Eğitimcilerin COVID-19 Hakkında Sorması Gereken Önemli Sorular

Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!

Her ne kadar birçok okul ve bölge lideri anlaşılır bir şekilde anında yara bandı çözümleriyle meşgul olsalar da, bu aynı zamanda uzun vadeli reformları tartışmanın zamanıdır. Belirsiz bir gelecek için uzaktan öğrenmeye hazırlanırken, aşağıdakiler geleneksel okul uygulamalarından uzaklaşmaya hazırlanmak için karşı karşıya kalmamız gereken acil konular ve sorulardır. Onları üç bölüme ayırdım: eşitlik, personel, öğrenciler ve aileler.

EŞİTLİK

1. Müfredat: Elimize bir anda yalnızca seçim ve farklılaşma için alan sağlamakla kalmayıp aynı zamanda erişimi kolay bir müfredat oluşturma fırsatı geçti. Herkes aynı okula gittiğinde (internet), herkesin aynı müfredata erişmesini sağlamak da kolaylaşıyor. Okullarda iki öğretmen grubuna ihtiyacımız olabilir: Ekran kaydı konusunda uzman olan ve vakitlerini ilgi çekici sanal dersler hazırlamaya ayıran “sunucular” ve bu dersleri anlamalarına yardımcı olmak için küçük öğrenci gruplarıyla birlikte çalışacak öğretmenler.

Yöntemimiz ne olursa olsun, ilk ve en önemli önceliğimiz eşitlik olmalı. Okullar hakkında yeniden düşündüğümüzde eşitliğe bakış açımız nedir?

2. Anaokulu ve 2. sınıf: Ortaokul ve lise öğrencilerinin kendi başlarına ve uzaktan çalışmalarını bekleyebiliriz, ancak ilkokul öğrencileri – ve özellikle anaokulundan 2.sınıfa kadar olan kısım – bu ortamda en büyük risk altında olan grup. Uzaktan öğrenme sırasında küçük çocukların ebeveynleri öğrenme sürecini yakından gözlemlemeli ve yönlendirmeli; dolayısıyla okullar da küçük çocukların ailelerine daha fazla destek göstermeliler. Tekrar dersler daha küçük sanal sınıflarda yapılabilir; öğrenci dostu teknolojik platformlar kullanılabilir; kitap, yazı tahtası ve matematik blokları gibi manipülatifler ailelere dağıtılabilir. Kaynakları K-12’ye nasıl yönlendiriyoruz?

3. Yaz: COVID-19 sebebiyle yaz tatilinde öğrenme kayıpları şüphesiz artacak. Yaz aylarını ve okul dışı zamanı verimli kullanarak fırsat boşluklarını kapatmaya yönelik birçok program olsa da, okul içi yapabileceklerimizi de araştırmalıyız. Yaz okulunu okul eğitiminin sürekli bir parçası haline getirmeyi bile düşünebiliriz. Liderler, geleneksel (artık uzaktan) okul günü dışında öğrencilere hangi ek fırsatları sunabileceklerini tartışmalılar. Yaz aylarında öğrenmeye devam eden öğrencilerin sayısı az olsa bile buna değer. Öğrencilerin geri kalmasını engellemek için yaz aylarını nasıl değerlendiriyoruz?

PERSONEL

4. Mesleki gelişim: Geleneksel mesleki gelişimden uzaklaşmamız gerekiyor. Mesleki gelişim, öğretmenlerin spesifik ihtiyaçlarını karşılamayı hedefleyen kişiselleştirilmiş sanal derslere ve webinar’lara (web seminerleri) taşınmalı. Okuldaki her öğretmenin onlarca mesleki gelişim öğrenme yöntemi arasından seçim yapabildiğini düşünün. Bu yaz ve önümüzdeki dönemde hangi mesleki eğitimler çalışanların yeni öğrencilerin ihtiyaçlarına en iyi şekilde karşılık vermelerine yardımcı olacak?

5. Teknoloji uzmanlığı: Halihazırda bir teknoloji uzmanı olabilirsiniz veya belki de bir hard diske sahip olan cihazların hepsinden bıkmışsınızdır; bahanelerimizden bir an önce kurtulmalı ve teknoloji hakimiyetimizi hızlıca geliştirmeliyiz. E-öğrenme platformlarını kullanabilmeleri için hem çalışanları hem de aileleri geliştirmek konusunda eğitici videolar ve webinar’lardan yararlanabiliriz. Ayrıca, işe alım yaparken adayların teknoloji deneyimini dikkatlice incelemeli ve işe alıştırma kısmında yoğun teknoloji kullanımına hazırlamalıyız. Teknolojik kimliğimiz ve eğitim personelimiz ne durumda?

6. Terapi: Bir öğretmen salgın krizinin ilk üç haftasında yaşadıklarını şöyle aktarmıştı: “Çok stresliyim ve uyuyamıyorum, çünkü desteklemem gereken aileler de çok büyük baskı altındalar. Öğrencilerimi yaşadıkları zorluklarda yeterince destekleyemiyorum ve ailelerini de desteklemem gerekiyor.” Hepimiz zihinsel sağlığımıza her zamankinden daha çok dikkat etmeliyiz.

