Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Finlandiya eğitim politikaları çok övgüyle karşılandı, ancak asıl başarı öğretmenlere işlerini yapmalarında verilen sorumluluk ve özerklik düzeyi.
Sekiz yıl önce Finlandiya’ya taşınmadan önce iki yıl boyunca İngiltere’de öğretmenlik yaptım. İngiltere’deki meslektaşlarım bana çok destek olurlardı ve okul müdürüm ikinci yılımda bana bölüm başkanlığı görevi vermişti. Aslında gitmeye niyetim yoktu ama Finli eşimin vatan özlemi o kadar ağır bastı ki tası tarağı toplayıp Finlandiya’ya taşındık.
Finlandiya’nın eğitim politikaları çok fazla övgü alıyordu ve ülke, eğitim modelini tüm dünyaya ihraç etmeye başlamıştı. Finlandiya’yla ilgili yazılan çizilen her şey eğitim politikalarına odaklanıyor. Bu anlaşılır bir şey ancak bu kadar dar bir bakış açısı sistemi tam olarak anlamamızı engelliyor. Bu politikaların hayata geçirildiği okulların ve toplumun genel karateri ve yapısı da aynı derecede önemli.
Karşıt görüşlü insanlar, Finlandiya ve İngiltere (ya da sizin yaşadığınız ülke) arasındaki demografik farklılıkların, eğitim politikalarını kıyaslamayı anlamsız bir hale getirdiğini ileri sürebilir. Finlandiya’nın oldukça homojen bir nüfusu var: Nüfusun sadece yüzde 5’i ülke dışında doğmuş ve Fince ya da İsveççe konuşmayı bilmiyor. Bu durum, başka ülkelerdeki okulların yaşadığı, öğrenciler arasındaki dilsel ve kültürel açıkları kapama baskısını azaltıyor olsa da mesele sadece bundan ibaret değil. Nüfusun ekonomik olarak da homojen oluşu ve okullara yansıtılan toplumsal eşitlik Finlandiya’nın başarısına önemli bir katkı sağlıyor. Üstelik tüm bunlar sadece eğitimle sınırlı değil.
Finlandiya, Avrupa Birliği ülkeleri arasında ücret eşitsizliğinin en düşük olduğu ülke. Bunu kendi ülkemle kıyaslamam gerekirse, İngiltere Avrupa Birliği içinde ücret eşitsizliğinin en çok yaşandığı ülke. İngiltere’deki çocukların yaşadığı yoksulluk Finlandiya’nın iki katı kadar. Eğer İngiltere’deki (ve elbette diğer ülkelerdeki) politika yapıcılar, eğitimle ilgili çıktıları herkes için eşit bir şekilde geliştirmek ve iyileştirmek istiyorlarsa, daha fazla özel okul ya da dil okulu açmak yerine bu açıkları kapatmakla işe başlamalılar. Çünkü tam anlamıyla kapsamlı bir eğitim sistemi yaratmanın, Finlandiya eğitim sisteminin geliştirmesinde çok büyük bir rol oynadığını söyleyebiliriz.
Ancak herkes için eşit şartlar sağlamak ve herkese eşit fırsatlar sunmak, pek çok ülke gibi İngiltere için de hayal bile edilemez bir şey maalesef. Çoğu politikacı seçimlerde eşit bir toplum umudu vadetse de, iş bu konuda somut adımlar atmaya geldiğinde hepsi ayak diremeye başlıyor. Ancak Finlandiya eğitim sisteminin başarısının tek kaynağı eşitlik değil.
Aday öğretmenler arasındaki zorlu seçim ve başarılı adayların aldığı birinci sınıf eğitimin de sisteme katkısı oldukça fazla. Ancak öğretmenlik mesleğine girmek için çok yüksek bir rekabet yaşansa da, öğretmenlerin bu ülkedeki çalışma şartları ve okulların değer sistemleri, öğretmenlerin ve öğrencilerin gelişmesine izin verilmesinde çok büyük bir role sahip. Ve tüm bunların özünde “güven” yatıyor.
Finlandiya’daki öğretmenlere çok fazla sorumluluk veriliyor ve öğretmenlerin neyi nasıl öğretttikleri konusunda kontrolsüz bir esnekliğe sahip olmalarına izin veriliyor. Performans gözlemlenmiyor ve notlandırılmıyor. Bunun yerine okul liderleriyle yıllık olarak yapılan gelişime yönelik konuşmalar, bir öğretmenin zayıf ve güçlü yönleri konusunda kendi değerlendirmesini yapması için ona geribildirim sağlıyor. Öğretmenlerden detaylı planlar da beklenmiyor. Bir öğretmenin yaptığı şeyleri ispatlamak için kanıt sunması gerektiği düşüncesi, gülünç kabul ediliyor. Her öğretmen, sadece eğer kendisi ya da öğrencisi için faydalı görüyorsa not veriyor, başkasının hatrına değil.
İngiltere’de altı yaşındaki çocukların çoğu ulusal testlere tabi tutulurken, Finlandiya’daki yaşıtları henüz örgün eğitime bile başlamamış oluyor. Bu çocuklar okula başladıklarında da öğrenci değerlendirmesinde, sadece ve sadece öğretmeninin kişisel değerlendirmesine güveniliyor. Okulun içinden ya da dışından hiç kimse, değerlendirmenin kendi istediği şekilde ve kendi zaman çizelgesine uygun olarak yapılmasını talep etmiyor. Ve hiç kimse bu verileri, öğrencileri sıralamak ya da okullar üzerinde baskı yapmak için kullanmıyor.
Tüm bunlar İngiltere’de yaşadıklarımla taban tabana zıt. İngiltere’deki okullarda öğrenci verileri için özel yöneticiler bulunurken, bazı öğretmenlere not verirken hangi renk kalemleri kullanmaları gerektiği söyleniyor ve öğrenci kazanımlarının belirlendiği şekilde/zamanda gerçekleşmesi için her şey periyodik olarak kontrol ediliyor. Eğitim standartlarını karşılayamayan “başarısız” bir okuldaki bir öğretmen, ki buradaki öğretmenler en büyük desteğe ihtiyacı olanlar oluyor, verdikleri her ders için bir plan yazmak zorunda bırakılıyor. Belki de aylarca… Oysa harcanan tüm bu zaman, para ve emek çok daha iyi kullanılabilir.
Öğretmenler bu mesleğe büyük bir istek ve heyecanla girerler. Genellikle doğru sebeplerden bu işi seçerler. Bu yüzden onlara güvenmeli ve bu isteği canlı tutmalıyız. Bunu yapmak için de okulda geçirdikleri zor bir günün ardından kendilerini toparlamaları için ihtiyaç duydukları zamanı ve araçları onlara vermeliyiz. Eğer öğretmenleri, ne kendilerinin ne öğrencilerinin fayda sağlamayacağı işlerin sorumluluğu ve yükü altında bırakmazsak, o zaman işlerini çok daha iyi yaparlar.
Finlandiya toplumunun yaptığı – belki de başka toplumlardan çok daha iyi yaptığı – şey, birbirlerine güvenmeleri, değer vermeleri ve iyi bakmalarıdır. Eğer eğitim sistemini incelemek için ülkeye akın eden ziyaretçilerin, politika yapıcıların ve yorumcuların Fin eğitim sisteminden alacağı tek bir ders varsa, o da budur.
Kaynak: https://www.theguardian.com/teacher-network/2017/aug/09/worlds-best-school-system-trust-teachers-education-finland