Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Eğitim toplumsal değişim sürecini hem etkileyen hem de bu süreçten etkilenen bir kurumdur. Eğitim bu özelliğinden dolayı bazen değişimin öznesi bazen de değişimin nesnesi olur. Bu değişim süreci yenileşme, dönüşüm, iyileşme, gelişme, reform gibi başlıklar altında incelense de, özünde bu iki işleve uygun hareket etme süreci etkili rol oynar. Birinci sanayi devriminden dördüncü sanayi devrimine doğru meydana gelen değişme kısmen eğitimin kısmen de toplumsal değişimin rolünü ortaya koymaktadır. Bu hızlı dönüşüm bilgiyi eskitmekle beraber üst düzeyde performansı artırmaya yönelik bir eğilim içerisindedir.
Bilimsel çalışmalardaki gelişme, bilimsel bilginin ortaya atılmasına, bilimsel bilgi de teknolojinin gelişmesine neden olmaktadır. Bu bağlamda teknoloji hızlı bir biçimde gelişmekte, takip edilemez hale dönüşmektedir. Bu süreçte küreselleşme denen, dünyayı küresel bir köy haline getiren akım etkili olmakta, dünyadaki teknoloji, çevre kirliliği, konvansiyonel silahların ve kimyasal silahların sürekli denenmesi ile birlikte küresel ısınma, iklim değişikliği gibi sorunlar ortaya çıkmaktadır.
Teknolojinin hızlı gelişmesi üretimde birim maliyetin düşmesinde etkili olmaktadır. 2001 yılında, sadece bir kişinin gen haritasını çıkarmanın maliyeti 100 milyon dolar iken 2015 yılından itibaren bir kişinin gen haritasını çıkarmanın maliyeti 1000 dolara kadar inmiştir. Moore Kanunu bilgisayar sistemlerinde büyük bir devinim yaratmıştır. Moore Kanunu 50 yıl boyunca mikroçiplerin her iki yılda bir, iki katına çıkmasını ifade eder. Intel’in 1971’deki ilk nesil mikroçipi olan 4004 ile son ürettiği Intel Core işlemci arasındaki fark kıyaslandığında, Intel Core ilk 4004’e göre 3500 kat daha iyi performans göstermekte, 90 000 kat daha az enerji tüketmekte ve 60 000 kat daha ucuza mal olmaktadır. Moore Kanunu’ndaki bu gelişme otomobil sektöründe de eş zamanlı olsaydı 1971 yılında üretilen Volkswagen Beetle, bugün 480 000 km hızla gidebilir, bir galon (3,78 litre) benzinle 3,2 milyon kilometre yol alabilir ve bu yolculuğun maliyeti de 4 sent olurdu (Friedman, 2018, s. 41). Bu durum bilimsel bilgideki artış ve bu bilginin endüstriye yansımasından başka bir şey değildir.
Aslında teknolojik gelişme çok da yeni değildir. 1868 yılında New York’ta yapılan Brooklyn Bridge, dünyada bir tane bile lastik tekerlekli araba yokken dünyada yapılan 14 şeritli ilk asma köprüdür. 1929 yılında yapılan Empire State o zamanın koşullarına göre yapılmış devasa bir binadır. 1890 yılında Detroit’de yapılan Ford fabrikası, 1930’lu yıllarda el yapımı lüks arabalar üretmiştir. Sorun üçüncü dünya ülkelerinin bu büyük değişimi geç görüp geç algılaması ve gerekli alt yapıyı hazırlayamaması, kısacası basiretsizlik ve vizyonsuzluktur.
Teknolojik değişmeye paralel olarak sosyal medya hesapları dünyada etkili olan önemli değişkenlerden bazılarıdır. Artık WhatsApp, Twitter ya da Instagram’dan toplumsal tepkiler oluşturulabilmekte, milyonlarca insan eş zamanlı olarak meydanlara inip gösteri yapabilmektedir. Kahire’deki göstericiler sosyal medya hesaplarından iletişim kurmuş, eylem kararı almıştı. Sosyal medya hesaplarını icat edenler bunu düşünmüşler miydi?
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yaptığı yol, köprü, liman, havaalanı ve fabrikaların satışa sunulması halinde bir WhatsApp etmediği ileri sürülmektedir. Kuruluşu 12 yılı bulmayan WhatsApp, Facebook, Twitter ve Instagramın piyasa değerinin gün geçtikçe artıyor olması, dünyanın yeni bir yöne doğru evrildiğinin göstergesidir. Jack Ma’nın kurduğu alibaba.com’un holding binası, kuru yük gemisi, filosu yoktur. Jack Ma dünyanın 22. Zengini olarak gösterilmektedir. UBER dünyanın en fazla taksi ağına sahip olmasına rağmen taksisi yoktur. Facebook sürekli yayın yapmasına rağmen yayın içeriğine sahip değildir.
