Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, Kovid-19 salgını nedeniyle zorunlu olarak geçilen uzaktan eğitim sistemine yönelik olarak “Salgın bitse de uzaktan eğitim artık kalıcı olacak. EBA altyapımızı güçlendirdik. Hibrit modelini uygulamaya ilişkin ciddi bir deneyimimiz oldu. Bundan sonraki süreçte hangi derslerin yüz yüze, hangi derslerin uzaktan yapılabileceğine ilişkin çalışmalardan sonra yeni yol haritası belirleyeceğiz. Birçok okulumuzun buna ilişkin altyapısı uygun.” şeklinde açıklama yapmıştır.
Dünya çapında bütün eğitim kademelerinde 1,5 milyarın üzerinde öğrenci, geleneksel yüz yüze eğitim ortamlarından uzaklaşmıştır. Çeşitli ülkeler eğitim sürecinde yaşanan zorunlu boşluğu ‘uzaktan eğitim’ uygulamaları ile kapatmaya çalışsa da, yaşanan sürecin eğitim sistemleri, öğretmen, öğrenci ve veliler üzerindeki olumsuz etkileri bilinmektedir.
Uzaktan eğitim uygulamalarının yaygın olarak hayata geçirilmesi, Kovid-19 salgınında görüldüğü gibi, genellikle olağan dışı dönemlerde başvurulan bir yöntemdir. Eğitimin amaçları ve hedeflerinin gerçekleştirilebilmesi açısından eğitimin yüz yüze yapılması esastır. Uzaktan eğitim ancak yüz yüze eğitimi desteklemek, güçlendirmek amacıyla yapıldığında anlamlı olabilir.
Yüz yüze eğitimin çocuklarımız ve gençlerimiz açısından ne kadar önemli ve hayati bir konu olduğunu son bir yıl içinde yaşananlar fazlasıyla göstermiştir. Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un iddiasının aksine uzaktan eğitimin kalıcı hale getirilmesi doğru değildir. Çünkü okullar aynı zamanda bir yaşam alanı, başka çocuklarla, farklı öğretmenlerle karşılaşma alanıdır. İnsani güç ve yetilerin açığa çıktığı, hep birlikte gelişme, güçlenme ve özgürleşme alanıdır. Uzaktan eğitim uygulamalarıyla bu temel kazanımları sağlamak mümkün değildir. Üstelik uzaktan yapılan eğitim değil, sadece öğretimdir. Sayın Bakan’ın da çok iyi bildiği gibi, eğitim ve öğretim amaçlar ve hedefler açısından farklıdır.
Okullar, çocuk ve gençlerin her bakımdan sosyalleşmesini sağlayan en önemli kurumların başında gelmektedir. Çocuk, okulda yaşıtlarıyla birlikte yaşayarak onlarla yaşamı ve çalışmayı öğrenir. Diğer sosyalleşme araçlarına nazaran okul, daha örgütlü ve resmi bir kurumdur. Yüz yüze eğitimle sadece bilgi ve beceri kazanılmaz, aynı zamanda toplu yaşamanın kuralları ve sorumlulukları da öğrenilir. En iyi okul en yakın olan, en iyi öğretmen yüz yüze gelinen, en yakın öğretmendir.
Okuldaki eğitim ile sosyalleşmenin kalıpları genişler ve daha karmaşık toplumsal sorunlarla mücadele etme yeteneği kazanılır. Yüz yüze eğitimi başarı ile uygulayan toplumlarda kendisiyle barışık, topluma ve kendisine faydalı, kendini geliştiren, araştıran ve sorgulayan sağlıklı bireylerle karşılaşılır. Türkiye’de mevcut koşullarda yüz yüze eğitimde bile onca sorun varken, uzaktan eğitim uygulamalarını kalıcı hale getirmeye çalışmak öğrencisiz ve öğretmensiz okullar ve üniversiteler istendiğini göstermektedir.
Uzaktan eğitimi kalıcılaştırmak, özellikle küçük çocuğu olan çalışan kadınlar açısından son derece olumsuz sonuçlar ortaya çıkaracaktır. Esnek çalışma uygulamalarının hedef kitlesinin kadın emekçiler olduğu dikkate alındığında, uzaktan eğitim uygulamalarının sadece öğrenciler açısından değil, çalışan ebeveynler açısından da olumsuz sonuçlarının ortaya çıkması kaçınılmazdır.
Uzaktan eğitim uygulamalarının bir diğer boyutu ise eğitim emekçileri açısından uzaktan çalışma ya da evden çalışma uygulamasının kalıcı hale getirilmesidir. En yaygın esnek çalışma biçimlerinden birisi haline gelen uzaktan çalışma uygulamaları ile eğitim emekçilerinin ekonomik, sosyal, mesleki ve özlük hak kayıplarının gündeme gelmesi kaçınılmaz olacaktır. Eğitim emekçilerinin hem okulda, hem de evden çalışacak olması, pandemi ile birlikte yaygınlaşan ‘hibrit çalışma’ uygulamalarının çalışma yaşamının ayrılmaz bir parçası haline getirilmesidir.
Türkiye’de ne yüz yüze eğitimle ne de uzaktan eğitimle eşitlik ve adalet bir türlü sağlanamamıştır. MEB’in resmi açıklamalarına göre, aradan bir yıl geçmesine rağmen hala uzaktan eğitime erişemeyen bir milyonun üzerinde öğrenci bulunmaktadır.
Milli Eğitim Bakanı, yüz yüze eğitimin sağlıklı ve güvenli biçimde yapılabilmesi için, aşı dâhil tüm önlemleri almakla sorumluyken, bu açıklamayla sorumluluktan kaçmaktadır. Milli Eğitim Bakanı’na tavsiyemiz, uzaktan eğitim uygulamalarını kalıcı hale getirmek yerine, eğitime erişim başta olmak üzere yıllardır eğitimin çözüm bekleyen temel sorunlarına, eşitsizliklere ve adaletsizliklere yoğunlaşması, kalıcı çözümler üretmek için çalışmasıdır.