EVLERİMİZDEKİ TEHDİT

Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!

Ben- Evet sevgili Ayşe, bana haftalık aile programınızı anlatır mısın? Neler yaparsınız hep beraber, nelerle ilgilenirsiniz?

Ayşe- Hafta içi okula gidiyorum haftasonu ise kurslarım var, saat 14:00’e kadar sürüyor. Sonra eve gelir dinlenirim. Annem akşam yemeği için hazırlık yapar, ben de arkadaşlarımla konuşur ve ödevlerimi yaparım.

B- Peki baban ne zaman gelir eve.

A- Genellikle akşam 7-8 arasında eve gelir.

B- Yani akşam yemeğinde bütün aile bir araya gelirsiniz, öyle mi?

A- Evet, sonra da televizyon izleriz (heyecanlı bir eda ile).

B- Peki, neler seyredersiniz söyler misin?

A- Günden güne değişiyor. Pazartesi günü annemle ben “Ege’nin Hamsisi”ni izleriz. Babam ise “Söz” izler.

B- Nasıl yani, ayrı ayrı diziler mi izliyorsunuz?

A- Evet, bizim evde iki televizyon var. Babam salonda izler genelde, annemle ben oturma odasında birlikte izleriz.

B- Peki diğer günlerden bahseder misin?

A- Salı günü biz “Kadın” izleriz, babam ise tabii ki “Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olamaz.” Çarşamba günleri “Sen Anlat Karadeniz” var, çok güzel; ama babam “Diriliş Ertuğrul” izler. Perşembe günü “Bizim Hikâye”yi izleriz annemle, ama Cuma günü izlediğimiz dizi final oldu; Aşk ve Mavi. Şimdi ne izliyoruz unuttum. Babam Cuma günü Abdulhamid izler.

B- Ya hafta sonları, birlikte neler yaparsınız?

A- Aslında pek bir şey yok yaptığımız. Ama kurstan sonra bazen anneannemlere, bazen de babaannemlere gideriz annemle. Akşamleyin “Kalk Gidelim” var onu izleriz.

B- Peki, izlediğiniz diziler kaç saat sürüyor?

A- Sekizyüzdendokuzyüze kadar (20:00-21:00 arası demek istiyor). Sonra da onikiye kadar devam ediyor. Genellikle ben onda uyuya kalırım.

B- Yani televizyon seyrederken uyuya kalırsın öyle mi?

A- Evet!

Okuduğunuz konuşma bir öğrencimle aramda geçen diyalog. Öğrencimin ismini değiştirerek aktardığım bu konuşmanın içeriği içler acıtır cinsten. Türkiye’de bir ailenin haftalık programları genellikle bu şekilde, bazen plânlanan etkinlikleri saymazsak. Diğer öğrencilerim ile yaptığım konuşmalarda da aynı sonucu gördüm. Aslında bu sonucu anlatmaya pek de gerek görmüyorum. Çünkü her şey gün gibi ortada: Felaket.

Gündelik yaşam, etrafımızı kuşatan bir meşguliyetler ağı. Bir dantela gibi örülüyor her yanımız sürekli. Buna engel olacak, dur diyecek kıyamı gerçekleştirme bilincinden çok uzağız. Sabah erkenden başlayan koca yığın meşguliyetler, akşama kadar sürüyor. Hatta bir sonraki güne dahi bağlanabiliyor.

Akşam olunca ise, geride bıraktığımız yoğun bir günü tatlı bir sohbet ortamı ile unutmuyoruz artık. Tatlı sohbetlerin yerini alan televizyonlar var. Yani akşam olunca da aile bireylerinin biraraya gelmeleri mümkün olmuyor.

Oysa eskiden de günler ağır ve yorgun geçerdi. Hatta işler şimdiye oranla çok daha güçtü. Teknolojinin gelişimiyle beraber insanlar daha bir meşgul olmaya başladılar. Bu meşguliyetler de yepyeni yorgunluklar doğurdu. Eskiden belimiz, bileğimiz ağrırdı ama şimdilerde yorulan zihnimiz oluyor. Çünkü teknolojinin hedefi direkt olarak zihnimiz.

Ağır geçerdi belki günler eskiden, bu doğru; fakat akşam olunca ev ahalisi biraraya gelir ve sohbet ederdiler. Televizyon yokken, ya da henüz bu kadar girmemişken aramıza, masallar anlatırdı büyükler. Renksizdi belki anlatılanlar ama tadına doyum olmazdı. Hem eğlenceli, bazen de duygusal. Aile bağları kuvvetli ve ehemmiyetliydi.

Aile içi iletişim gitgide koptu ve evlatlarımızı dahi tanımaz hale geldik. Öğretmenlerden ya da komşulardan çocuklarımız hakkında duyduklarımıza şaşırır olduk. Çokça alıştık “aa benim oğlan mı yapmış bunu?” gibi tepkilere. Utanmadan, sıkılmadan…

Çocuklarla iletişim, çocukların okul eğitiminden önce gelir. Çünkü insan dediğimiz varlık, her şeyden önce, başkalarının varlığıyla varlığını ve benliğini koruyan sosyal bir varlıktır. Sosyalleşme eğilimimiz, yemek içmek kadar zaruri bir ihtiyaçtır aslında. Sosyalleşmeyi sağlayan ise iletişimdir. Dolayısıyla çocuklara kazandırılması gereken ilk özellik, iletişim kurma becerisi olmalıdır.

Her çocuk belirli bir sosyal çevre içerisinde dünyaya gelir ve bu ilk sosyal çevre, arızi bir durum olmadığı sürece ailedir. Bir insanın geleceğini bütünüyle şekillendiren ilk eğitim süreci de aile içerisindedir. Aile içerisinde sağlıklı iletişim kurulmamış bir çocuk, sonraki dönemlerde de içine kapanık ve asosyal bir ruh haliyle yaşamaya devam eder.

Yukarıda diyaloğumuzu aktardığım öğrencimin ailesi, diğer aileler gibi evlatlarının eğitimine düşkün ve ilgili bir ailedir. Fakat görüldüğü üzere aile içerisinde sağlıklı bir iletişim kurulmamış durumda. Sağlıklı iletişimin kurulmasına engel olan ise televizyon. Yani aile içerisinde atom bombası kadar büyük etkiye sahip bir tehdit.

Aslında çocuklarla iletişim kurmak kolay. Çünkü bu da doğuştan gelen bir güdü. Fakat iletişimimizin önünde duran engeller var. Bu engeller ise bütün insanlığı etkileyecek bir nitelikte.

Unutmayın: Evlerimizde atom bombası kadar tehlikeli bir tehdit var!

Siteden okumak için: https://www.capakcurgazetesi.com.tr/evlerimizdeki-tehdit-co…

¤Psikolog Kadir Özsöz¤

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

YKS KİTAPLARI Nazilli Haber