“Telesağlık” seçeneklerinin, travma yaşayan öğrencileri ve aileleri desteklemek için birincil araç haline gelme olasılığı yüksek. Ancak okulların öğretmenleri desteklemek adına okul koçlarına ve danışmanlara da yer vermesi gerekiyor. İşimizi, travma bilgisini de içinde barındıran pedagoji yönlendirmeli. Öğrencilerin, öğretmenlerin ve ailelerin COVID-19 bağlantılı sosyal ve duygusal ihtiyaçlarını hangi kaynaklar, hangi eğitim çalışmaları ve hangi personel destekleyecek?

ÖĞRENCİLER VE AİLELERİ

7. Sanal ve yüz yüze eğitim: Bill Gates bile çocukların okul hayatında yüz yüze sosyal etkileşime ihtiyaç duyduğunu kabul ediyor. COVID-19 bir tehdit olmaya devam ettiği sürece, herhangi bir türden yüz yüze eğitimde riskleri azaltmak için yüksek düzeyde yaratıcılık gerekecek. Özellikle okul binalarının küçük ve öğrenci nüfusunun fazla olduğu şehirlerde eğitim liderleri için göz önünde bulundurulması gereken bir nokta, dönüşümlü okul programı. Bu programda yüz yüze öğrenme, öğrenci etkileşimini sınırlamak için haftada sadece birkaç gün mümkün olabilir. Okullar ayrıca öğretmenleri döngüye sokmayı veya en azından küçük öğrenci gruplarını bir arada tutmayı ciddi olarak düşünmeli. Yüz yüze ve sanal öğrenme için gerçekçi bir karma model nasıl tasarlanır?

8. Kişiselleştirilmiş öğrenme: Okullar, pandemiden önce de var olan ve halihazırda daha da kötüleşmiş öğrenme ve fırsat boşluklarıyla savaşırken, kişiselleştirme ve hızlandırma önümüzdeki yılın en büyük öncelikleri arasında yer alacak gibi duruyor. Teknoloji kişiselleştirilmiş öğrenmeyi desteklemek için çok uygun, ancak pedagoji değişmek zorunda kalacak. Okullar “Uzaktan öğrenme zamanında çocukları fiziksel olarak nasıl aktif tutacağız?” ve “Uzaktan okumayı nasıl öğretiriz?” gibi sorular sormalılar.

Öğretmenlerin teknoloji konusundaki yeterlilikleri elbette yardımcı olacaktır, ancak e-kütüphaneleri nasıl erişilebilir hale getirebileceğimizi de düşünmeliyiz. Fen derslerinde öğrenciler deneyleri daha kolay görebilecekler, ancak diğer duyusal deneyimleri kaçıracaklar – eğer bir öğrenci deney sırasında açığa çıkan alevin sıcaklığını hissedemiyorsa, beyni bu deneyimi kalıcı olarak kodlayabilecek mi? E-öğrenme bilimi hakkında daha fazla araştırmaya ihtiyacımız var. Öğrencilerin uzaktan öğrenme ihtiyaçlarına hizmet etmek için yöntemlerimizde ne tür pedagojik değişiklikler yapmalıyız?

9. Aile iletişimi: Ebeveynler resmi olarak çocuklarının öğreniminin birincil irtibat noktası haline geldiler – ebeveynler öğretmen; öğretmenler de onların öğrenme danışmanları oldular. Ayrıca bu süreçte öğretmenler, öğrencilerin aileleri evlerine ekmek getirmekte zorlanırken ya da başka sıkıntılarla uğraşırken neler olduğu hakkında daha net fikirler edinebildiler.

Ebeveyn katılımını artırmaya yönelik protokoller geliştirmek için harika bir zaman. Aileler ve öğretmenler arasında daha fazla etkileşim ihtiyacı duyulan bu dönemde birbirimizle nasıl etkili bir şekilde iletişim kurabiliriz? Ailelere aktif olarak nasıl güç veriyoruz ve onlara nasıl inanıyoruz? Okullar ebeveynleri bir engel olarak değil, bir ortak olarak gördükleri takdirde birlikte öğrencilere daha iyi hizmet edeceğiz. Ailelerin ihtiyaçları neler ve onlarla iş birliği içinde nasıl çalışabiliriz?

Büyük değişimin hem kaçınılmaz hem de belirsiz olduğu bu kriz döneminde öğretmenleri, öğrencileri ve aileleri dinlemeliyiz. Ne deneyimliyorlar? Neye ihtiyaçları var? Okul liderleri bu soruları, alacakları kararlardan en çok etkilenecek kişilerle birlikte incelemeli.

Bu salgın, toplumumuzda uzun süredir göz ardı edilen eşitsizlikleri açığa çıkardı. Geleceği tahmin etmek için bakabileceğimiz bir kristal küremiz yok, ancak önümüzdeki değişikliklere hazırlanmamıza yardımcı olacak büyük ve cesur soruları acilen tartışmak bizim elimizde.

Çeviri: Zeynep Topal

Kaynak: https://www.edutopia.org/article/9-big-questions-education-leaders-should-ask-address-covid-19?fbclid=IwAR3NunSdzOi-91vgmazpzQsFzzUvLZOdFL5ex6OyS1mGs8NMrdievDVi5-4

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

YKS KİTAPLARI Nazilli Haber