Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Duygusal zeka; çocuklukta düşük olan, büyüdükçe gelişen bir kavram. Çocuklar toplumdaki genel kanaatin aksine acımasız varlıklardır. Fiziksel güç azaldıkça acımasızlık oranı artar. Üç dört çocuk biraraya geldiğinde sosyal bir grup değil, Çete oluşturur. Çete; etrafı kırıp dökmek, bitmeyen enerjisini boşaltmak, gerçekten savunmasız olana karşı “organize ve planlı biçimde” şiddet göstermek (bu kimi zaman yavru bir kedi, kimi zaman kundaktaki kardeş olur), gözlüklü ya da kızıl saçlı ya da şişman olan “farklı”yı aşağılamak üzere programlanmıştır. O yüzden duygusal farkındalıkları gelişene kadar her çocuk kontrol altında tutulmalıdır.
Duygusal zekanın etkileri olan;
*Kendini harekete geçirebilme,
* Aksiliklere rağmen yoluna devam edebilme,
*Dürtülerini kontrol edebilme,
*Ruh halini düzenleyebilme,
*Sıkıntıların düşünmeyi engellemesine izin vermeme, kendini başkasının yerine koyabilme
* Umut besleme
gibi yeteneklerin insan içinde gelişimi bir süreçtir.
Son 10 küsür yıl içinde çocukların çocuklar üzerinde gerçeklestirdiği vahşi trajediler de göze çarpıyor.
Yatılı okulda okuyan on küsür çocuğun başka bir kız çocuğuna tecavüz etmesi, fotoğraflarını çekip şantaj yaparak kendilerine iki bebek getirmeye zorlaması, kızın yeğenlerini getirmesi, çocukların iki küçük bebeği işkence ve tecavüzle öldürmesi,
10 küsür yaşında iki çocuğun 10 küsür yaşında başka bir arkadaşlarını bağlayıp, başını taşla ezerek öldürmesi,
Lise çağında bir grup çocuğun arkadaşlarına tuvalette tecavüz edip görüntülerini okulda elden ele dolaştırması,
Üç erkek çocuğunun bir kız çocuğuna tecavüz edip, kemerle boğup, üstüne defalarca bıçaklayarak öldürmesi.
Gündem kirliliği arasında kaybolup giden ve çürümenin en önemli emaresi olacak nitelikte olaylar bunlar.
Her olayın ardından çıkıp üç beş gün 'idam' ve 'linç' çığlıkları atıp konuları unutmaktan öte insani sorumluluğumuz bu olaylardaki artışın ana nedenine eğilip bazı kavramların toplumun tabanına yerleşmesine hizmet etmek olmalı.
Sosyal doku giderek çürüyor ve ana nedeni 'duygusal zekası', 'sosyal gelişimi' kıt, ehil olmayan yöneticilerin insan doğasını yok sayan, yasakçı, baskıcı ve istismara zemin hazırlayan düzenlemeleri.
Buna paralel, ülkenin tamamına 'tuvalet köşelerinde gizli gizli sigara içen ergen' muamelesi yapılarak, sürekli savunmada tutulduğu ve saygı duyulmadığından, ülke vatandaşlarının büründüğü psikoloji de olgun bir zihin kapasitesinin çok çok altında.
Direkt kafaları hedef alan psikolojik bir salgının pençesindeyiz. Reklamlar bile çocuğunun elinden içeceğini kapan çıkarcı ebeveyn portresini şirinize ediyor.
Nasıl yapacağımızı bilmiyorum ama bu hasta yönetim anlayışından bir şekilde kurtulmak zorundayız.
17 Şubat 2018 / Işıl Salihoğlu