Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Prof. Dr. Necati Cemaloğlu
Her veli ya da vasi, çocuğuna din eğitimi aldırabilme hak ve özgürlüğüne sahiptir. Bu durum, yasalar tarafından da güvence altına alınmıştır. Din ve ahlâk eğitimi, önce ailede başlar, sonra mahalle, okul, ilçe, il, ülke ve evren bazında devam eder. Din ile ahlâk birbiri ile iç içe geçmiş kavramlardır. Dinin müeyyidesi cennet ve cehennem, ahlâkın müeyyidesi ise, utanma, ayıplanma ve toplumdan tecrit edilme şeklindedir.
Aileler, inançlı ise çocuklarına din eğitimi aldırırken, inançlı olmayan aileler bu konuda ikilem yaşamaktadır. Aileler, çocuklarına din eğitimi aldırmaları ile inançlı olmaları arasında ilişki olmamalıdır. Çünkü din ve inanma bir ihtiyaçtır. İlkel çağlardan itibaren insanların inanma ve kâinatın yaratıcısını sorgulama geleneği; önce ilkel dinleri daha sonra da hak dinlerin tebliğine kadar bir süreci ortaya koymuştur. İnsanlar hayran oldukları ya da korktukları, cevap bulamadıkları gizemli şeylere tapmış, putların önünde eğilmiş, kendi yaptıkları putlara kul, köle olmuş, hatta kendi yaptıkları helvadan tanrıları acıktıkları zaman yemişlerdir. Her çocuk yetişkin olduğunda yaratılmışlığı, kâinatı, varlığını sorgulayacak, kendince bulduğu cevaplara göre yaşamını sürdürecektir. Bu aşamada doğru bir kaynaktan, hurafeye dayalı olmayan dini inanç ve bilgileri kazanmış olması, yaşantısında denge oluştururken, sağlıklı olmayan bir dini bilgiye sahip olması, bu tür gruplara girmesi, bazı sorunlu davranışların oluşumunda etkili rol oynayacaktır. Bu sebeple, aileler ister inançlı olsun isterse inanç düzeyi farklı olsun, çocuklarına bilimsel yol ve yöntemlerle, devletin okullarında ya da devletin diğer kurumlarında çocuklarına din eğitimi aldırmaları gerekir. Bu şekilde yetişen çocuğun dini bir yaşantı seçip seçmemesi, onun kişisel tercihidir ancak dini, dinin ibadet şekillerini doğru öğrenmesi hem kendisi hem de toplum açısından son derece önemlidir.
Aileler, çocuklarına din adına ne öğretmektedir? Aslında burada cevaplanması gereken esas konu, dinin ibadet yönü mü yoksa dinin ahlâk yönünün mü öğretileceği meselesidir? Bir kişinin dinin ibadet yönünü öğrenmesi, sabaha kadar namaz kılması, ibadet etmesi, komşusuna, çevresindeki insanlara çok fazla katkı sağlamaz. Bu dinin bireysel boyutudur. Ancak, inançlı bir kişinin kul hakkını gözetmesi, komşu hak ve hukukuna saygı göstermesi, yalan söylememesi, insanları aldatmaması, dinin sosyal boyutudur. O halde aileler çocuklarına önce dinin sosyal boyutunu kazandırması gerekir. Dinin ibadet boyutunu yaşayıp yaşamama, tamamen bireyin tercihine kalmış bir durumdur.
Din ile ahlâk eğitimi birbiri ile iç içedir ve her dini yaşayan insanın ahlâklı olması beklenir. Ancak, inançlı olduğu, dini yaşadığı halde ahlâksız davranışlar sergileyen, buna karşın inançsız, ateist olduğu halde ahlâklı davranışlar sergileyen insanlar vardır. Bu sebeple çocuklarınıza ahlâki değerleri ön koşulsuz öğretmeniz, ahlâklı yaşama tarzını benimsetmeniz, ebeveyn olarak sorumluluklarınız arasındadır. Arzu edilen, beklenen durum, din ile ahlâkın aynı potada eritilmiş ve hayata dönüştürülmüş halidir.
Çocuklar büyürken çoğu zaman bazı ahlâki sorunlar yaşayabilir. Örneğin, küçük çaplı hırsızlık vakaları görülebilir. Bu aşamada geleneksel Türk ailesi: “Bizi kepaze ettin. Aile onurumuzu iki paralık ettin. İnsan içine nasıl çıkacağız?” gibi soruları sorup tepki verir. Bu davranış, hırsızlık davranışına yapılması gereken uygun bir tepki türü değildir ve hatalıdır. Çünkü aile tepkiyi kalıplanmış insan davranışında vermekte, çocuğu dış dünya, çevre ve toplum baskısı ile terbiye etmektedir. Ayrıca burada çocuğa verilen gizli mesaj, “Hırsızlık vakası duyulmadığında sorun yoktur. Duyuldu, kepaze olduk.” temasıdır. Çocuklar çoğu zaman hırsızlık maksadı ile olmasa da, merak etikleri şeyleri alma ve evlerine götürme, saklama davranışı sergileyebilirler. Bu aşamada olayı tanımlamak, çocuğa hırsız damgası vurmak, şiddet kullanıp ıslah etmeye çalışmak fevkalade yanlış bir ebeveyn davranışıdır. Çocuğa yaptığının yanlış olduğunu anlatmak, başkasına ait olan şeyleri izinsiz almanın sonuçlarını paylaşmak, hatta kendisine ait bir şeyin izinsiz alınması halinde yaşayacağı duygu yoğunluğunu sorup empati yapmasını sağlamak gerekir. Etkili ebeveyn, hırsızlık davranışı ortaya çıkmadan önce, çocuğa anlattığı “”Hırsızlık” temalı kısa hikâyelerle, çocuğun bilinçaltında bir algı oluşturur ve sorunlar ortaya çıkmadan çözmeye çalışır. Kleptomani (Çalma hastalığı) psikolojik bir sorundur ve kleptomani rahatsızlığı olanlar, ihtiyaç duymadıkları küçük şeyleri çalmaya başlarlar. Çocuklarında kleptomani rahatsızlığı gören ebeveyn, bu durumda bir psikolog ya da psikiyatristten destek alması gerekir.
