Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Şiddet sarmalının son zamanlarda toplumun genelinde
yaygınlaşmasının bir ayağının medya ve sosyal medya olduğu diğer ayağının ise okul ve aile ortamlarının oluşturduğunu söyleyebiliriz. Belki de en can alıcı nokta burada sunulan eğitimin mevcut durumudur.
Eğitim sistemimiz on yıllardır yazboz tahtasına dönmüş şekliyle, bir türlü sistematik bir yapıya kavuşmadığı gibi, toplumun ihtiyaçlarını karşılayacak durumda ve nitelikte olamamıştır. Tamamen yukarıdan dayatmacı, bürokratik ve geleneksel yönetişim anlayışı içerisinde yürütülen eğitim politikaları sayesinde de bir türlü rayında gitmemiş ve sürekli problemler üretir hale dönüşmüştür.
Bu sorunları tek başına şu ya da bu hükümetten kaynaklandığını söylemek doğru olmayabilir. Yıllara dayanan bu sorunların zaman zaman palyatif yaklaşımlara çözülmesine çalışılsa da maalesef eğitimdeki sorunlar giderek ivme kazanmış ve çığ gibi büyümüştür. Özellikle bu son beş altı yılda milli eğitim sistemindeki sorunlar, neredeyse baş edilemez noktasına getirilmiştir.
Milli Eğitimde altyapı ile ilgili özelikle eğitim teknolojileri gibi alanlarda başarılar sağlanmasına rağmen; başta süreklilik göstermeyen üzerinde sürekli oynanan ve geliştirilmeyen ders programları olmak üzere, yönlendirme ve sınav sistemindeki istikrasız dalgalanmalar, eğitim yöneticileri ve öğretmenlerin atama sistemindeki niteliksel durumlar, uygulamalar, denetim ve kontrol sürecinin neredeyse işleyemez hale getirilmesi, öğrencilerin isteksizlikleri, okullarda nitelik kaymalarının yaşanması, mesleki ve teknik eğitim hususlarında yeterince bir yönlendirmenin yapılamaması, grupsal politik tercihlerin eğitim sisteminin içine fazlaca sokulması, okul ve aile işbirliği ve iletişiminin giderek zayıflaması ve de en önemlisi eğitim çalışanlarının giderek isteklendirme kaybına uğraması gibi sorunların ortada olduğu bir gerçektir.
Eğitim sistemimiz; sorun çözen, gelişen ve geliştiren olması gerekirken; sürekli sorun üreten bir hal almaya başlamış, toplumun beklentilerini ve ihtiyaçlarını karşılayamaz hale gelmiştir. Oysaki gelişmiş ve ilerleyen bir toplumun ilk önce ele alacağı husus eğitim sistemindeki köklü değişimler ve iyileşmeler olmalıdır. Bunun için de başta merkezi ve yerel politikacılar olmak üzere, eğitimde etkin ve taraf olması geren eğitim sendikacıları, veli dernekleri başta olmak üzere diğer birçok sivil toplum kuruşları ile birlikte gerçekten bir eğitim şurası oluşturularak, toplumun ve çağın ihtiyaçlarına göre bu eğitim sistemini politik beklentilerden çok yerel ve milli beklentileri karşılayacak nitelikte baştan aşağıya rasyonel bir eğitim sistemini yeniden oluşturmak zorundayız diye düşünmekteyim.
Okul çalışanlarının hiç birinin neredeyse can güvenliğinin olmaması; sürekli öğrenci, veli, medya gibi bir takım unsurların şiddetli saldırılarına maruz kalınması ayrıca öğrenciler arasındaki şiddet ve saldırganlık olaylarının giderek artması, öğrenci ve öğretmenlerdeki duygusal kopuşun başlaması gibi vahim durumların olması, zaten giderek gerginleşen toplumsal durumumuz içinde yeni ve belki de onarılması çok güç olacak yeni sorunları yarattığını düşünmekteyim.
Biz ülke olarak bunları hak etmiş değiliz. Giderek değerlerimizi yitirdiğimiz bu günlerde ve eğitimin sürekli kan kaybettiğine şahit olduğumuz bu üzücü tablonun karşısında başta ülke yöneticileri (iktidar, muhalefet, bürokrasi...) olmak üzere, toplumun sivil kuruluşları, biz eğitimciler, aileler ve eğitimle alakalı anne ve babalar olarak, yeniden toplumsal bir bilinç içerisinde eğitimimizi iyi bir yere oturtmak gibi bir görevle karşı karşıyayız.
Umuyor ve diliyorum bunu Sayın Ziya Selçuk önderliğinde eğitim sisteminde atılan bu yeni adımlarla. Hep birlikte başarırız. Kaldı ki, orada da atılan adımlarda da bir takım sınırlandırmaların ve sınırlılıkların olduğunu gözlemlemekteyiz. Her şeye rağmen! Şimdilik başka da çaremiz yok gibi. Yoksa…
Eğitimci Abdurrahman POLAT