapmıyoruz hiçbir şeyi, neden sıraya girdiğimizde birbirimizi itip kakıyoruz, sıralarını alıyoruz anlayamıyorum.
Bütün bunlar yanında bir sürü değişiklik var ki hiç zorlanmadım uyum sağlamakta. Teneffüslerin her kırk dakikada bir olmasını ve kocaman kocaman pencerelerimizi cok seviyorum. Orda iken blok dersler yapiyorduk ve bazı sınıflarımızda hiç pencere yoktu. Amerika’dan Türkiye’ye taşınmak hayatımı çok değiştirdi. Birçok sey var anlayamadığım ve alışmaya çalıştığım.Çogu zaman keşke Amerika ve Türkiye’deki güzellikleri birarada yaşayabileceğimiz bir yer olsa diye düşünüyorum…
Yazar: Arzu Ö.