Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Bütün dünya nüfusunun yüzde 12’sinin (ki bu 775 milyon kişi demek oluyor), okuma-yazma bilmediği tahmin ediliyor.
Pek çok ülkede tutulan istatistiklere göre ilkokul dördüncü sınıfa kadar okuma-yazmayı tam olarak öğrenemeyen çocukların büyük bölümü, ileride ya çok zengin oluyor ya da herhangi bir suçtan dolayı hapse giriyor. Yükseköğrenimden vazgeçen öğrencilerin ise yüzde 90’ı zengin oluyor. Örneğin dünyanın en zengin adamı Bill Gates, Harvard Üniversitesi’nden terkti.
ABD’de 93 milyon kişi (neredeyse her yedi Amerikalıdan ikisi), sadece gazete okuyacak kadar temel okuma bilgisine sahip. Sözlüklerindeki kelimelerin yüzde 65’ini doğru yazamıyorlar. Bu yetersizliğin ABD ekonomisine verdiği zarar, yılda 200 milyar dolar.
Yine ABD’de cahillerin ya da yetersiz okuma-yazma bilgisine sahip kişilerin eğitilmesi için harcanan her bir dolar, azalan harcamalar ve artan gelirler kanalıyla topluma 7.14 dolarlık getiri olarak geri dönüyor.
Cahilliğin bütün dünyada değişik sebepleri olabiliyor. Felaketler, doğumda yüksek bebek ölümü oranı, kadınlara ön yargıyla bakılması (ki tüm dünyada kadınların üçte ikisi okuma yazma bilmiyor), salgın hastalıklar, yoksulluk, eğitime gerek görülmemesi, çevre baskısı, bölgesel çatışmalar, cahilliği körükleyen unsurlardan bazıları.
Güney Sudan, yüzde 27 ile dünyanın okur-yazar oranı en düşük ülkesi. 6-17 yaş arası çocukların yüzde 70’i, bir dershaneden içeri adımını bile atmış değil.
Cahillikte, yaşam biçimimizin değişmesi de rol oynuyor. Kitapçıların sayısı azalıyor, kütüphanelerde kitap okuma alışkanlığı, yerini elektronik cihazlara terk ediyor.
ABD’de “en iyi eğitimi” veren okul, Princeton Üniversitesi. Harvard bile ikinci sırada. Yale Üniversitesi 10’uncu sırada olmasına rağmen, en çok ABD başkanını ve başkan adayını bu üniversite çıkarmış.
Dünyanın en eski üniversitesi, Hindistan’daki Nalanda Üniversitesi. MS 500’de kurulmuş. Fas’ın Fez kentindeki Karueein Üniversitesi ile Mısır’daki El-Ezher Üniversitesi de en eskilerden. MS 859’da öğrenime açılan Karueein Üniversitesi, Fatima el-Fihri’nin eseri. El-Ezher’in kuruluş tarihi ise MS 970.
Yine Hindistan’dayız. Lucknow’daki Montessori Okulu, dünyanın en çok öğrencisine sahip okul. Tam 32 bin öğrenci aynı anda derslere giriyor.
İtalya’nın Torino kenti de, dünyanın en küçük okuluna sahip olmakla övünür. Bir öğrencisi ve bir öğretmeni vardır.
İtalya’nın Bologna Üniversitesi ise, Avrupa’nın en eskisi. Bütün Avrupa ülkelerinin örnek aldığı, günümüzün modern üniversitesinin temeli sayılan bir üniversite. 1088’de kurulmuş. Papaların çoğu, bu üniversiteden mezun.
ABD’de üniversitelerin öğrenci kulüpleri olur. Bu kulüpler, elbette ki üniversitelerin izniyle yasal çerçevede faaliyet gösterir. Fakat Yale Üniversitesi’nin öğrenci kulübü olan “Skull and Bones” (Kurukafa ve Kemikler), yasal olduğu halde etkinlikleri, kurulduğu 1832 yılından beri son derece gizli tutulan tek kulüptür. Üyeleri, bir kelime bile sır vermez (Eski başkanlardan George Bush da bu kulübün üyesidir).
Öğretmenlik kolay bir meslek değildir. Onlarca çocuğa karşı sabırlı olmak gerekir. Yine de ABD’de öğretmenlerin yüzde 14’ü, daha birinci yılını doldurmadan istifa etmektedir. Üç yılın sonunda istifa edenlerin oranı yüzde 33, beş yılın sonunda işi bırakanların oranı ise yüzde 50’dir.
Çin’de öğrenci olmak da zordur. En çok ev ödevi, Çinli öğrencilere verilir. Haftada 14 saatlerini ev ödevlerine ayırırlar.
Almanya’da okula yeni başlayan çocuklara, “Schultüte” adıyla bilinen cicili bicili külahlar verilir. Öğrenci içine kitaplarını, kırtasiye malzemelerini ve atıştırmalıklarını koyar. Bu gelenek Almanya’ya sınırı olan Çek Cumhuriyeti, Polonya gibi ülkelerde de görülür.
Hollanda’da dört yaşını dolduran her çocuk anında okula yazdırılır. Bu demektir ki, birinci sınıflar sürekli yeni öğrencilerle dolar.
Japon öğrenciler en bağımsız öğrencilerdir. Servisleri falan yoktur. Okula kendi imkanlarıyla giderler. Sınıflarını kendileri temizler, getirdikleri kumanyaları paylaşarak birlikte yerler.
Brezilya’da çocukların anneleriyle olan bağına çok önem verilir. Eğitim sabah saat 7.00’de başlar, öğleyin biter. Bütün öğrenciler, anneleriyle birlikte okulda öğle yemeğini yedikten sonra evlerine gider.
Kamuoyu yoklamalarıyla tanınan ve tam 80 yıllık deneyime sahip olan Gallup şirketine göre Amerikalılar, “Geride Hiçbir Çocuk Kalmasın” kampanyasının ardından ülkede eğitimin giderek kötüleştiğine inanmaktadır.
ABD, 30 yıl öncesine kadar yüksek okul diploması, niteliği ve niceliği açısından dünyada bir numaraydı. Bugün 36’ncı sırada bulunuyor.
Çok az ülke, ücretsiz eğitim imkanı sunar. Bazı ülkelerde öğrencilerin kitap, kırtasiye ve üniforma masraflarının yanı sıra öğretmen maaşları bile veliler tarafından karşılanır.
Eğitimli annelerin çocukları şanslıdır. Onlar iyi beslenirler ve iyi eğitilirler. Eğitimsiz anne, çocuklarına iyi bakamaz. Ne yazık ki eğitimsiz annelerin sayısı, her yıl yüzde 2 oranında artmaktadır. Oran, küçük gibi gözükebilir. Ama bu, her yıl milyonlarca eğitimsiz annenin, cahiller ordusuna katılması demektir. Eğitimli annenin çocuğunun beş yaşı geçip hayatta kalma ihtimali bile yüzde 50 daha fazladır.
Okuryazar oranı en yüksek iki kıta, Avrupa ve Güney Amerika’dır. Bu kıtalarda her ülke, yüzde 95-100 arası okur-yazar oranına sahiptir. Finlandiya, Grönland, Kuzey Kore, Liechtenstein, Lüksemburg, Norveç ve Vatikan’da okumayazma bilmeyen “bir kişi” bile yoktur.