Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Pek çok yolla protesto ediyorlar-hastalıkları feda ederek, sabahları ayaklarını sürükleyerek, okulun taleplerini karşılamak için ellerinden gelenin en iyisini yaparak (veya bunu bile yapmadan) ve okuldan kaçabilecekleri zaman okul kurallarını ihlal ederek protesto ediyorlar. Okulda yüksek notlar alan ve sinizm ifadeleriyle protesto okulu göstermekten ve bazen de aldatmaktan hoşlananlar bile , hepsinin yine de atlamak için sadece aptal çemberler olduğunu söyleyerek haklı çıkardılar
Çocuklar okula gitmeye pek çok farklı şekilde karşı gelirler: Hastalık uydurarak, sabahları direnerek, okulun beklentilerini karşılamak için ellerinden gelenin en azını yaparak (hatta onu bile yapmayarak) ve okul kurallarına kolaylıkla uyabilecekken onları ihlal ederek. Okulda en yüksek notları alanlar bile kinayeli bir şekilde okula karşı gelerek hava atmaktan hoşlanırlar. Bazen de okulun saçma ve aptalca olduğunu haklılaştırmak için kopya çekerler.
Peki tüm bu protestolar neden kaynaklanır? Eğitim iyi bir şeydir değil mi? Toplumda iyi şeyler yapabilmek için çocukların eğitim alması gerekiyor. Toplum her çocuğun (isteseler de istemeseler de) okula gidebilmesi için büyük para ve emek harcıyor. Tüm bu çocuklar şımarık ve nankör mü?
Aslına bakarsanız hepimiz okula gitmeye karşı geldik. Hatta okulların zorunlu hale getirildiği ilk dönemdeki çocuklar, okulu şimdiki çocuklardan bile çok daha fazla protesto etti. Üstelik o zamanlar bu kadar çok okul bile yoktu. Çocuklar okulda kalsınlar ve öğretmenlerin onlara söylediklerini yapsınlar diye sopayla dövüldüler.
Bir makalemde bebeklerin ve küçük çocukların geceleri, karanlıkta tek başlarına uyumak istememelerini evrimsel uyumsuzluk kavramıyla açıklamıştım. Burada anlatmak istediğim şey günümüzün yaşam koşullarıyla, evrimsel atalarımızın yaşadığı dönemlerdeki yaşam koşullarının arasındaki uyum eksikliği. İnsanoğlu olarak tarihimizin en az yüzde 99’u boyunca hepimiz avcı-toplayıcılardık. Antropologlar avcı-toplayıcı yaşam tarzının, türümüzün şimdiye kadar yaşadığı en uzun dönemi kapsadığına işaret ediyor.
Tarımın doğuşuyla birlikte giderek daha hızlı esen bir değişim rüzgarına kapıldık. Biyolojik bir perspektiften bakarsak, bugün var olan yaşam şartlarına elimizden gelen en iyi şekilde uyum sağlamaya çalışan birer avcı-toplayıcılarız hala. Bebekler ve küçük çocuklar tek başlarına yatmayı hiç istemezler, çünkü avcı-toplayıcı dönemde bu neredeyse ölüme gitmek gibiydi. Yatağın altındaki canavarlar gerçekti. Bunlar, yetişkinler tarafından korunmayan küçük avlarını ararken sinsice ortalarda dolaşan çakallar, kaplanlar ve diğer gececil yırtıcı hayvanlardı. Avcı-toplayıcı olduğumuz dönemlerde geliştirdiğimiz içgüdüler ve korkular hala değişmedi.
Şimdi, evrimsel uyumsuzluk kavramını eğitim problemine uygulamak istiyorum.
Avcı-toplayıcı kültürlerdeki çocukları eğitmek için kullanılan yöntemler ve değerler, bugün okullarımızda çocukları eğitmek için kullandıklarımızın tam tersidir. Antropologların araştırmalarına göre tüm avcı-toplayıcı grupların en önemli değerlerinin başında özgürlük geliyor. Avcı-toplayıcılara göre bir insanı yapmak istemediği bir şeyi yapması için zorlamak yanlıştı. Bu anlamda, çocukları insan olarak görüyorlardı. Doğrudan öneride bulunmak bile karşıdaki kişi tarafından baskı gibi algılanabilirdi. İnsanların zaten kendi inisiyatifleriyle grubun refahına katkıda bulunmayı öğreneceklerine inanırlardı. Çünkü insanlar böyle davranmanın bilgeliğini görürlerdi ve coşkusunu hissederlerdi. Bu, yüz binlerce yıldır insan topluluğunun düzenleyici ilkesiydi. Avlanma ve toplanma hayatı, çok fazla bireysel inisiyatif ve yaratıcılık gerektiriyordu. Ayrıca insanların paylaşacağına ve işbirliği yapacağına dair güven de gerektiriyordu. Avcı-toplayıcı insanlar, çocukların özgür, güvenilir, işbirlikçi ve yaratıcı olabilmeleri için en iyi, toplum ahlakı ve grubun sağladığı rol modeller çerçevesinde, çocuklukları boyunca özgür bırakıldıklarında büyüdüklerini düşünüyorlardı.
