Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Belki 22, belki de 25 yaşlarındasın… Üniversiteyi bitirdin. Öğretmen oldun. Annen baban çok gururlu, hem de hüzünlü, arkandan yoluna bir güğüm su dökerek seni yeni bir yolculuğa gönderiyorlar…
Bu yolculuk belki şehre, belki de bilmediğin uzaktaki bir köye…
Köy dedim de; biliyorsun, okulda bize böyle öğretmişlerdi, köy; Mahalli idarelerin en küçük yerleşim birimidir. İlkokuldan beri bunu böyle öğrendik ama ne anlama geldiğini belki de hiçbirimiz düşünmedik bugüne kadar. Ve sen şimdi bu hayatın içinde yaşayacaksın, oradaki çocukların umudu olacaksın, tıpkı Ceyhun Atıf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” isimli şiirinde anlatıldığı gibi; kaya diplerinde açmış çiğdemlere benzeyen köy çocuklarını, yani köy okullarında açan gizli ve sessiz, o bakımsız ama kokusu eşsiz çiçekleri yeşertmek için görev yapacaksın…
Küçük yerleşim birimlerinin belki de en karakteristik özelliği, insan ilişkilerinin daha sıcak, yardımlaşma duygusunun daha yoğun olmasıdır ki imece usulü de bu yüzden köy yaşamı ile ilgili bir olgudur. Köy yaşamıyla ilgili bir başka özellik ve belki de seni daha yakından ilgilendirecek bir şey de;
köy halkı dışarıdan gelen birisini merak eder, gözler, hakkında bir kanaate varmaya çalışır. Bütün bunlar doğal davranışlardır, önemli olan bu davranışları doğal kabul edip buna göre hareket edebilmendir.
Şu an yeni bir göreve atanan her insan gibi, sende de belirsizliklerden kaynaklanan bir huzursuzluk olabilir. Sorunlarını çözdükçe sıkıntılarının günbegün azaldığını göreceksin, yeter ki insanlara karşı doğal ve samimi ol, ancak tüm bunları yaparken görev yerine eğitim-öğretim faaliyetlerini planlamak
ve hayata geçirmek üzere gittiğini de unutma… Aksi halde çevreyi değiştirme misyonundan uzaklaşır, çevreye olması gerekenden daha fazla uyum sağlar ve kendini bile tanıyamaz hale gelebilirsin…
Önce köy muhtarıyla diyalog kurman senin yararına olur, ne de olsa ikiniz de kamu görevi
yapıyorsunuz. Köy muhtarı senin barınma, ulaşım, ısınma vs. ihtiyaçlarında ilk başvuracağın kişi olsun. Bu konularda sana yardımcı olmak hem onun görevleri arasındadır, hem de bu sayede aranızda gelişen diyalog köy halkının seni benimsemesine yardımcı olacaktır.
Şunu asla unutmamanı tavsiye ederim; köyde, köy halkına rağmen başarıya ulaşman neredeyse imkânsızdır, bu yüzden ne yapıp edip onları kendi safına, yani eğitim-öğretim mücadeleni desteklemeye çekmelisin, aksi halde düşünemeyeceğin derecede yıpranır, tükenmişlik duygularına kapılır, zamanını heba etmiş olursun…
Bunları söylerken herkese şirin gözük, kim ne derse kabul et demiyorum, asla!... Elbette ki bir duruşun olsun, örneğin; köyde yerel ve genel seçimlerde kesinlikle bir tarafı tutup diğer tarafları karşına almamalısın. Özellikle de muhtarlık seçimlerinde tarafsızlığını koruman senin için oldukça önemlidir.
Bir başka konu; köyde kan davası, aile anlaşmazlığı, etnik gruplaşma ya da inanca dayalı gruplaşmalar varsa yapacağın şey, tıpkı muhtarlık seçimlerinde olduğu gibi onlara eşit mesafede durmak, onların durumları hakkında yorum yapmamak olmalıdır. Ayrıca bazı köylerde var olan ağalık, seyitlik, şeyhlik
gibi oluşumları benimsemesen bile, onları anlayışla karşılamalı, onların o yörenin gerçekliği olduğunu bilmeli, onları karşına almak yerine potansiyellerinden yararlanma yollarını aramalısın. Aynı zamanda
gücünün devlet memuru olmandan kaynaklandığını herkese hissettirmelisin. Fakat gereksiz kibir ve gururdan da uzak durmalısın. Yoksa bu duygular seni insanların gözünde sevimsizleştirir ve senden uzaklaşmalarına neden olur…
Belki de içlerinden bazıları sende, gurbette çalışan oğlunun ya da kızının yüzünü görüyor, sana bakıp çocuğunun özlemini gideriyordur. İnsanlara karşı yaklaşım tarzını empati yaparak, bu gerçekleri düşünerek oluşturursan çok daha iyi sonuçlar alacağına emin olabilirsin.
