Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
DİYALOĞU ÖLDÜREN EMRİVAKİ
-zorba çocuk nasıl yetişir?-
Kim kime değer verir? Seven mi, kızan mı? Yoksa hem seven hem kızan mı? Kızmak da sevmek de bir tepki. Peki bizim bahsimiz ne? Kabulleniş...
Doğası gereği sosyalleşmek zorunda olan insanın, bütün ihtiyaçlarının bağlandığı temel ihtiyaç iletişimdir. Kabullenmemiz gereken ilk önemli ilke bu.
Bu ilke çocuklarımız için de geçerlidir. Henüz doğumundan itibaren, diğerleriyle var olan bir ilişki içerisine girer her insan. Üzerinde bakışlar, yüzünde dolaşan eller ve kulaklarında yankılanan sesler... Bütün bunlara maruz kalan bebek, hislerini ve ihtiyaçlarını açıklamak zorunda kalır çevresindekilere. Aksi halde acımasız bir baskının altında çaresizce çırpınır.
Sevgiye, dokunulmaya, suya, süte doymak ister çocuk ve bu isteğini anlatmaya çalışır. Buna bağlı olarak bir tepki geliştirir. Mesela ağlar ve ağlayınca diğerlerinin ne gibi tepkiler vereceğine bakar. Sonra beynine kodlar. Güler ve tepkileri gözler. Yine beynine kodlar. Dil çıkarır, el çırpar, göz kırpar ve izler... her bir tepkiyi bilimsel bir titizlikle kodlar beynine.
Yaşamını böyle sürdürmeye alışır bebek ve gelişir. Gelişince dünyası da genişler, daha çok ister. İstekler çoğalınca da yeni iletişim şekilleri geliştirir. Gitgide konuşmayı öğrenir. Böylece özgüven kazanır ve birey olarak varlığını hisseder.
Çocukların her davranışının pozitif bir amaca yönelik olduğunu kabullenmek zorundayız.
Mesela yoğun bir iletişim trafiğinin içerisinde olan bir çocuk, altını ıslattığında, anne-baba bu duruma anlam veremez. Daha önce böyle bir alışkanlığı olmamasına rağmen, nasıl oldu bu? diyerek anlamsız kalır. Ben ise bu gibi bütün davranışların pozitif bir amaca yönelik bilinçli olarak gerçekleştiğinin altını çiziyorum.
Aslında yapılan davranışın sebebi çok basit: Kalabalıklar arasında kaybolduğunu zanneden bir insanın dikkat çekme isteği. "Ben de burada, aranızdayım" demenin çocukçası.
Çocukların da tıpkı biz erişkinler gibi ihtiyaçlarını aktarmak için iletişim kurma istekleri bizi şaşırtmamalı. Bu aktarım sadece konuşarak olmaz. Nitekim lisan-ı hâl kavramı, kültürümüzde yaygın olan bir anlayış. İşte bu hâl dili ile ihtiyaç ve isteklerini ifade eder çocuk.
Çok geniş yelpazede düşünün bunu; evde, misafirlikte, okulda, kreşte, sokakta ve her yerde. Serdedilen davranışın altında yatan pozitif amacı düşünün ve iletişim kurma isteğine yanıt verin. Ne gibi değişiklikler olacağını göreceksiniz.
Fakat çocukların yaptıklarına anlam veremeyen ebeveynler, onlarla iletişim kurmak yerine, onları kontrolü altına almaya çalışırlar. Bu kontrol genellikle acımasızca hissedilir karşı tarafta. Anne-baba, isteklerini çocuklarının istekleri, hedeflerini çocuklarının hedefleri yapma konusunda ısrarcıdır. İşte bu ısrarcılığın Türkçe karşılığı "emrivaki"dir.
Emrivaki ile kastettiğim, iletişim tek taraflılığı. Yani karşı tarafın duygu ve isteklerine önem verilmemesi. Üstelik bunun çocuklarının iyiliği için olduğunu zanneder ebeveyn.
Oysa durum hiç de böyle değildir. Yukarıda genel olarak bahsettiğim iletişim mahiyetinden kolaylıkla anlaşılabilir.
Unutmayın: Çocuklar bizim aynalarımızdırlar. Gördüklerini taklit etmek konusunda inanılmaz bir yeteneğe sahiptirler.