Engin avcı-toplayıcı dönemimiz boyunca çocuklar, bütün gün oyun oynamak ve keşfetmek için özgür bırakılırdı. Gün be gün bu şekilde kendilerini eğitirlerdi. Eğitim her zaman kişi tarafından yönetilirdi. Gerçekten de çocukların doğal olarak oyuncu, meraklı ve sosyal olmalarının sebebi, aslında bu özelliklerin çocukların kendilerini eğitme yeteneklerinin arkasındaki motive edici güçler olmasıydı. Bu “çocuksu” özellikler, doğal seleksiyon ile, çocuğun özgür olduğu koşullarda eğitimin gerçekleşmesi için seçilmiş ve şekillenmişti.
Bu yüzden çocuklardan sıralarında oturup bir öğretmeni dinlemesi için zorlarsak ve sadece onlardan isteneni yapmalarını beklersek, vücutlarındaki her kemik, her nöron ve her kas buna direnir. Bedenleri onlara şöyle der: “Bu yanlış. Kendi eylemlerimi kendim kontrol etmeliyim. Bana önemli görünen becerilerimle oyunlar oynamalıyım. Merak ettiğim soruları keşfetmeye ihtiyacım var, benim için sıkıcı olanları değil. Gerçek dünyada insanların yaptıkları şeylere dikkatimi vermek istiyorum, okulun dışındaki dünyanın bir parçasıymış gibi görünmeyen öğretmene değil. İhtiyacım olan bu şeyleri yapmazsam yetkin ve olgun bir insan olarak büyüyemem.” Avcı-toplayıcı dönemlerde bir çocuk kendi hayatını ve eğitimini kendisinin yönettiğini yeterince güçlü bir şekilde hissetmediğinde, uyumsuz bir insan olarak büyür.
Çocuklarımızın serbest oyun, keşif ve sosyalleşme yoluyla kendilerini eğitmelerini sağlayan içgüdüleri vardır. Ancak okullarımız onlardan bu özgürlüğü bırakmalarını ve kendilerine söylenenleri yapmalarını bekliyor. Okullar hiçbir zaman çok iyi işlemedi, hatta teoride bile bir türlü işleyemiyorlar, çünkü okul çocukların karşısına her zaman bir engel olarak çıkıyor ve bu yüzden dirence yol açıyorlar.
Evrimsel Uyumsuzluk İçin Ne Yapabiliriz?
Bana iki seçeneğimiz varmış gibi geliyor. Zorlayıcı okul sistemimizle düşe kalka yolumuza devam ederek çocuklarımızın içgüdüleriyle savaşmayı sürdürebilir ve onların özgürlük çığlıklarını bastırmak için ilaçlara ya da gereken her türlü başka yönteme başvurabiliriz. Ya da eğitime, bugün pekçok insana radikal ya da çılgın gelen ancak avcı-toplayıcılar için oldukça normal kabul edilen yeni bir yaklaşım getirebiliriz. Bu radikal yaklaşım, çocuklarımızın kendilerini eğitmelerine izin verirken bunu mümkün kılan gerekli koşulları sağlamaktır.
Çocukların kendi eğitimlerini yönetebileceği ve bunu oldukça iyi yapabilecekleri fikri, bugün pekçok insana absürd ve saçma bir fikir gelebilir. Çünkü eğitimin, yukarıdan aşağı talimatla ve baskıyla yapılması gerektiği fikrine o kadar şartlanmış durumdayız ki… Konuya daha yakından bakmak isteyenler için avcı-toplayıcıların eğitim yaklaşımının bugünkü toplumumuzda da harika işleyebileceği hakkında pek çok kanıt bulunuyor. Günümüzde sayıları oldukça az da olsa, bazı okullar (Summerhill ya da Sudbury Valley Okulu gibi) bu eğitim anlayışını başarıyla uyguluyor. Üstelik bu tür okullar, standart okullardan farklı olarak, heyecan ve coşkuyla dolu oluyorlar.
Çeviri: Demet Sunar
Kaynak: http://www.psychologytoday.com/blog/freedom-learn/201111/why-children-protest-going-school-more-evo-mismatch