Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Siz belki onaylamayacaksınız ama ben yine de bir öğretmen olarak içimi dökeceğim. Belki öğrenciler sınıfa doluşmadan bir kaç kalbe dokunur bu yazı.
Ben öğretmenler odasına her girdiğimde bu mesleğe olan inancımı kaybetmeye başlıyorum. Henüz yolun başında ve idealistlikle alakalı olmayan tamamen insanı durumlardan dolayı. Bu mesleği gerçekten bilerek, isteyerek, hayal ederek seçtim. Çocukları seviyorum çünkü bu ülkeyi seviyorum bu toprakları seviyorum en azından dokunabileceğim kadar çocuğa dokunmak istiyorum. Yine de henüz bir yılım dolmamışken istifa etmeyi bile düşünüyorum. Çünkü ya ben normal değilim ya da bazı şeyler gerçekten artık iğrenç bir şekilde normalleşmiş. Eğer çocukları seviyorsanız öğretmenlik sloganvari bir eylemden ibaret olmaksızın gerçekten dünyanın en güzel mesleği. Ve eğer öğretmenler odasında bu meslekten soğumuyorsanız bu mesleği sonuna kadar devam ettirebilirsiniz ki ben buna olan inancımı yitirmeye başladım. Bir köy okulunda görev yapıyorum. Çocukları sevmeyen hatta çocuklardan nefret eden öğretmenler var. Bu yüzyılda hala masaya oturup kitaptakileri olduğu gibi deftere yazdıran öğretmenler var. Okula ilk gittiğimde bir gün camdan dışarıyı seyrederken 160 öğrencinin olduğu bir okulda sadece bir tane topun olduğunu ve o topun peşinden koşarken hicbir çocuğun keyif almadığını fark ettim. Ya bu durum 20 öğretmenden tek birinin mi umurunda olmaz. Evet ceplerinden para verip alsınlar demiyorum. Milli eğitim ödenek ayırıyor da demiyorum ama bu gerçekten halledilemeyececek bir şey mi öğretmenler tarafından? Beden eğitimi öğretmenine diyorum uğraştım halledemedim diyor idareye diyorum hocam ödenek yok diyor onar lira atsak bir sürü top alabiliriz diyorum canlarını istemişim gibi gözlerini kaçırıyorlar. Bir hafta sonra o okulda 18 tane top vardı ve kızlar voleybol oynuyor erkeklerin yanında bir kac tane futbol topu isteyen basketbol oynuyor. Camdan baktığımda yeniden gözlerim doldu. Onları öyle gördüğüm için değil çocuklar icin bunu neden daha önce yapma ihtiyacı duymadılar diye. Bu manzara hiç mi ilgilerini çekmedi diye, ya da önceki buruk manzara hiç mi canlarını acıtmadı. 4 ayda okula 500e yakın kitap geldi. Koliler dolusu kırtasiye malzemesi geldi. Bunun için dilencilik yapmadım o kapı bu kapı dolaşmadım milli eğitime bile uğramadım neredeyse hepsi arkadaşlarım tarafından gönderildi. Kütüphane açalım bu okula dedim bu çocuklar kendilerini ifade edemiyorlar okusunlar her türden kitaplar olsun bir cazibe merkeze haline gelsin dedim. Boşuna uğraşmayın açamazsınız dediler. Bunu diyen okulda 3 yıldır görev yapan Türkçe öğretmeni. Yok müdür izin vermiyor yok fiziksel alan. Tek bir kere olsun denememişler bile oysa. Derse giriyorum hocam masaj yapalım mı diyor öğrenciler. Ne masajı diyorum ben öğretmenim masaja zamanım yok siz de masör değilsiniz diyorum. Garip geliyor bana sonra öğreniyorum ki kütüphane açmak için uğraşmak bir kez olsun aklına gelmeyen öğretmenimiz ve diğer bazı hocalar derste teneffüslerde çocuklara masaj yaptırıyor. Seçmeli derslerden boş olan dersler için birbirlerini yiyorlar. Böyle bir lobi faaliyeti BM'de Abd'deki Yahudilerde yok. Her sınıfta 3 kişiye ders işleniyor belki dönem boyunca çoğu derste 5 kere konuşmayan öğrenciler var. Yok olup giden öğrenciler var. Herkes iyi matematik yapsın demiyorum yapabilir mi bunu konuşabiliriz elbette. Ama 3 yıl boyunca dersine girdiğiniz bir öğrenci aynı seviyedeyse bunun suçlusu sizsiniz tek bir şey bile katamıyorsanız 3 sene boyunca siz bu mesleğe uygun değilsiniz. Olay kurs açmaya gelince bana 10 saat hocam ben de 10 saat istiyorum diye yeni bir lobi faaliyeti. Yetiştirme kurslarında da mantık aynı. Sınıfta ders anlattığınız 3‐5 kişiye ders anlatmaya devam geriye kalan çocuklar birer rakam sadece parası batsın . Ve bu çocuklar biz buralarda kalplerine dokunamadığımız için ileride görmek istemediğimiz tiplere dönüşüyorlar. Bir çok insanı biz bu sistem içinde bu öğretmenler arasında maalesef kaybediyoruz. Dedikodu desen yemin ederim hayatım boyunca şahit olmadığım dedikoduya bu kısa sürede şahit oldum. Serviste aramızda yaptığımız espri bizden önce okula müdürün kulağına yetişiyor. Herkes herkesin kuyusunu kazmanın ayağını kaydırmanın peşinde. Anneannem vefat ediyor okula dilekçeyi gönderiyorum idareyi bilgilendiyorum taziyedeyim çalışma arkadaşım beni arıyor ve dediği şey hocam rapor mu aldınız nasıl gelmediniz okula resmi mı hallettiniz müdür mü izin verdi? Gercekten bu değil ki bu meslek bu ınsanlık değil Öğretmen yalan söyler mı ben anlamıyorum ama söylüyor. 2 günde on kere ders programı değişti herkes sadece kendini düşündüğü için. Bu bana uymuyor bugün bilmem şu. Bir kaç kişi memnun olsun diye herkes memnuniyetsiz devam edebiliyor. Hocam öğle arasını 40 dakika yapalım. Yahu çocuklar yemek yemeye gidiyorlar evi uzakta olanlar var. Tek bir çocuğun bile mağdur olmaması lazım. Yeniden bir lobi faaliyeti iyilikte bir kere olsun buluşmayan bu insanlar böyle bir konuda hep bir ağızdan o kadar güzel konuşuyorlar ki. Ben evli olsam çocuğum olsa aynı okulda çalıştığım 20 öğretmenden 17sine çocuğumu emanet edemem. Evet bence değişmesi gereken ilk şey öğretmenlik mesleğinin kriterleri. Çocukları sevmeyen öğretmen olmasın tek derdi para olan öğretmen olmasın kimse açlıktan ölmüyor, bu ülkeyi sevmeyen öğretmen olmasın nasıl ölçecekler bunu bilmiyorum ama 4 ay oldu benim midem bulanıyor. Cebimde istifa dilekçesiyle gidiyorum okula. Kıyamıyorum çocukları bu insanların eline bırakmaya bir yandan bir yandan kendimi mahvetmeye başladım yemin ederim en fazla bu kadar kısaltabildim olanları olduğu gibi her şeyi anlatsam bir haftamı alır. Yapmayın arkadaşlar bu çocuklara geleceğimize yazık etmeyin. Lütfen.
ALINTIDIR.