Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından “20 bin sözleşmeli öğretmen ataması” ile ilgili atama takvimi ve kontenjanlar açıklanmıştır. MEB verilerine göre 100 binin üzerinde resmi öğretmen açığı bulunmasına rağmen, sözleşmeli olarak sadece 20 bin öğretmen atamasının yapılmasının mevcut öğretmen açığı sorununu çözmesi mümkün görünmemektedir.
15 Temmuz sonrasında tüm kamuda olduğu gibi eğitim alanında da sözlü sınav/mülakat üzerinden sözleşmeli öğretmen atamaları yapılmış ve toplamda 39 bin 300 sözleşmeli öğretmen atanmıştır. MEB tarafından açıklanan 20 bin yeni sözleşmeli öğretmenle birlikte, eğitimde güvencesiz olarak istihdam edilen sözleşmeli öğretmen sayısı 60 bine dayanacaktır.
OHAL süreci ile birlikte kamuda iş güvencesi fiilen ortadan kaldırılmakta, atamaların sözleşmeli yapılması uygulaması rutin hale getirilmektedir. OHAL sonrası başta iş güvencesi ve özür tayin hakkı gaspı olmak üzere eğitim ve bilim emekçilerine dayatılan özlük mesleki hak gaspları devam ettirilmektedir.
Mülakat (sözlü sınav) uygulaması eğitimde hakkaniyeti ortadan kaldırmakta, liyakatin adım adım terk edilmesi anlamına gelmektedir. Buna rağmen yapılan bu kontenjan açıklamasında mülakat kriteri KPSS’den alınan puanın 50 puan ve üzeri ifadesiyle düzenlenmiş, eski düzenleme değiştirilmiştir. Bu durum, siyasal kadrolaşma politikalarının daha da hızlanacağının kanıtıdır.
MEB tarafından açıklanan kontenjanların alanlar itibariyle dengesiz, adaletsiz ve gerçek öğretmen ihtiyacının çok altında olduğu görülmektedir. Öğretmenlerin sözleşmeli olarak atanması başlı başına bir sorun iken, açıklanan kontenjanların beklentilerin çok altında olması, yıllardır atama bekleyen binlerce işsiz öğretmeni yine hayal kırıklığına uğratmıştır.
2012’den bu yana atama kontenjanı sıralamasında din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenliği ilk üçteki yerini korumaktadır. Sınıf öğretmenliği kontenjanı 3.806, İngilizce öğretmenliği 2002, din kültürü ve ahlak bilgisi 1907, okul öncesi 1676, matematik 400, fizik 132, müzik 335, görsel sanatlar 132, tarih 163, beden eğitimi 673, bilişim 453, felsefe 39, biyoloji kontenjanı ise sadece 68’dir. Açıklanan kontenjanlar, bilimin, sanatın ve sporun bir kez daha yok sayılması anlamına gelmektedir.
‘Sözlü Sınav’ Dayatması, Öğretmen Atamalarına Liyakati Değil, İktidarın Siyasal Tercihlerini Öne Çıkaracaktır!
Daha önceki sözleşmeli öğretmen atamaları sürecinde yapılan sözlü sınavlarda sorulan sorular üzerinden ortaya atılan iddialar, sözlü sınav uygulamasının hükümet tarafından hangi amaçla hayata geçirildiğine ilişkin yeterince ipucu vermektedir. Öğretmen atamalarında sözlü sınavda ısrar edilmesi, öğretmen istihdamının açık bir şekilde ‘politik güvencesizleştirmeye’ dönüşmesine neden olmuş, iktidara eleştirel ve muhalif yaklaşanların, farklı kimlik ve mezheplerden olanların kolaylıkla elenebileceği, öğretmenlerin meslek ilkelerine göre değil, büyük ölçüde hükümetin siyasal çizgisine uygun olarak çalışmaya zorlanacağını göstermektedir. Sorun sadece mülakat sınavını geçmekle bitmemekte, sözleşmeli olarak atanan öğretmenler, göreve başladıktan sonra ‘güvenlik soruşturması’ gerekçe gösterilerek kolaylıkla görevden alınabilmektedir.
Türkiye’de sözlü sınava dayalı tüm uygulamaların ‘siyasal kadrolaşma’nın önünü açarak sayısız haksızlığa neden olduğu, aldıkları puanlara bakılmaksızın iktidarın dünya görüşüne uygun olanlar sürekli başarılı olurken, iktidarın dünya görüşüne yakın olmayanların taraflı ve kasıtlı değerlendirmeler üzerinden elendiği ya da ‘saf dışı’ bırakıldığı çok iyi bilinmektedir.
Öğretmen Atamalarında Yaşanacak Bütün Haksızlıkların Takipçisi Olacağız!
Nitelikli bir eğitimin gerçekleştirilebilmesi için öğretmenlerin yetiştirilme ve atanmaları süreci planlı bir şekilde işletilmeli, giderek büyüyen ataması yapılmayan öğretmenler sorunu kalıcı olarak çözülmelidir.
Eğitim sistemi her geçen gün artan sorunlar ve derinleşen çelişkiler ile tam bir çürüme içindeyken, AKP iktidarı döneminde ortaya çıkan ataması yapılmayan öğretmenler sorunu eğitimin öncelikli ve acil çözüm beklenen sorunlarından birisi haline gelmiştir. Türkiye’nin pek çok bölgesinde öğretmen yetersizliği nedeniyle eğitim-öğretim süreci aksamakta, bu durum çok sayıda dersin boş geçmesine neden olmaktadır.
438 bin ataması yapılmayan öğretmenin, mesleğini icra edilebilmek için KPSS barajlarını, doğrudan ‘torpili’ çağrıştıran mülakat sınavlarını, aday öğretmenlik sınavını ve daha birçok engeli geçmeye çalışması ülkemiz açısından utanç verici bir durumdur. Sözleşmeli ve ücretli öğretmenlerin mevcut çalışma koşulları ile öğrencilere ve genel olarak eğitim sistemine somut bir faydasının olmadığı geçmiş uygulamalarla somut bir şekilde görülmüştür. Eğitimde her türlü güvencesiz ve sözleşmeli istihdam politikasından derhal vazgeçilmeli, öğretmen atamalarında ‘günü kurtaran’ değil, öğretmen açıklarını kapatacak kadar atama yapılmalıdır.