Bahçesinde çalışan bir köylüye selam vermek, kolay gelsin demek, sırtında ot taşıyan bir teyzeye “teyzeciğim, sana nasıl yardım edebilirim?” demek onların gönüllerinde önemli bir yere sahip olmanı sağlayabilir. Gerek özel, gerekse meslek yaşamında her zaman olması gerektiği gibi mümkün olduğu
kadar tevazu içinde olmak seni manevi anlamda da güçlü kılacaktır.
Köy yaşantısında ilişkilerin daha sıcak, yardımlaşmanın daha üst düzeyde olduğunu söylemiştim…
Bu duyguların somutlaştığı zamanlardan birisi de düğün ve cenazelerdir ve şunu unutma, insanlar senden bu merasimlere katılmanı beklerler… Düğünleri hiç sevmiyor, kalkıp oynamaktan hiç hoşlanmıyor olabilirsin, ya da hayatında hiç cenaze merasimine katılmamış da olabilirsin. Ama hayat her gün bize bir şeyler öğretmiyor mu zaten?. Farz etki bugün de bunları öğrenmenin zamanı geldi.
Onların düğününe, cenazelerine katılman, sevinçlerini ve acılarını paylaşman, “ sevinçler paylaşıldıkça artar, üzüntüler paylaşıldıkça azalır” sözünü hayata geçirmen adına çok önemli bir fırsat. Bu sayede çevreyle diyalogun daha da gelişebilir ve insanların ilgisini okula yöneltmek konusunda daha iyi sonuçlar alabilirsin…
Senin için önemli olan bir başka konu da veli toplantılarıdır. Veli toplantılarında her veliye öncelikle çocuğunun üstün bir yönünü, bir başarısını göstermeli, onlar hakkında iyi şeyler söylenmelisin. Ayrıca bu sırada okulun ihtiyaçlarından hiç bahsetmesen iyi olur. Bunun için ayrıca gündemi okulun gereksinimlerine ilişkin toplantılar yapabilirsin.
Bunları yapabilmen için de toplantı gündemini iyi planlaman gerekir. Ayrıca; ilk toplantıda bir nebze heyecanlı da olabilirsin, biraz heyecan duymak her zaman iyidir, Toplantı yaptıkça kendindeki gelişimi sen de göreceksin, bu anlamda etkili konuşma ve topluluğa hitap etmeyle ilgili kitaplar okuman da sana yarar sağlar ama biliyorsun insan kitap okumayı, yemek yemek, su içmek gibi ihtiyaç olarak hissetmeli ki okuduklarıyla hayatına yön verebilsin…
Sana bir başka önerim de köyün gençleriyle vakit geçirmen yönünde olacak… Çevre koşullarına ve kendi ilgilerine göre biçki-dikiş kursuna gidebilir, ava çıkabilir, top oynayabilir, kahvede oturabilirsin.
Böylece gençler seni kendilerine rakip olarak görmektense onlarla birlikte zaman geçirebilen biri olarak görürler ve bu da seni onların gözünde sempatik kılar. Sanırım insanların gözünde antipatik görünmektense sempatik görünmeyi yeğlersin, öyle değil mi? Bunun anahtarı senin ellerinde unutma…
Belki de bir müzik aleti çalıyorsun, şarkı söylüyorsun, belki çok güzel resim yapıyorsun ya da halı dokumayı biliyorsun bunları yeri ve zamanı geldiğinde insanlarla paylaşmaktan çekinme…Zaman zaman gidip kahvede gençlerin çaylarını içip oyunlarını izleyebilirsin ama bu durumu alışkanlık haline getirmemeli zorunluluk yoksa da birlikte oyun oynamamalısın. Köyde lojmanda kalıyor,
köylülerle de aşırı samimiyet kuruyorsan lojman giderek kahvehaneye dönebilir ve huzurun kaçabilir.