Dünya’da genetik, biyoteknoloji, nanoteknoloji, yapay zekâ ve akıllı materyal araştırmalarının yapıldığı ve her gün yeni bir icadın insan yaşamını etkilediği bu süreçte eğitim sisteminin, amaçlarının, yönteminin ve yetiştireceği insan tipinin yeniden tanımlanmasına ihtiyaç vardır. Nasdag’da bir tane bile patenti olmayan, uluslararası ticarette bir tane bile markası olmayan ülkemizin eğitimi baştan sona yeniden ele alması bir zarurettir. Dünyadaki ülkeler, icat yapanlar, icat yapmayıp inovasyon yapanlar ve ne icat ne de inovasyon yapmayıp sadece tüketici olan ülkeler olarak üç kategoride ele alınabilir. Ülkemiz maalesef sadece tüketici kategoorisinde yer almaktadır. 50 ton portakal bir kilogram iphone x etmiyorsa, tarıma paralel Arge yatırımlarına daha fazla yatırım yapmak gerekmektedir. Ücretini ödedikten sonra en lüks tüketim aracını satın almak mümkün iken, onu üreten zekâları satın almak, o teknolojiyi satın almak mümkün değildir. Bu kişilerin yetiştirileceği yer çağdaş beklentilere uygun olarak hazırlanmış okul ve eğitim sistemleridir.
Okullar bu bağlamda çok fazla bilgi aktaran, ezber yapan ve gereksiz bilgilerin çocuklara aktarıldığı kurumlar mı olmalı, yoksa yaratıcı düşünce, problem çözme ve inovatif düşüncenin başat değer olduğu kurumlar mı olmalı? Bu aşamadan sonra çocuklara bilgi yüklemenin pratik bir faydasının olmadığı ortadadır. Çocuklara bilgi yüklemekten ziyade bilgi yönetimi becerisini kazandırmak, bilgiye ulaşmayı öğretmek, bilgiyi analiz, sentez yapma becerisi kazandırmak daha fazla önem arz etmektedir.
2023 eğitim vizyonu çerçevesinde okullarda kurulması planlanan “Teknoloji-Tasarım Atölyeleri” bu bağlamda hem STEM eğitimine katkı sağlayabilir hem de çocukların problem çözme, yaratıcı düşünme, inovasyon yapma, robotik kodlama ve eleştirel düşünme becerilerinin gelişmesine katkı sağlayabilir. Dördüncü sanayi devriminin bitip beşinci sanayi devriminin göz kırpmaya başladığı bu günlerde, eğitimdeki dönüşümle bu süreci yakalayamadığımızda, yarın torunlarımızla sohbet ederken bize şu soruyu sorabilir: Dedeciğim, dünya dördüncü sanayi devrimini yaparken siz ne yapıyordunuz?
Sonuç olarak beşinci sanayi devrimini yakalamanın yolu eğitimdir. Eğitim yoluyla bilgi, beceri kazandırılmış çocuklarla Arge yatırımları ile patent üreterek, bu süreçte varlığımızı ortaya koymamız mümkündür. Hindistan bu günlerde dünyanın değişik ülkelerine yazılım mühendisleri satmakta, dünyanın yazılım devi ülkesi olmak için var gücüyle çalışmaktadır. Singapur ve Malezya uzak doğunun aslanları olarak anılmaktadır. Çin’in 2024 yılında dünyanın en güçlü üç ekonomisi arasında yer alacağı iddia edilmektedir. Almanya’nın robotik sistemleri devreye sokmasıyla birlikte en iyimser tahmine göre 20 milyon insan işsiz kalacaktır. Robotlar üretimde maliyeti düşüreceği için manuel üretim yapan sektörler yaşam mücadelesi vermek zorunda kalacaktır. Robotların üretim yaparken ışığa ihtiyacı olmadığı, yemek yemedikleri, ısınma ihtiyacı duymadığı, ölüm, doğum, bayram izni kullanmadığı, sendikası olmadığı göz önüne alındığında, geleceğe ilişkin mesleki eğitim politikalarının yeniden gözden geçirilmesi zaruret haline gelmektedir. Öğrencilere temel becerileri kazandırmak, ana dal yan dal diploması vermek, birkaç beceri ile yetkinliklerini artırmak doğru bir eğitim stratejisi olacaktır. Küreselleşme sürecinde Şili’deki marketin rafına bir Türk malı koymak, Nasdag’da patente sahip olmak, icat yapmak ve bilimle teknoloji arasındaki o bağı güçlendirmek mümkündür. Tek ve en geçerli yolu okul, eğitim, müfredat, öğretmen ve lider özelliği olan okul yöneticilerini yetiştirmektir. 10 cm’lik bir demir parçasından at nalı yaparsanız 12 dolar, iğne yaparsanız 3500 dolar, saat yayı yaparsanız 300 000 dolarlık katma değer yaratabilirsiniz. At nalı mı iğne mi yoksa saat yayı mı üreteceğinizi belirleyecek ana faktör Arge faaliyetiniz, inovatif yaratıcı düşünen, problem çözebilen insan kaynağınız olacaktır.
Kaynakça
Friedman, T. (2018). Geciktiğin İçin Teşekkür Ederim. (Çev. Zafer Akın). İstanbul: Boyner
Yayınları.
Prof. Dr. Necati CEMALOĞLU