Yaşam dönemlerinde iletişim yeteneklerini giderek geliştiren çocuklar, böyle bir tutumla karşılaştıklarında, neye uğradıklarını şaşırırlar. İletişime geçmek için yaptıklarının işe yaramadığını farkedince, bu yeteneklerinin gelişimleri durağanlaşır. Böyle de kalmaz üstelik, giderek körelir.
İletişim kurmayı beceremeyen anne-baba, emrivaki ile kontrolü sağlamak ister. Böyle bir kontrol, baskıcı bir tutum çıkarır ortaya.
Çocuklar her şeye anlam vermeye çalışan ve durmaksızın öğrenen varlıklardır. Böyle durumlarda durur ve gözlerler. Kendilerine model olan anne-babalarının yaptıklarını " doğrular" olarak kodlarlar zihinlerine. Böylelikle doğru bilinen yanlış davranışlar öğrenilir çocuklarca.
Sosyal çevresi genişleyen çocuk, akranlarıyla iletişime geçmek ister. Bunun nasıl olacağını önceden öğrenmiştir. Bakar beyin programlarına ve iletişimin yapıtaşı olarak kodladıklarını görür. Orada "emir kipi" ve "baskıcı tutum" ile karşılaşır. Akranlarıyla iletişime geçerken bunları kullanır, hem de doğru olduğunu zannederek.
Hani akranlarına zorbalık yapan çocuklar ve ergenler var ya, işte onların iletişim programlarında var olan yapıtaşları bunlar: Emrivaki ve baskıcılık.
Kimden öğrenmişti bunu çocuk? Anne-babasından. O halde kim suçlu? Karar sizin.
Akran zorbalığı önemli bir sorun. Bu sorunu ortaya çıkaran ise anlayışsızlık. Anlayışsızlık iletişimin olmadığı yerde ortaya çıkan bir problemdir. Yani iletişim yeteneğini geliştiremeyenler, anlamak için uğraş vermezler. Kolay olanı seçer ve anlamazlar.
Sonuçta Eren Ahmet'ten silgi istemek yerine, onu zorla alır. Fatih, Ayşe'nin boyuyla dalga geçer. Başkaları da toplu halde zayıf olanı ezer.
Emrivaki sadece zorbalığa sebep olmaz. Çünkü iletişim kurmayı beceremeyen kimseler sosyalleşemezler. Ortaokul ve lise dönemlerinde pek görülmese de, daha sonra giderek yalnızlaşan bir gelecek bekler bu kimseleri.
Asosyallik ve saldırganca davranışlar iyice karakteri haline gelir böyle yetişen çocukların.
İnsan hayatı iç'e ve dış'a yönelişten ibarettir. Yani kişinin kendisine ve diğerlerine. Yazı boyunca "diğerleri" olarak bahsettiğim, sosyal psikoloji literatüründe kişinin kendisi hariç iletişime geçtiği bütün sosyal çevresidir. Dış'a yöneliş için gereken becerileri gelişmeyen çocuklar, iç'e yönelişte kalakalırlar. Böylece içe kapanıklılık başlar.
Uyuşturucu ve alkol bağımlılarının birçoğu da dış'a yönelemeyen kimselerdir.
Çocukların gelişim çağlarında iç'e ve dış'a yönelim her zaman vardır. Fakat bazı dönemlerde biri daha ağır basar. Bu becerilerin kazanılması olağandır. Çocukların doğalarında buna bir meyil vardır.
Ailelerin bu gibi faktörlere dikkat etmeleri gerekir. Çocukların da erişkinler gibi iletişime geçmek istedikleri bilinmelidir. Onlar daha çok hâl dilini kullanırlar. Dolayısıyla iletişimi emrivaki ile kontrol altına almak yerine, anlamaya çalışarak ve olumlu bir karşılık vererek kontrol etmelisiniz.
Yazım boyunca ilkeleştirdiğim temel kuralı kulağınıza küpe etmelisiniz: Çocukların her davranışının altında pozitif bir amaç yatar.
Onlar anlamanızı bekler, hatta çok isterler. Anlayın, anlamaya çalışın; onlarla olduğunuzu dâima hissettirin.
Onlar sizin eseriniz.
(İletişim tavsiyelerini açıklamalı maddeler halinde paylaşacağım)
¤Psikolog Kadir Özsöz¤
İnstagram takip: https://www.instagram.com/psk.kdrozsoz/