Bunu önlemenin yolu aşırı samimiyet kurmadan arada bir mesafe koymak olabilir.
Köy halkı misafirperverdir, her ne kadar bu duygunun son yıllarda azaldığı söylense de buna pek itibar etme, seni ağırlamaktan her zaman memnun olacaklardır. O nedenle çok önemli bir mazeretin yoksa mutlaka davetleri kabul et. İnsanları tanıdıkça tercihlerin oluşacak, gelip gitmekten hoşnut olduğun
aileler, insanlar olacaktır. Bu doğaldır ancak yine de ilişkilerinde denge kurmaya özen göster. Sürekli aynı insanlarla oturup kalkman o insanlarla bağdaşmayan başkalarını rahatsız edebilir ve süreç içerisinde senin tepki çekmene neden olabilir. Bütün bunlar senin misyonunu, yani köy halkını okula
bir bütün halinde yönlendirme çabalarını güçleştirebilir.
Davetlerle ilgili bir başka önerim de şu olacak; hayatında belki de hiç yer sofrasında oturmadın, ya da o yörenin yemeklerine yabancısın, hatta yemeğe oturur oturmaz hoşlanmadığın bir şey oldu. Lütfen
sakin ol, bunlar doğaldır ve olabilir…
Şunu unutma misafire kapısını açan, aslında ona kalbini açmış demektir, bu samimiyetin arasına olumsuz bir şeylerin girmesine izin verme. Bunu yapabilirsin, unutma! Onların gönlünde her zaman bir yerin olacak ve gereksinim duyduğunda onlar yanında olacaktır…
Köy muhtarına değindik, ama en az onun kadar önemli bir başkasını da unutmayalım; köyün imamı senin için çok önemli birdir ve köylüler üzerinde etkisi yadsınamayacak düzeyde fazladır. İmamla geliştireceğin diyalog hem köy halkının seni benimsenmesini kolaylaştıracak hem de halkın okula olan
ilgisini artıracaktır. Bunu da unutma lütfen… Sadece imam değil ayrıca köyün ileri gelenleri ya da toplum liderleri de misyonunu yerine getirmende sana destek olacaklardır. Yeter ki insanlarla nasıl diyalog kurabileceğini bil. Bunu yaparken sadece kendi çıkarını ön planda tut, bencillik yap demiyorum. Elbette, bunu anlayabilecek yaştasın, sen samimi ve açık olursan gerisi kendiliğinden gelecektir zaten…
Bunları sana anlatırken içim rahat, çünkü biliyorum sen zaten bunları biliyor ve uyguluyorsundur. Sadece sana anımsatmak istedim.…
Bu mektubu mesleğinde on dört yılını köyde geçirmiş bir insan olarak yazdım. Ama yazarken bir yandan da üzüldüm. Yaptıklarım aklıma geldi, hatalarım… Ama doğaldır, insanın rehberi olmayınca her şeyi deneme yanılma yoluyla öğreniyor…
Peki, bütün bunları neden anlattım? Köy hayatına daha kolay uyum sağlayabilesin, toplumun sana duyduğu güveni boşa çıkartmayasın diye…
Çünkü biliyorsun; üniversite yaşamın sona erdi, şimdi önünde uzun bir meslek yaşamın var. Önemli ve yeni görevlerin, sorumlulukların var. Çalıştığın o bölgede yok olmuş nice yetenek, değerlendirilemeyen onca potansiyel, kim bilir açmadan solan kaç tane çiçek var… İşte senin işin onlarla…
Denizyıldızının hikâyesini bilirsin, işte sen bir tane bile denizyıldızı kurtarmanın bir ömre bedel olduğuna inanmak zorundasın. Unutma ki sen, gagasındaki bir damla suyu ormandaki yangının üzerine atan serçe gibi davrandıkça ve elinden geleni yaptıkça bir de başarabileceğin inancını ve umudunu yüreğinde yaşattıkça milli eğitim örgütü hep yanında olacaktır.
Bu duygularla mesleğinde başarılar diliyorum, yolun açık olsun…
İbrahim ER
İlköğretim Genel Müdürü