Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Elli yıl önce, hem Güney Kore hem de Finlandiya'nın korkunç eğitim sistemleri vardı. Finlandiya, Avrupa'nın ekonomik adımını atma riski altındaydı. Güney Kore iç savaş tarafından perişan edildi. Yine de, geçen yarım yüzyıl boyunca, hem Güney Kore hem de Finlandiya okullarını etrafa çevirdi - ve şimdi her iki ülke de son derece yüksek eğitim sonuçları nedeniyle uluslararası olarak selamlandı. Diğer ülkeler bu iki başarılı fakat çapa karşı çıkan eğitim modelinden ne öğrenebilirler? İşte Güney Kore ve Finlandiya'nın doğru yaptıklarının bir özeti.
Kore Modeli: Dayanıklılık ve çok, çok, çok çalışma
Uzun yıllardır, Asya’nın bazı bölgelerinde, sosyoekonomik merdivenin basamaklarını başarıyla tırmanmanın ve güvenli bir iş bulmanın tek yolu bir sınava girmekti, diyor Ulusal Eğitim ve Ekonomi Merkezi’nin CEO’su Marc Tucker. Bu sınavlar kapsamlı bir bilgi hakimiyeti gerektiriyordu ve bu sınavlara girmek çok yorucu bir geçiş ayini gibiydi. Bugün Konfüçyüsçü ülkelerin pek çoğunda, hala sınav kültürüyle desteklenen türde bir eğitim başarısına saygı duyuluyor.
Bu ülkeler arasında Güney Kore; en aşırı uçtaki ve tartışmasız en başarılı ülke olarak diğerlerinden ayrılarak öne çıkıyor. Koreliler kayda değer bir başarıya imza attılar: Ülkedeki okur yazarlık oranı yüzde 100′ e ulaştı. Ayrıca Kore, uluslararası karşılaştırmalı başarı testlerinde en ön sıralarda yer alıyor. Buna eleştirel düşünme ve analiz testleri de dahil. Ama bu başarının bir de bedeli var: Öğrenciler başarmak için muazzam ve acımasız bir baskı altında yaşıyor. Yetenek fazla dikkate alınmıyor, çünkü ülke kültürü çok çalışmaya ve çalışkanlığa her şeyden daha fazla inanıyor. Başarısızlık için hiçbir bahane kabul edilmiyor. Çocuklar yıl boyunca hem okulda hem de özel öğretmenlerle ders yapıyor. “Eğer çok çalışırsanız, yeterince zeki olabilirsiniz” inancı hakim.
Güney Koreli kadınlar üniversiteye giriş sınavında çocuklarının başarılı olması için dua ediyor.
Güney Koreli kadınlar üniversiteye giriş sınavında çocuklarının başarılı olması için dua ediyor.
“Koreliler temel olarak harika bir geleceğe sahip olmak için bu zorlu dönemi atlatmalıyım diye düşünüyor” diyor PISA eğitim direktörü ve OECD eğitim danışmanı Andreas Schleicher. “Bu bir, kısa dönem mutsuzluk ve uzun dönem mutluluk sorunsalı.” Bu sadece ailelerin çocuklarına baskı yapması değil. Kültür, geleneksel olarak uyumlu olmayı ve düzeni kutsadığı için diğer öğrencilerden gelen baskı da performans beklentilerini yükseltebilir. “Bu toplum davranışı, erken çocukluk dönemi eğitiminde bile kendini gösteriyor” diyor Georgia Üniversitesi okul öncesi eğitim profesörü Joe Tobin. Diğer Asya ülkelerinde olduğu gibi Kore’de de sınıfların sayısı oldukça kalabalık. Ancak Kore’de hedef, bir öğretmenin sınıfa bir topluluk gibi önderlik etmesi ve akran ilişkilerinin gelişmesi.
“Sanırım çocuklarımızı eğitmenin daha iyi ya da daha kötü yolları olduğu çok açık. Eğer ortalama bir Amerikan eğitimi ile ortalama bir Kore eğitimi arasında seçim yapmak zorunda kalsam, istemeden de olsa Kore modelini seçerdim. Gerçek şu ki, modern dünyada çocuklar nasıl öğrenmek, nasıl çalışmak ve başarısızlıktan sonra nasıl yoluna devam etmek gerektiğini öğrenmek zorunda. Ve Kore modeli tam da bunları öğretiyor” diyor The Smartest Kids in the World (Dünyanın En Zeki Çocukları) kitabının yazarı Amanda Ripley.