Çocuklar küçük yaşlarda korktukları ya da sevgiyi kaybetme kaygısı içerisinde oldukları zaman yalan söyleme eğilimindedirler. Bazı çocuklar, hayalle gerçeği sık sık karıştırdığı için, yalan söyleyebilir. Çocuğunuza “Yalancı!” “Yalancı Pinokyo” demek yerine, doğrusunu anlatmanız ya da tanımlamanız, çocuğunuzun gelişimi açısından son derece önemlidir. Örneğin, çocuğunuz yalan söylemeye başladığında konuyu değiştirin, doğru söylediğinde dikkatli dinleyin. “Sen yalan söyledin, bizi aldattın.” demek yerine doğrusunu anlatın. Çocuklarınızı ön koşullu severseniz, yalana davetiye çıkartırsınız. “Seni çok seviyoruz. Neden? Çünkü sen çok çalışkansın.” dediğiniz de, çocuğunuz matematik sınavından 30 aldığında size 80 aldım diyebilir. Nedeni sizin sözlerinizde gizlidir. Çocuk, seviliyorum çalışkan olduğum için. Tembel olursam sevgiyi kaybederim, korkusuna kapılıp yalana teşebbüs edebilir. Yapmanız gereken “Seni, sen olduğun için seviyoruz. Her zaman da seveceğiz. İyi ki varsın.” demek daha sağlıklı bir iletişim tarzıdır. Çocuklarınızı sürekli başkaları ile kıyaslarsanız, çocuğunuz yine yalana teşebbüs edebilir. Yetişkin olduğunda yalan söylemeye devam eden bir kişinin, çocukluk yaşantılarında önemli sorunlar vardır.
Çocuğunuzda küfür etme davranışı varsa, muhtemelen çevrede küfür eden çocuk ya da yetişkinler çoğunluktadır. Türk kültüründe maalesef çocuklara küfür ettirip gülme davranışı yaygındır. Çocuk, küfür ettiğinde yetişkinler gülmeye başladığında çocuk yaptığının iyi bir şey olduğunu düşünür ve olumsuz davranış pekişir. Bu aşamada tepki vermemek, gülmemek, ilgilenmemek davranışta sönme yaratır. Ancak ısrarla küfür etme davranışı devam ettiğinde çocukla konuşmak, ikna etmek, yaptığının yanlış olduğunu söylemek doğru bir yaklaşım olacakltır.
Çocuklarda görülen diğer sorunlardan birisi de cinsel istismardır. Özellikle yaşıtlarına göre iri yarı olan çocuklar, arkadaşlarına karşı cinsel tacizde bulunmaya teşebbüs edebilir. Özellikle erkek çocuklarda bu durum çok yaygın yaşanabilir. Çocuklara mayo alanını öğretmek, bu tür istismar vakalarında tepki vermesini, müsaade etmemesini, yapan kişileri uyarması öğretilmelidir. Bu durumu çocuklara anlatmak, detaylı öğretmek, evde ebeveynin, okulda öğretmenlerin görevidir.
Sonuç olarak çocuklarınıza din kültürü ve ahlâk bilgisini, doğru kaynaklardan, doğru kişilerden öğrenmesini sağlamanız gerekir. Dinin kaynağı kutsal kitap ve peygamberlerin örnek yaşantılarıdır. Çocuğunuz, İslam dininin peygamberi Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) “Ben güzel ahlâkı tamamlamak üzere gönderildim.” Hadisi şerifinin anlamını ve mahiyetini kavramasına yardımcı olun. Din ile süslenen, zenginleşen ahlâk, hem aileye hem de topluma huzur ve mutluluk getirir. Çocuklarınızın etik dışı davranışları karşısında öfke seline kapılıp saldırgan davranışlar sergilemeyin. Önce sakin olmaya, sonra da en uygun çözüm yolunu bulmaya çaba sarf edin. Çaresiz, yetersiz kaldığınızda psikologdan yardım istemeyi unutmayın. Çocukların olumsuz davranışlarını damgalama aracı olarak kullanmayın. Her çocuk hata yapabilir, etik sorunlar içerisinde olabilir. Önemli olan ebeveyn olarak bu konuyu nasıl algıladığımız ve çözmek için hangi yol ve yöntemi kullandığımızdır. Aile içi sorunları çözerken gelişmiş insan profilini kullanmak, çocuğun özü ile bilinç düzeyi arasındaki ilişkiyi güçlendirmek, empati yapmasını sağlamak etkili bir yaklaşım olacaktır. Ayrıca çok fazla dini konu anlatmak, çok fazla ahlâk anlatmak yerine dinin ve ahlâkın yaşandığı ortamları yaratmak daha etkili bir yöntem olacaktır.
Kaynak: Necati Cemaloğlu