EĞİTİM SİSTEMİ

Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!

18 yıldır torunlarım hayatımın merkezinde. Ama bir yıldır bu sıkı fıkı ilişkimiz büyük ölçüde  sekteye uğradı. Geçen yıl Can üç ay bizde kaldı. Dedesinin gözetiminde Üniversite'ye hazırlandı. Salonu ona tahsis ettik. Çocuğum Üniversiteli olmanın tadını çıkaramadan, uzaktan eğitimle bir şeyler yapmaya çalışıyor.
Bu yıl genelde iki kardeş evlerinde derslerine çalıştılar. İki hafta önce Naz'ım "Çok sıkıldım, size gelicem" dedi. Onlar bir şey isteyince akan sular durur tabii. O da abisi gibi salona konuşlandı. Aslında konu herkes gibi  benim de torunlarımı çok sevmem değil. Konu eğitim sistemimizin geldiği nokta aslında.
Çocukların içine düştüğü keşmekeş beni gerçekten çok üzüyor. Öyle bir maratonun içindeler ki... Naz'ım daha 7. sınıfta, her sabah saatini yediye kuruyor, kalkıyor, kahvaltı falan derken 8.30'da canlı dersi başlıyor, öğlen bitiyor. Haftada üç gün dershaneye gidiyor, geliyor, biraz dinleniyor, dinleniyor derken telefonları hep ellerinde. Yemek falan derken tekrar odaya kapanıyor, 150-200 soru çözmek zorunda. Her gece en erken 12'de yatacak ama en az 20 sayfa da kitap okuyacak. O alışkanlığı çok güzel de... Ertesi sabah yine aynı maraton.
Dedesi takılıyor, "ben hayatım boyunca 150 soru çözmedim, ne olacak bu çocukların hali" diye. Öyle bir döngünün içinde ki çocuklar, çok üzülüyoruz. Yarış atı gibiler, ve kendini bundan soyutlayamıyorsun. Bizim zamanımızda okullar ne güzeldi, her şey olması gerektiği gibiydi. Dersler dozunda ve tadında, öğretmenler bilinçli ve idealist. Resim, müzik, beden eğitimi... Her dersimiz ayrı güzel, Teneffüsler ayrı bir renkti.  Hava almak, itişip kakışıp stres atmak, oynamak, koşmak, terlemek, çocukça aşklar unutulur mu hiç.
Şimdi her şey sanal ortamda. Kendi kendilerine, rüzgârın önündeki yaprak gibi savrulup duruyorlar. Bence bütün bunların baş müsebbibi para tuzakları dershaneler ve yaz boz tahtasına dönen eğitim sistemimiz. Önce dershaneye gitmeyen çocuk üniversite sınavını kazanamaz fikri empoze edildi, beyinler yıkandı. Parası olan da olmayan da borç harç çocuğunu dershaneye gönderiyor... Çocuklar da, hırslı anne babaların elinde çırpınıp duruyor.
Çok yakındır bunalıma girmeleri. Böyle bir çocukluk böyle bir öğrencilik. Çok yazık. Bu nesilde böyle sevgisiz, sanal alemde ziyan olup gidecek. Oysa onların arkadaşlarıyla zaman geçirmeleri, sohbet etmeleri, tartışmaları, aşık olmaları, mutlu mutsuz olmaları, düşüp yeniden kalmaları, hayatı anlamaları gerekirdi.
Bizler yoksul fakat her şeyi kendi yapan, doğru ve yanlışı kendi öğrenen, hatalarından ders çıkaran mücadeleci çocuklardık. Şimdi ekmek elden, su gölden, hazırlopçu, bencil, tembel, sorumsuz çocuklar yetişiyor. Hepsi hormonlu, kendi yiyemediklerini, içemediklerini çocuklarına tepen, dışarıda yemek yemeyi marifet sayan, kendi duygularını tatmin ederken, çocuklarını gözden kaçıran hırslı ebeveynler.
Son yıllarda en çok Bakan değiştiren kurumun Milli Eğitim Bakanlığı olduğu düşünülürse, bunun sonuçlarını ileride daha da derinden hissedeceğimiz kesin. Tanımakta, anlamakta zorluk çektiğimiz tuhaf bir nesil geliyor. Büyüklerimiz de bizi anlamakta zorlanınca nesil farkı diyorlardı da. Böyle değildi sanki...
Durum çok vahim bence.
Ülkenin hal-i pür meali böyle işte dostlar.
Alıntı:  Hülya Biçer

Anahtar Kelimeler:
Eğitim SistemiEğitim

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

YKS KİTAPLARI Nazilli Haber