Finlandiya Modeli: Müfredat dışı seçim, içsel motivasyon
Finlandiya’da çocuklar hem katılığın hem de esnekliğin faydalarını öğreniyorlar. Eğitimcilere göre Finlandiya modeli bir ütopya.
Finlandiya’da okul toplumun merkezinde yer alıyor. Okul sadece eğitim hizmeti değil, sosyal hizmetler de sunuyor. Eğitimin amacı kişilik yaratmak.
Finlandiya kültürü, içsel motivasyona ve bireysel ilginin peşinden gitmeye değer veriyor. Finlandiya eğitim sisteminde nispeten daha kısa ve okul tarafından finanse edilen müfredat dışı etkinliklerle zenginleştirilmiş bir okul günü geçiriliyor. Tek istisna, okullar tarafından değil, ilçeler tarafından finanse edilen spor. Finliler, en önemli öğrenmenin sınıf dışında gerçekleştiğine inanıyor. Lisedeki öğrencilerin aldığı derslerin 3’te biri seçmeli. Hangi yeterlik sınavına gireceklerine bile kendileri karar veriyor. Stresin düşük olduğu bir kültür olan Fin kültüründe, çok çeşitli öğrenme deneyimlerine değer veriliyor.
finlandiya
Finli bir okul korosu, iklimle ilgili bir eylemde şarkı söylüyor.
Ancak tüm bunlar bu eğitim sistemini, akademik zorlukların dışında tutmuyor. Finlandiyalı eğitimci ve yazar Pasi Sahlberg şöyle diyor: “Finliler Finlandiya dışında pek varlık gösteremezler. Bu da insanların eğitimi daha ciddiye almasını sağlıyor. Örneğin kimse bizim konuştuğumuz komik dili konuşmuyor. Finlandiya çift dillidir ve her öğrenci hem Fince hem de İsveççe öğrenir. Ve başarılı olmak isteyen her Finli mutlaka başka bir dil daha öğrenmelidir. Bu dil genellikle İngilizcedir. Bunun dışında Almanca, Fransızca, Rusça ve daha pek çok dili de öğrenir. En küçük çocuk bile kendilerinden başka kimsenin Fince konuşmadığını anlar. Eğer hayatta farklı şeyler yapmak istiyorlarsa, dil öğrenmek zorundalar.”
Finliler ile Güney Koreliler temel bir ortak noktası bulunuyor: Öğretmenlere ve akademik başarılarına gösterilen derin saygı. Finlandiya’da eğitim programı başvurularının sadece 10’da 1’i kabul ediliyor. 1970’lerde öğretmen okullarının yüzde 80’inin kapatılmasından sonra geriye sadece en iyi üniversite eğitim programları kaldı. Bu da ülkedeki öğretmenlerin statüsünü yükseltti. Finlandiya’da öğretmenler bir yılda 600 saat ders veriyor. Kalan zamanlarını mesleki gelişime, iş arkadaşlarıyla, öğrencileriyle ve ailelerle bir araya gelmeye ayırıyorlar. Amerika’da ise öğretmenler yılın 1100 saatini sınıfta geçiriyor. İşbirliği, geri bildirim ve mesleki gelişim için çok az zamanları kalıyor.
“Hepimiz kendi aldığımız eğitimlerin deneyimlerinin esirleriyiz” diyor yazar Tony Wagner ve ekliyor: “Çocuklarımız için istediğimiz okulların, bizim kendi deneyimlerimizi ya da isteklerimizi yansıtmasını istiyoruz. Bu, farklı bir eğitim için yaratıcı düşünme becerimizi kısıtlıyor. Hiç değişmeyen bir eğitim sisteminin 21. yüzyıl dünyasının ihtiyaçlarına cevap veremeyeceği kesin. Gerçekten çok büyük bir değişime ihtiyacımız var.”
Schleicher ise “Dünyanın en başarılı eğitim kültürlerinde, öğrencilerin başarılarından sistem sorumludur” diyor. Yani sadece aile, sadece öğrenci ya da sadece öğretmen değil. Sistemi, o ülkenin kültürü yaratıyor.
Kaynak: http://ideas.ted.com/2014/09/04/what-the-best-education-systems-are-doing-right/